|

Trump'a seçimi Demokratlar kazandırdı

Yeni Şafak ve
04:00 - 14/11/2016 Pazartesi
Güncelleme: 21:03 - 13/11/2016 Pazar
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
Naomi Klein • Yazar


FBI'ı ve direktörü James Comey'i suçlayacaklar. Seçmen baskısını ve ırkçılığı suçlayacaklar. Demokrat aday “Bernie ya da iflas – Bernie or Bust”ı ve kadın düşmanlığını suçlayacaklar. Üçüncü tarafları ve bağımsız adayları suçlayacaklar. Ona yer verdiği için kurumsal medyayı, borusunu öttürdüğü için sosyal medyayı ve kirli çamaşırları ortaya döktüğü için WikiLeaks'ı suçlayacaklar.



Fakat bu kendimizi şu anda içinde uyanık bulduğumuz kabusun sorumlusu olan en büyük gücü, yani neoliberalizmi, hariç tutuyor. Hillary Clinton'da ve onun politika çarkında tamamen somutlaşan bu dünya görüşü Trump tarzı aşırıcılığın üstesinden gelemez. Birini diğeriyle kapıştırma kararı bizim kaderimizi tayin eden şeydir. Eğer başka hiçbir şey öğrenmesek de, o hatadan ders almamız mümkün mü?



DAVOS ELİTLERİ VE NEOLİBERALİZM'İN ETKİSİ


Anlamamız gereken şey şudur: Bir sürü insan acı içinde. Deregülasyonun, özelleştirmenin, kemer sıkmanın ve kurumsal ticaretin neoliberal politikaları altında insanların yaşam standartları hızla düştü. İşlerini kaybettiler. Emekli maaşlarını kaybettiler. Önceden bu kayıpları daha az korkutucu hale getiren sosyal güvenlik programlarının çoğunu da kaybettiler. Çocukları için şu anda içinde bulundukları durumdan daha kırılgan bir gelecek görüyorlar.



Aynı zamanda Davos elitlerinin, yani birbirlerine aşırı derecede bağlı olan bankacılık ve teknoloji milyarderlerinin, yükselişine; bu çıkarlara korkunç derecede yakın olan seçilmiş liderlere, ve bütün bunları dayanılmaz bir şekilde büyüleyici gösteren Hollywood ünlülerine tanıklık ettiler. Başarı onların davet edilmediği bir parti; ve çok iyi biliyorlar ki bu artan zenginlik ve güç bir şekilde doğrudan kendilerinin artan borçları ve güçsüzlükleriyle alakalı. Güvenliği ve statüyü doğuştan kazanılan bir hak olarak görenler için, ki bunların çoğu beyazlardır, bu kayıplar dayanılmaz.



Trump doğrudan bu acıya işaret ediyor. İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden ayrılması da (Brexit), Avrupa'da yükselen bütün aşırı sağcı partiler de bu acıdan bahsediyor. Buna, uzak ekonomi bürokrasilerine, gerek Washington'a ve Kuzey Amerika serbest ticaret anlaşmasına, gerekse Dünya Ticaret Merkezi'ne ve Avrupa Birliği'ne, nostaljik bir milliyetçilikçe ve öfkeyle cevap veriyorlar. Ve tabii ki buna göçmenleri ve beyaz olmayan insanları sopalayarak, Müslümanlara iftira atarak ve kadınları aşağılayarak cevap veriyorlar. Elit neoliberalizmin bu acıyı dindirecek hali yok, çünkü neoliberalizm Davos elitlerini ortaya çıkaran şeydir. Hillary ve Bill Clinton gibi kişiler Davos partisinin hayran olduğu kişilerdir. Gerçekte, bu partiyi düzenleyen de kendileriydi.



Trump'ın “Her şey kötü” mesajına Clinton “Her şey iyi” diyerek karşılık verdi. Fakat, durum iyinin çok uzağında. Tırmanan güvensizliğe ve eşitsizliğe olan neo-faşist tepkiler dinmeyecek. Fakat 1930'lardan bildiğimiz şey, faşizmle savaşma özelliği olan çevre gerçek soldur. Eğer masada yeniden dağıtılabilen gerçek bir gündem olsaydı, Trump'a olan desteğinin büyük bir bölümünü silip süpürebilirdi. Milyarder sınıfı söylemlerin ötesine götürecek ve parayı yepyeni bir anlaşma için kullanacak bir gündem. Böyle bir plan iyi maaş veren sendikalaşmış işlerde deprem dalgası yaratabilir, çok ihtiyaç duyulan kaynakları ve fırsatları beyaz olmayan kesimlere kazandırabilir, ve çevreyi kirletenlerin işçileri yeniden eğitmesi ve geleceğe tam olarak kazandırması konusunda ısrar edebilirdi.



SIÇRAMA MANİFESTOSU


Kurumsallaşmış faşizmle, ekonomik eşitsizlikle ve iklim değişikliğiyle aynı anda mücadele eden politikalara öncülük edebilirdi. Kötü ticaret anlaşmalarıyla ve polis şiddetiyle savaşabilir ve toprağın, suyun ve havanın asıl koruyucuları olan yerlileri onurlandırabilirdi.



İnsanların öfkelenmeye hakkı var. Güçlü ve bölgelerarası sol bir gündem, yıpranmış bir toplumu bir araya getirecek bütüncül çözümler için uğraşırken, bu öfkeyi ait olduğu yere de yönlendirebilir. Böyle bir koalisyon mümkün. Bizler Kanada'da, Kanada Greenpeace'ten Toronto Siyahların Yaşamı Değerlidir hareketine (Black lives matter) kadar 220'den fazla örgütün ve en büyük işçi sendikalarımızdan bazılarının onayladığı ve bir halk gündemini Sıçrama Manifestosu (The Leap Manifesto) adı altında bir araya getirmeye başladık.



Bernie Sanders'ın inanılmaz kampanyası bu türden bir koalisyonu inşa etme konusunda büyük bir yol kat etti ve demokratik sosyalizme olan iştahın orada olduğunu gösterdi. Fakat, öncesinde kampanya şimdiki ekonomi modelimizin en çok suiistimal ettiği kesimler olan yaşlı siyahilerle ve Latin kökenli seçmenle bağ kurma konusunda başarısız oldu. Bu başarısızlık kampanyanın tam potansiyeline ulaşmasına engel oldu. Bu hatalar düzeltilebilir, ve cesur ve dönüştürücü bir koalisyon üzerine kurulabilir.



ŞOKTAN ÇABUK ÇIKALIM


Önümüzdeki iş budur. Demokrat Parti'nin ya kurumsallık yanlısı neoliberallerden kesin olarak ayrılması ya da onlar tarafından terkedilmesi gerekir. Şu anda, Elizabeth Warren' dan Nina Turner'a ve Bernie Sanders'ın kampanyasını parlatan kesimlere kadar hayatım boyunca gördüğüm koalisyona ilham veren en güçlü bir ilerici liderler alanı var. Black Lives Matter hareketindeki birçok kişinin söylediği gibi liderlik özelliklerimiz var.



O halde, şoktan mümkün olduğunca çabuk çıkalım ve bu dünyanın Trump'larının temsil ettiği nefret ve korkuya gerçek bir cevabı olacak radikal bir hareketi inşa edelim. Bizi ayrı tutan şeyleri bir kenara bırakalım ve bu işe hemen şimdi başlayalım.



* Bu yazı 10 Kasım 2016 tarihinde The Guardian gazetesinde yayımlanmıştır.



#ABD
#Başkanlık seçimleri
#Donald Trump
#Clinton
#FBI
#James Comey
7 yıl önce