|

“Önderlik” örgüte silah bıraktırır mı?

Bugün karşı karşıya olduğumuz Kürt meselesi esasında bir ulus devlet sorunudur. Çoğulcu bir sosyolojiyi tek tipleştirme politikaları dünyanın hiçbir yerinde tutmadı, bizde hiç işe yaramadı.

Yeni Şafak ve
04:00 - 27/12/2015 Pazar
Güncelleme: 00:21 - 27/12/2015 Pazar
Yeni Şafak
Prof. Dr. Mazhar Bağlı

25. Dönem AK Parti Şanlıurfa Milletvekili


Geniş bir coğrafyaya yayılmış olan Osmanlı, siyasi-idare bakımdan son derece gevşek dokulu bir sistem sahibiydi. Bunun adı Osmanlı Milletler Sistemiydi. Her farklı coğrafya, kavim ve inanç ve yöre kendine özgü yapısına uygun özerk ve otonom bir idare biçimine sahipti. Bu yapıyı tek tipleştirme politikaları ciddi travmalara neden oldu. Kürt meselesi de esas itibarı ile bu mirası sosyolojik dinamiklerden bağımsız tamamen maceracı heveslerle dönüştürme politikalarının sonucu olarak ortaya çıktı.



TERÖR SONA ERDİRİLMELİ


Bugün meselenin iki boyutu var. Demokrasi açığı ve terör. Demokrasi açığı, halkı ilgilendirir ve ileri demokrasi ile mesele çözüm yoluna girer. Terörü ve şiddeti bitirmek için de hem terör ve terörizmle mücadele etmek hem de elinde silah olanlarla müzakere etmek gerekir. Şu an en çok terörün bitirilmesine bu coğrafyanın ihtiyacı var. Bunun için de terör örgütünün yapısını ve işleyişini iyi analiz etmek ve gerekli tedbirleri alarak bu konuda uzun soluklu bir strateji izlemek gerekir.



PKK, son derece karmaşık bir terör örgütüdür. Pek çok aktörün yönlendirebildiği bir coğrafyadadır. Çok kadim bir sorunun üzerine çullanmıştır. Örgütün birkaç bileşeni var ama temel belirleyici aktör örgütün lideri-elebaşı olan Abdullah Öcalan'dır. Eğer PKK terör örgütünün silah bırakılması sağlanmaya çalışılacaksa bu çalışmanın içinde Abdullah Öcalan olmak durumundadır. Her ne kadar mahkum olup epey bir zamandan beri hapiste olsa da örgüt şeması içinde hala işin başındadır. Zaten örgüt üyeleri de bu konuyu mitolojik ve birey üstü bir konum haline getirip bütün bir mekanizmanın bedensel birliğini temsil eden bir makam olarak görüp onun için “önderlik” ifadesini kullanırlar. Evet, bence de Öcalan PKK'nın tek yetkili lideridir. Ancak bu “önderliğin” nasıl bir rol ve statü sahibi olduğunu derinlemesine bilmeden sadece bu yetkinliğe yaslanarak bu sorunu çözmek mümkün değildir.



Bana göre PKK terör örgütünü ve önderliğini iyi tanımadan, en azından nerede, nasıl bir tepki vereceğini öngörebilecek bir analiz imkanına sahip olmadan bir çözüm üretilemez. Bundan dolayı da örgüt ve örgütün bileşenleri sahip oldukları gücün çok üstünde bir etkiye sahiptirler.



ÖRGÜTÜN STRATEJİSİNİ ANLAMAK


Ama örgüt, Türkiye'deki aktörlerin ve kamuoyunun neye karşı, nasıl bir tepki vereceğini çok iyi biliyor. Ama Türkiye, örgütün ve örgüte müzahir olan kullanışlı kurşun askerlerin neye nasıl tepki vereceğini yeteri kadar öngörecek bir durumda değildir. Üstelik örgütün öngörülemez stratejisi daha derin bir işleve bağlı olarak vardır ve kasıtlı bir taktiktir.



Bu belirsizliği Öcalan'ın gücü ve itibarı üzerinden bertaraf etme stratejisi yanlıştır ve sonu da çıkmaz sokaklardır, bizzat hendeklerdir. Bilinmelidir ki Abdullah Öcalan Kandil'i, Kandil Öcalan'ı besler. HDP, PKK'yı, PKK Öcalan'ı besler ve kullanır. Bu yapıların hiç birisi diğerinin fikirlerine, çalışmalarına ve emirlerine muhalif herhangi zihin jimnastiği bile yapamaz, yapmaz. PKK ve tüm bileşenleri bir bütün olarak tam anlamıyla organize ve örgütlü bir yapıdır.



Sosyoloji bu konuyu “örgüt sosyolojisi” alt başlığında inceler ve bu alandaki neredeyse tüm metinlerde “örgütlerin varlığı belirlenmiş bir amaca ve örgütsel şemaya bağlı” olduğu yazılıdır. Yani örgütlerin iki temel özelliği vardır, birisi hiyerarşi diğeri de hedeftir.


