|

PKK/PYD’nin “Sovyet Kürt” modeli

Yeni Şafak ve
04:00 - 26/01/2016 Tuesday
Güncelleme: 23:15 - 25/01/2016 Monday
Yeni Şafak
Doç. Dr. Şener Aktürk

Koç Üniversitesi


PKK, hem ideolojik olarak hem de pratikte Stalin'in Sovyet modeline öykünen bir silahlı tek parti rejimi kurmak için çalıştığını defalarca kanıtlamış durumda. PKK'nın bir kolu olan PYD'nin, Suriye'nin kuzeyinde ele geçirdiği ve 'Rojava' adını verdiği kendi yönetimi altındaki bölgede bir silahlı tek parti rejimini uygulamaya geçirmiş olması bu iddiamın kuvvetli bir delili olarak öne çıkıyor. PYD kontrolüne geçen yerlerden Arap ve Türkmen gibi etnik grupların yanısıra PYD'ye muhalif binlerce Kürt de kaçtı. PYD'nin sadece Arap, Ermeni, Süryani ve Türkmenlere karşı ayrımcılık ve tehcir politikasıyla yetinmeyip, ideolojik bir tehciri de gerçekleştirmesi, bu örgütün aynı anda sosyalist, Kürtçü ve Leninist (tek partici) yapısına ışık tutuyor. Kürtler dışındaki etnik grupların siyasi temsilcileri bir yana, PYD, Barzani'ye yakın KDP gibi diğer Kürt partilerine bile Rojava'da tahammül etmiyor. Hatta PYD lideri Salih Müslim'in ağabeyi dahi Türkiye'ye sığınmış durumda. Kurulanın totaliter bir tek parti rejimi olduğuna işaret eden çok


anlamlı örneklerdir bunlar.



PKK VE PYD'NİN İCRAATI: ETNİK VE İDEOLOJİK TEHCİR


PYD'nin Suriye'nin kuzeyinde kurduğu silahlı tek parti rejiminin benzerini, 'özyönetim' adı altında Türkiye içine de taşımak amacıyla gerçekleştirilen totaliter bir girişime de şahit oluyoruz. PKK'nın bölgede, hem AK Parti gibi Türkiye çapında örgütlenmiş anaakım partilere, hem de Hak-Par ve Hüda-Par gibi Kürtlere münhasır partilere saldırdığı biliniyor. Örneğin 6-7 Ekim 2014 tarihinde gerçekleştirilen siyasi katliam ve sindirme hareketi, PKK-KCK çizgisine muhalif Kürtlerin bir kısmının tasfiyesine yönelen, dehşetengiz bir seferberlikti.



Özyönetimin ilan edildiği yerleşimlerde, PKK-KCK yapılanmasının açıkça desteklenmesini emrettiği partinin hiçbir rakibine hayat hakkı tanınmamış. Örneğin nüfusu 100 binin üzerinde, dolayısıyla toplumsal farklılaşmaların ve siyasi çeşitliliğin var olacağını tahmin ettiğimiz büyük ölçekli bir ilçede, adil, çoğulcu ve demokratik bir seçim ortamında tek bir partinin %93 oy alması mümkün müdür? Gerek 7 Haziran gerekse 1 Kasım seçimlerine giden süreçte bu bölgeden gelen pekçok haber, PKK'nın amacının, direnen son muhalefet odaklarını da şiddet kullanarak yok etmek ve böylece PYD'nin kuzey Suriye'de yaptığı gibi Türkiye'nin belli bölgelerinde bir tek parti rejimi kurmak olduğuna işaret ediyordu. Türkiye'nin başka hiçbir bölgesinde, böylesi bir silahlı tek parti rejimi denemesi yoktur. Bilakis, Türkiye'nin hemen her ilinde, İzmir'den Konya'ya, Edirne'den Erzurum'a kadar, en az iki büyük partinin, çoğunlukla üç dört büyük partinin, alabildiğince sert fakat silahı ve fiziksel şiddeti dışlayan rekabeti söz konusu. Fakat belli ki Kürtlerin böylesi bir siyasi çoğulculuğu hak etmediğini düşünen de bir odak var.



