|

Ölüm şekli ne kadar ahlâki?

Ödüllü İtalyan yazar Michela Murgia, kadere karşı duyulan saygı anlamına gelen ‘Accabadora’ kitabının yazarı. Murgia, ölüm konusunda çarpıcı açıklamalarda bulundu: “Ölüm her yerde. Böyle olunca çekilen acıların sonlandırılmasının ahlaki olup olmadığı sorunu ortaya çıkıyor.”

Yeni Şafak ve
03:00 - 11/05/2016 الأربعاء
Güncelleme: 00:53 - 11/05/2016 الأربعاء
Yeni Şafak
GÜLCAN TEZCAN


Yirmiden fazla dile çevrilen “Accabadora”nın yazarı Michela Murgia, 8. İTEF İstanbul Tanpınar Edebiyat Festivali'ne konuk oldu. Erdem Yayınları tarafından dilimize kazandırılan ve çevirisi Esma Fethiye Güçlü tarafından yapılan Accabadora, İtalya'nın Sardinya Adası'nda sıkça rastlanan evlatlık verilme geleneğinden yola çıkarak 'aile', “annelik” ve 'ölüm' konuları etrafında gelişen bir roman. Okuru kader ve ötenazi noktasında da düşünmeye sevkeden Accabadora'nın yazarı Michela Murgia ile Gamze Gül Erentürk aracılığıyla bir araya geldik ve romanın ortaya çıkış hikâyesini, yankılarını konuştuk.



Genel bir soruyla başlarsak ölüm hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ben inançlı bir insanım, bu yüzden benim için ölüm bir geçiş süreci. Ötesinde ne olduğu ise hepimiz için bir sır. Beni korkutan ölümün kendisinden çok acısı ya da veda etmeye imkân vermeyecek kadar ani gelmesi.



Ölüm zor bir konu... Bu konu üzerinde roman yazma fikri nasıl doğdu?

Ölümün politika, aşk, para, seks ve inanç gibi hakkında yazmaya değer bulduğumuz konulardan biri olduğuna inanıyorum çünkü bu kavramlar, içimizdeki en güçlü çatışmaları yansıttığımız alanlardır ve çatışmanın olmadığı yerde edebiyat da olmaz. Kitap tamamlandığında onların karşısında herhangi bir okurdan farkım kalmıyor.



DOKTORLAR MÜDAHALE ETMEMELİ


Bu kitabın yazım sürecinden bahsedebilir misiniz? Aklınızda ilk hangi karakter belirdi ya da içlerinde favoriniz var mı? Kitaplarınızdaki karakterlerle ilişkiniz nasıldır?

Accabadora, çok fazla karakteri olan ya da çok karmaşık bir olay örgüsüne sahip bir kitap değil. Maria ve Bonaria, aralarında kurdukları ilişkiyle birlikte zihnimde aynı anda var oldular. Benim en sevdiğim karakter ise Andrìa. O, kitabın başında kafası karışık, düşüncesizce hareket eden ve etrafında olup bitenleri herkesten daha az anlıyormuş gibi görünen bir genç. Oysa hikâyenin sonunda Maria'ya hayata ve ölüme dair en önemli dersi o veriyor. Kahramanlara karşı yalnızca onları yazarken yakınlık hissediyorum. Kitap tamamlandığında onların karşısında herhangi bir okurdan farkım kalmıyor.



Hıristiyan teolojisi ötenazi'ye nasıl bakıyor? Siz bu açıdan ilahiyatçı olarak tartışmanın neresinde duruyorsunuz?

Romanın ana temasının ötenazi olduğunu düşünmüyorum. Kitap, her yönüyle annelikten bahsediyor. Zayıflığa ve acıya karşı takınılan katı tutum ve bunun bazen gerekli oluşu da bu konular arasında. Kitabın adı “Son Anne” de olabilirdi çünkü Accabadora anneliği oldukça uç bir noktada değerlendiriyor. Öyle ki, kendini bir başkasının sadece yaşamının değil, aynı zamanda ölümünün de sorumluluğunu alabilecek konumda görebiliyor. Ben bir yaşamın sonlandırılması konusundaki bu kararın kişilerin kendileri ve yakınları tarafından verilmesi taraftarıyım. Devlet ya da doktorlar kararın sonucunun yerine getirilmesini garanti etmek dışında konuya müdahale etmemeli.



