|

Mehmet Akif'ten ötelere çağrı: Korkma!

20 Aralık 1873'te Fatih'te doğan İstiklal Şairi, doğumunun 143. yılında saygıyla anılıyor. Hayatı mücadele ile geçen ve milletine inancını hiçbir zaman yitirmeyen şairimizin geride kalan en büyük eseri ise kendini adadığı milletine olan çağrısı: Korkma!

Yeni Şafak
14:58 - 20/12/2016 Salı
Güncelleme: 15:42 - 20/12/2016 Salı
Yeni Şafak
"Korkma!" Hz. Ebubekir'in endişelenmesi üzerine söylediği teselli cümlesinin ilk kelimesinden alınmıştı: "Korkma ey Ebu Bekir, Allah bizimledir!"
"Korkma!" Hz. Ebubekir'in endişelenmesi üzerine söylediği teselli cümlesinin ilk kelimesinden alınmıştı: "Korkma ey Ebu Bekir, Allah bizimledir!"

Hayatı, Fatih'te başlayıp, her anı mücadeleyle geçtikten sonra Mısır'da son bulan İstiklal Şairi Mehmet Akif Ersoy doğumunun 143. yılında anılıyor. Yaşadığı her dönemde milleti için mücadele eden Akif'in bize en büyük hediyesi, nesillerdir dinmez bir coşkuyla okunan İstiklal Marşı oldu.



İstiklal Marşı'nın hikayesini, nasıl yazıldığını, hangi duygular içinde inşa edildiğini ve ilk kelimesinin ne anlama geldiğini Yavuz Bahadıroğlu'ndan öğreniyoruz. 2008 yılında aylık olarak yayınlanan genel kültür dergisi Moral Dünyası'nda yayınlanan yazısında, "Korkma" çağrısının ne anlama geldiğini ele alan Bahadıroğlu, İstiklal Marşı'nın da hikayesini bizlere anlatıyor.





İşte Yavuz Bahadıroğlu'nun yazısı:



İstiklal Marşı'nın yazılış süreci


"Mehmet Akif, Taceddin Dergâhı'na (Ankara'da) kapanıp İstiklal Marşı'mızın ilk mısrasının ilk kelimesini "besmele" eşliğinde döşedi: "Korkma!"



Bu kelime, Peygamber-i Âlişan Efendimiz'in Mekke'den Medine'ye hicreti sırasında sığındığı Sevr Mağarası'nda, muhteşem yol arkadaşı Hz. Ebubekir'in endişelenmesi üzerine söylediği teselli cümlesinin ilk kelimesinden alınmıştı: "Korkma ey Ebu Bekir, Allah bizimledir!"



Yüreğini ilhamının kaynağına kilitledikten sonra, Akif, marşın gerisini hızla getirdi:



Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak,


Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak;


O benim milletimin yıldızıdır parlayacak,


O benimdir, o benim milletimindir ancak.



724 şiir finale kaldı


Milli bir marş yazmak için açılan yarışmaya katılan 724 şiirden finale kalan ve hiçbiri marş olarak seçilmeyen 6 şiir görüldüğünde İstiklal Marşı'nın büyüklüğü ve azameti daha iyi anlaşılıyor. Devrin meşhur şairlerinin yarışmaya katılmamış olması ve marş yazımının Mehmet Akif'ten istenmesi ise üzerinde durulması gereken diğer bir konu.



Millet aşkı, din aşkı, vatan aşkı uyansın,


Yurduma göz dikenler al kanlara boyansın.


Ya ben, ya onlar diyen silahına dayansın,


Türk oğludur bu millet, Türk'ündür bu memleket.



***



Seni ihya için ey namı büyük


Vatanım uğruna öldük, öldük;


Ne büyük kaldı bu yolda ne küçük,


Siper oldu sana dağlar gibi Türk...


Yürü ey milletin efradı yürü,


Ak süt emmiş vatan evladı yürü!



***



Her gün yeni bir hile


Arkasından satıldık.


Her gün yeni bir dille,


Yurdumuzdan atıldık.



Hangi alçak el alır,


El zinciri boynuna?


Kim Yunan'ı bırakır


Türk kızının koynuna?



***



Ey Müslüman, ey Türk oğlu,


Açıldı istiklal yolu.


Benim bu son günlerimdir,


Diyor bize Anadolu.


Çek sancağı, Türk ordusu,


Olmaz, Türk'ün can korkusu.



***



Altı bin yıl efendilik yaptın,


Kahraman Türk idi cihanda adın.


Bir ateşten siperdin İslam'a


Sönmeyen bir güneş gibi yaşadın.



***



Ey mazi-i havarik-i bin dasitan olan,


Garbın zalam-ı zulmüne yüz yıl kılınç salan.


Arslan yürekli ordu, demir giy silah kuşan,


Zira hududu kapladı ateşle, kan, duman.



Ey kahramanlar ordusu, ey yıldırım-şitab,


Göster cihan-ı mağribe bir şanlı inkılâb.