Ez cümle PKK'nın kolayca fark edilebilir iki temel özelliği vardır, emir komuta zinciri içinde hareket eden yapısı ve her bileşenin birbiri ile asla çelişmeyecek belirlenmiş bir amacının varlığıdır. Örgütsel yapının bu durumunu kaba bir gözlem ile keşfedip oradan da Abdullah Öcalan'ın örgüt üzerindeki etkisini farklılaştırıp var olan sorunun çözümüne giden bir yol edinme gayreti veya stratejisi bu sorunun çözümüne değil, Öcalan'ın örgütsel gücüne katkıda bulunacak bir çalışmadır. Örgütün temel stratejisi liderini güçlendirmektir ve bunun için de kimi zaman ilginç taktikler izlemektedir. Ne kadar etkin olduğu görülsün diye açlık grevlerine gidildiği unutulmasın. Örgüt ve bileşenleri kamuoyunu bu yönde bir kanaat sahibi etmek için her türlü entrikayı çevirebilir, kendi liderini takmadığını da rahatlıkla söyleyebilir. Abdullah Öcalan'ı güçlendirme ya da etkin aktör haline getirmeye yönelik cümleler bu konuya vakıf olunamadığını ortaya koyan ifadeler olmakla birlikte rakibin kitlesine, rakip öncü isimlerin rolünde ve ağzı ile hitap etme çabası olup son derece anlamsızdır. Üstelik makul çoğunluğun yüreğini delip geçen ifadelerdir. Abdullah Öcalan zaten örgüt üzerinde etkindir ancak o bu etkinliğini örgüte silah bıraktırmak için asla kullanmayacaktır.



ÖRGÜT ÇÖZÜMÜ BOĞUYOR


Süreç bu etkinlik üzerinden değil, meselenin sosyolojisi üzerinden yürütülmelidir. Örgüt sosyolojisi bilinmeden yapılan çalışmalar korkarım ki örgütü güçlendirecektir.


Bugün işi zorlaştıran Öcalan'ın etkinliği değil örgütün ne istediğinin belirsiz olmasıdır. Zira “PKK ne istiyor?” sorusunun net bir cevabı yoktur. Doğal olarak her birimizin en çok merak ettiği “gerçekten örgüt ne istiyor ve neye karşılık silahları bırakır?” sorusunun cevabı yoktur.



Oysa Kürt meselesinin çözümünün nihai noktası Türkiye Cumhuriyeti devletinin tüm alanlarda ulusalcı Kemalizm'den vazgeçmesi ile mümkündür. Demokrasi açığının kapatılması ile sorun çözüm yoluna girer. Ancak PKK meselesi bu konudaki adımları atmakla çözülmez aksine daha da derinleşir. Çünkü PKK, demokratikleşmiş bir yapı üzerinde kendisini var edemez. Kalkınmaya, demokrasiye, bireyselleşmeye ve özgürlüklere dair atılan her adım örgütün varlığını tehdit etmekte ve örgüt de bu alanları daraltacak yollara girerek çözümü boğmaktadır.



YENİ BİR YOL BULMAK


Son olarak, Öcalan'ın PKK'yı kurduğunda MİT ile organize bir işbirliği içinde olduğu hep iddia edilir. Komünizmle Mücadele Derneği üyeliğinden MİT/CIA'nın paravan kurumu olan Türkiye Fikir Ajansı elemanlığına, Özel Harpçı Pilot Necati ile olan kadim dostluğu ve birlikteliği ile MİT'çi kızı Kesire Yıldırım ile olan evlilikleri bu konudaki tartışmaların somut olgularıdır. Ancak ben Öcalan'ın daha sonra MİT'i atlattığını düşünüyorum. O zamanlarda “acemi” bir lider olan Öcalan derin devletin en tepesindeki kurumu işlettiğine göre bugün Paralel Çete tarafından delik deşik edilen bir kurumu ya da bir yapıyı çok rahat bir şekilde parmağında oynatır. Mamafih bu alanca hayli tecrübe sahibidir de. Ona mahkum gibi görünen bir MİT'in işletilmesi çok kolay olacaktır. Nitekim 2013'ten bu yana devam eden çözüm sürecini örgütün gerektiği gibi yürütmediğini, aksine çözümü boğacak bir tutum içinde olduğunu, devletin/MİT'in bizzat Öcalan tarafından avutulduğunu seçimlerden sonra acı bir şekilde görmedik mi?


Abdullah Öcalan örgütüne nasıl silah bıraktırır? “Önderlik”, mecbur bırakılmadıkça örgüte silah bıraktırmaz.


#Mazhar Bağlı
#Kürt meselesi
#paralel çete
#demokrasi
8 yıl önce