PKK VE SOVYET MODELİ: İDEOLOJİK, PRATİK VE JEOPOLİTİK BOYUT


PKK ve Sovyet modeli arasındaki bağlantı hem ideolojik düzlemde, örneğin Abdullah Öcalan'ın fikirlerinde, hem de PKK'nın ve PYD'nin somut uygulamalarında açıkça görülebiliyor. Öcalan Kürdistan Devrimi'nin Yolu gibi erken dönem metinlerinden başlayarak Leninist ideolojiyi benimsediğini açıkça ilan etmiş, PKK'yı Ekim Devrimi'nin devamı olarak kutsamış, kendi fikir ve pratiğini, Lenin'in ve özellikle Stalin'in milliyetler politikası üzerine fikir ve pratiğinin devamı olarak konumlandırmıştır. Bu özellikleriyle de Kürtler başta olmak üzere Mezopotamya'nın tüm etnik gruplarına yönelik radikal bir toplumsal mühendislik projesini, yücelttiği Ekim Devrimi ve müteakip Sovyet deneyimde olduğu gibi, PKK güdümünde silahlı bir tek parti rejimi aracılığıyla gerçekleştirmeyi hedeflediği söylenebilir. Leninist ideolojik kökeninin yanısıra, PKK'nın somut pratiği de bunu doğrular niteliktedir. Hem ideolojik çıkış noktası hem de somut pratiği Leninist olduğuna göre, PKK'nın hedefini silahlı bir tek parti rejimine dayanan 'Sovyet Kürt' modeli olarak tanımlamak mümkün ve makuldür. PKK ve Sovyet modeli arasındaki somut bağlantının üçüncü boyutu ise, Soğuk Savaş esnasında Sovyetler Birliği ve onun Suriye gibi kilit müttefiklerinin PKK'ya verdiği somut askeri, lojistik ve siyasi destekte vücut bulan jeopolitik boyuttur.



ÇOĞULCU DEMOKRASİ AÇISINDAN TÜRKİYE, IKBY VE ROJAVA


Demokratik çoğulculuk ve özgürlüklerin turnusol testi mahiyetinde bir soruyla devam edelim: Birbirine komşu dört ülkeye yayılmış Kürtler arasında bugün itibariyle nispeten daha çoğulcu bir siyasi ortamda yaşayanlar hangileri ve buna mukabil en tek sesli otoriter siyasi ortamda yaşayanlar hangileridir? Gerek Türkiye'de gerekse Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nde (IKBY) yaşayan Kürtler, pek çok siyasi partinin kıyasıya mücadele ettiği, değişik medya organlarının sert bir kutuplaşmaya varan bir rekabet içinde olduğu, önemli bazı eksiklerine rağmen yine de çok partili ve çok sesli, çoğulcu bir ortamda yaşamaktalar. Oysa Suriye Kürtleri PYD'nin kendi dışında hiçbir siyasi partiye ve toplumsal örgütlenmeye tahammül etmediği, bir nevi silahlı tek parti rejiminde yaşamaktadırlar. İran Kürtleri ise, cılız bazı çoğulculuk işaretleri gösterse de geneli itibariyle gayet otoriter bir rejim olan İran'da, üstelik gerekli gördüğünde Kürtler dahil onlarca muhalifin idam edildiği bir ortamda yaşıyorlar maalesef.



Göç eden insanları tarif eden 'ayaklarıyla oy vermek' (voting with their feet) şeklinde bir deyim var İngilizce'de. Bugün itibariyle binlerce muhalif Kürt, Arap ve Türkmen'in PYD yönetimindeki 'Rojava'dan kaçarak IKBY'ye ve Türkiye'ye sığınmış olması, bu dört rejim arasında Kürtler açısından da hangilerinin tercihe şayan olduğunu göstermesi açısından son derece anlamlıdır. Hatta Türkiye içinde dahi PKK-KCK yapılanmasının kontrolü altına aldığı bazı yerleşim birimlerinde, silahlı vesayeti altına aldığı tek bir parti haricinde diğer tüm partileri ve toplumsal örgütleri, silah zoruyla ortadan kaldırarak fiilen bir tek parti rejimi kurduğunu görüyoruz. Bu fiili durumun ideolojik kökenlerini, PKK'nın açıkça benimsediği ve kendisini devamı olarak gördüğü Ekim Devrimi (1917) ve Sovyet deneyiminde bulabiliriz. (devam edecek)




#Şener Aktürk
#pkk
#pyd
#Sovyetler
#Kürt
#Arap
#Türkmen
8 years ago