***



Yukarıdaki şiirleri eminim çoğunuz ne gördünüz, ne de duydunuz. Çünkü bunlar İstiklâl Marşı yarışmasına gönderilen 724 şiirden finale kalan şiirlerdir. TBMM Matbaası'nda basılmış ve Birinci Meclis'in mebuslarına (milletvekillerine) dağıtılmıştır. Fakat hiçbiri kayda değer bulunmamıştır.



Bunları okuduğumuzda İstiklâl Marşı'mızdaki ifade kudreti ve etkileyici yönü daha derinden kendini öne çıkarıyor. Böylece, “İstiklâl Marşı"nın neden Mehmet Akif'ten istendiği de ortaya çıkıyor.



Devrin ünlü şairleri niçin katılmadı?


Buraya kadarını aşağı yukarı hepimiz biliyoruz. Bilmediğimiz ya da benim bilmediğim, Cenap Şahabeddin, Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Haşim, Abdülhak Hamid Tarhan, Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul, Süleyman Nazif, Enis Behiç Koryürek, Orhan Seyfi Orhon, Yusuf Ziya Ortaç ve Faruk Nafiz Çamlıbel (sonuncu isim daha sonra Behçet Kemal Çağlar'la birlikte “Onuncu Yıl Marşı"nı yazmış, dönem dönem İstiklâl Marşı'na alternatif olarak öne çıkarılmak istenmiş, ancak millî vicdan tarafından kabule şayan görülmemiştir) gibi, devrin kudretli şairlerinin İstiklâl Marşı Yarışması'na katılmamalarının sebebi?



Şahsen Mehmet Akif'in tercih edilmesinin, daha ziyade “sarıklı mücahitler"den oluşan Birinci Meclis'in (İstiklal Savaşı'mızı zafere taşıyan ilk Meclis) “dindarane" yapısıyla bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Daha ziyade “Türkçü" olan “ötekiler", Anadolu insanının ruhunu kıpırdatamaz, istenen dinamizmi sağlayamazdı. Bunu gördükleri ve peşinen kabullendikleri için yarışmadan uzak durmuş olabilirler. Yine de bu noktaya bir “mim" koyalım ve “nasip meselesi" deyip geçelim.



Öyle bir şiir olmalıydı ki…


Öyle bir şiir yazılmalıydı ki, aralıksız on yedi yıl süren savaşlarda yorgun düşmüş bir milleti ürpertmeli, titretmeli, hatta ayağa kaldırmalıydı. Bu şiir hem tarih boyunca yaşanan acıları yansıtmalı, hem geçmişi geleceğe bağlamalı, hem de umut kaynağı olmalıydı. Bu şiiri ancak, yürek vuruşunu Peygamber yüreğinin ritmiyle bütünleyebilmiş bir şair yazabilirdi; ancak Mehmet Akif yazabilirdi. Çünkü şiire konu olan millet, sünneti devletleştirip yüzyıllarca zirvede tutmuş bir milletti.



Devrin Maarif Vekili (Milli Eğitim Bakanı) Hamdullah Suphi Bey'e göre, bu işi en iyi şekilde Mehmet Akif yapabilirdi; Zira Akif hem milletinin değer ölçülerine sımsıkı bağlı bir vatanseverdi, hem de yürek vuruşunu Peygamber'inin yürek vuruşuyla bütünlemiş bir şairdi. Yarışmaya katılmamıştı, çünkü para için yazmak istememişti. Hamdullah Suphi Bey “bu işi halletme" sözü verdi Akif'e...



Ancak ondan sonra Mehmet Akif, Taceddin Dergâhı'na (Ankara'da) kapanıp İstiklal Marşı'mızın ilk mısrasının ilk kelimesini “besmele" eşliğinde döşedi: “Korkma!"



Bu kelime, Peygamber-i Âlişan Efendimiz'in Mekke'den Medine'ye hicreti sırasında sığındığı Sevr Mağarası'nda, muhteşem yol arkadaşı Hz. Ebubekir'in endişelenmesi üzerine söylediği teselli cümlesinin ilk kelimesinden alınmıştı:



“Korkma ey Ebu Bekir, Allah bizimledir!"



Yüreğini ilhamının kaynağına kilitledikten sonra, Akif, marşın gerisini hızla getirdi:



Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak,


Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak;


O benim milletimin yıldızıdır parlayacak,


O benimdir, o benim milletimindir ancak.



Eserini 17 Şubat 1921'de tamamlayıp Maarif Vekâleti'ne gönderdi. Akif'in şiiri Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 1 Mart 1921 tarihli oturumunda söz alan Hamdullah Suphi tarafından okunurken, her kıtası milletvekilleri tarafından coşkulu bir şekilde alkışlandı.



Ve 12 Mart 1921... Türkiye Büyük Millet Meclisi, o gün Mehmet Akif'in şiirinin “Milli Marş" güftesi olmasını kararlaştırıp kanunlaştırdı. Akif'in şiiri kanunlaşıp resmiyet kazandıktan sonra, Hamdullah Suphi tarafından Büyük Millet Meclisi kürsüsünden tekrar tekrar okundu ve bütün mebuslarca ayakta alkışlandı.



Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!


Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.


Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal;


Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet,


Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklal!






#Mehmed Akif Ersoy
#İstiklal Marşı
7 yıl önce