Bu romanda bahsettiğiniz bir başka önemli motif de aile. Romanda “Aileniz kim? Sizi bu dünyaya getiren mi yoksa size bakan kişi mi? Ya da neden her ikisi de olmasın” gibi zor sorular mevcut. Bildiğimiz kadarıyla, bu konuyla ilgili kişisel görüşünüz/deneyiminiz var, bu konu hakkında bize neler soyleyebilirsiniz?

Aile kesinlikle romanın temel konusu. Öz ve üvey aile olguları karşı karşıya getirilerek değerlendiriliyor. Öz annesi Maria'ya annelik şefkati göstermiyor. Onu evlat edinen ve hiç çocuğu olmayan üvey annesi ise annelik ruhuna sahip bir kadın. Sardinya'da evlat edinmek oldukça yaygındır. Birbiriyle iyi geçinen iki anneye sahip olarak böyle bir tecrübe yaşadığım için şanslıyım. Onların annelik rolünü paylaşması beni bir evlat ve bir insan olarak zenginleştirdi.



KADERE KARŞI DUYULAN SAYGI


Belki de romandaki en önemli cümle şu: “Asla bu suyu içmem deme! Türkçe'de buna benzer bir tabir vardır: 'Büyük lokma ye büyük söz söyleme'. Siz bununla hayatın ya da insan fıtratının belirsizliğini veya beklenmedik yönlerini mi vurgulamaya çalıştınız? Kader hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

Bu bir Sardinya atasözü ve kadere karşı duyulan saygıyı ifade ediyor. Geleceğini bilemezsin ve geleceğin bir kısmı senin elinde değildir; başına istemediğin şeyler gelebilir ve içinde bulunduğun anda sana imkânsız gibi gözüken şeyleri yapabilirsin. Ben kadere inanmıyorum. Bence kaderimiz önceden belirlenmedi ve hayatta her zaman kendi yolumuzu çizebiliriz ama hikâyemin kahramanları böyle düşünmüyor; bu yüzden romanda bu zıt görüşleri birbirinden ayrı tutmak benim için zaman zaman zor oldu.



Romanınız yirmiden fazla dile çevrilmiş. İnsanlar neden bu kadar ilgi gösterdiler 'ölüm' gibi korkutucu bir konudan bahseden bir romana sizce?

Çünkü kitap evrensel konulara değiniyor. Ölüm her yerde. Böyle olunca çekilen acıların sonlandırılmasının ahlaki olup olmadığı sorunu ortaya çıkıyor.Benim en çok dikkatimi çeken şey, romanın çevirisinin yapıldığı otuz ülkenin neredeyse hiçbirinde kitabın ismine karşılık gelen bir kelime bulunmayışı oldu. Sadece İsveç›te benzer bir kelime var ve bu durum beni çok etkiledi çünkü bu Accabadora'nın sanıldığı gibi sadece Akdeniz'e ya da Ortadoğu'ya ait bir kavram olmadığını gösteriyor.



Maria'nın hikayesi Accabadora olarak devam edecek mi?

Hayır, bu hikâye bu kitapta tamamlandı. Maria'nın yaşantısı 40'lı yıllarda dünyaya gelmiş bir kuşağın, 60'lı ve 70'li yıllarda İtalya'da ekonomik devrim yapan ve babyboomers diye adlandırılan neslin konu edildiği romanların hepsinde anlatıldı. Onların babalarının ve annelerinin hikâyesi, yani Bonaria'nın hikâyesi de az çok anlatılmış oldu.





• • •


Accabadora


Michela Murgia


Erdem Yayınları


2015


176 Sayfa




#Michela Murgia
#Accabadora
٪d سنوات قبل