|

Yeni anayasa ve sendikalara düşen görevler

Mevcut anayasamızın ruhuna baktığımızda sendikal haklara iyi bakılmayan düzenlemelerin olduğu görülür. Bu nedenle yeni bir anayasaya ihtiyaç duyması gerekenlerin başında sendikalar gelmelidir.

Yeni Şafak ve
04:00 - 16/04/2016 Cumartesi
Güncelleme: 00:46 - 16/04/2016 Cumartesi
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
Tarkan Zengin

Çalışma Hayatı Uzmanı


Türkiye uzun bir süredir yeni bir Anayasa yapma tartışması yapmaktadır. Bu tartışmalarda tüm kesimler yeni bir Anayasa ihtiyacı olduğunu kabul etmektedir. Yeni Anayasa ihtiyacını destekleyen kesimlerin bir kısmı, 'başkanlık sistemi' nedeniyle desteklerinden vazgeçiyorlar. Yeni bir anayasa ihtiyacının Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şahsı üzerinden yürütülen “başkanlık sistemine” indirgenmesi doğru değil. Ancak bazı kesimler özellikle tartışmayı Cumhurbaşkanı ve başkanlık sistemi üzerinden yürüterek geriletilmiş vesayet sisteminin en önemli dayanağı olan mevcut anayasanın ruhunu korumaya çalışıyorlar. Yıllardır Anayasanın değişmesini dile getiren bazı sendikaların ve meslek örgütlerinin ise “seni başkan yaptırmayacağız” sığlığına indirgedikleri politikaları nedeniyle ilkesel davranmadıkları görülmektedir.



MEVCUT ANAYASANIN SENDİKALARA BAKIŞI


Anayasalar ya da yasalar sadece sözel metinlerden ibaret değildir. Anayasaların ve yasaların yapılış şartları, yapılma gerekçeleri ve yapanların bakış açıları anayasaların ve yasaların ruhunu oluşturur. 1982 Anayasası askeri bir darbeden sonra, generaller marifetiyle ve tepkisel olarak yapıldığı için “yasakçı” bir ruha sahiptir. 82 Anayasasının gerekçesinde kullanılan bir ifade var ki yasakçı ruhun ne olduğunu göstermektedir. 82 Anayasasının “Temel Hak ve Ödevler” genel gerekçesinde “…bu bölüm hükümlerinde……geçirmiş bulunduğumuz kötü deneyimlerden çıkarılan sonuçlar göz önünde tutulmuştur” denilmek suretiyle temel haklardaki ve sendikal haklardaki kısıtlayıcı hükümlerin geçmiş kötü deneyimlerden dolayı yapıldığı ifade edilmiştir. Sendikal haklarla ilgili yasal düzenlemeler yapılırken yasaların ruhuna yansıyan yaklaşımlara ilişkin de bazı örnekler vermek gerekir. Ülkemizde devlet memurlarına sendikal haklar veren ilk yasa 1965'te çıkarılan 624 sayılı Devlet Personeli Sendikaları yasasıdır. Bu yasa çıkarılırken tutanaklara geçen ve devletin sendikalara bakışını yansıtan önemli ifadeler var. Devlet Personel Başkanı Hasan Şükrü Adal; “Devlet Personel Sendikalarından endişe edildiğini seziyorum Yüksek Senatoda. Halbuki bu sendika kanunu mahiyeti itibariyle çok masum bir kanundur. (…) Endişeye hiç hacet yoktur ve dernekler hakkındaki kanundan farklı olarak sadece üyelerinin haklarını, kaza mercilerinde muhafaza ve müdafaa etmek gayesinden başka bir hüviyet taşımamaktadır” demek suretiyle sendikaları dernek gibi gördüğünü ifade etmektedir. Aynı yasa taslağı görüşülürken geçici komisyon sözcüsünün sendikaların “disiplin hükümlerinin gerektirdiği ağır başlılık ve polemikten uzak duruş üslubu içinde bu tavsiye ve tekliflerde bulunabilirler” demesi sendikalara bakışı ve yasaların ruhuna sinen anlayışı göstermektedir.



RUH DEĞİŞİMİ ŞART


Yukarıda örnekleri verilen bu ruhu değiştirmek için 82 Anayasası birçok defa değişikliğe uğramış olsa da yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğu açıktır. Sendikaların sürekli şikayet ettiği, darbeci ve yasakçı olarak niteledikleri mevcut anayasanın değişmesine her kesimden daha fazla destek vermeleri gerekmektedir. Çünkü bugün sendikal hareketin yaşadığı örgütlenme sorunlarının, özgür toplu pazarlık ve grev hakkına ilişkin sorunların yasal kaynağı mevcut anayasadır. 12 Eylül darbesinin gerekçelerinden biri sendikaların faaliyetleri olarak görülmüş bazı sendikalar kapatılmış bazılarının ise faaliyetleri durdurulmuştur. Bu nedenle 82 anayasası yapılırken sendikalara tepki nedeniyle birçok hak kısıtlanmıştır. Yeni anayasa sendikal hak ve özgürlüklerde yeni bir dönemin kapısını aralayabilir. Bu nedenle sendikaların bu süreçte aktif rol almaları gerekir.


Yeni anayasa yapılırken sendikalara düşen en önemli görev sendikal hakların nasıl düzenlenmesi gerektiğine ilişkin çalışmalar yapmaktır. Bu çalışmalar yapılırken mutlaka evrensel ölçüde sendikal hakların durumu iyi analiz edilmelidir. Öncelikle sendikal haklardan neler anlaşıldığı bilinmelidir. Evrensel ölçütlerde sendikal haklar denildiğinde akla gelen haklar; serbestçe örgütlenme hakkı, özgür toplu pazarlık hakkı ve grev hakkıdır.



ANAYASA VE ULUSLARARASI SÖZLEŞMELER


“Sendikal hak ve özgürlükler”den bu üç hak anlaşılmaktadır. Evrensel kriterler dikkate alınarak hazırlanan anayasalarda “hak ve özgürlükler” kural, “kısıtlama ve yasaklar” ise istisnadır. Darbe ruhuna sahip mevcut Anayasamızda ise “kısıtlama ve yasaklar” kural, “hak ve özgürlükler” ise istisnadır. Bununla birlikte Anayasa ve Yasalarımızda, “ancak”, “ama”, “fakat” ile başlayan cümleler bir önceki paragrafta verilen hakları sınırlayıcı şekilde kullanılmaktadır. Anayasada sendikal hakları doğrudan ilgilendiren 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 90, 128. maddelerdir. Mevcut Anayasanın 90. maddesinin son fıkrasında yer alan “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletler arası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır” hükmü uluslararası sözleşmelerin sendikal haklarda dikkate alınmasını gerektirmektedir.



Bu çerçevede dikkate alınması gereken uluslararası sözleşmeler; Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO), 87 Sayılı Sendika Özgürlüğüne ve Örgütlenme Hakkının Korunmasına İlişkin Sözleşmesi, 98 Sayılı Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkına İlişkin Sözleşmesi, 151 Sayılı Kamu Hizmetlerinde Örgütlenme Hakkının Korunmasına İlişkin Sözleşmesi ve ILO denetim organlarının verdiği kararlardır. Bunlara ilaveten Birleşmiş milletlerin 2003 yılında onaylanan ikiz sözleşmelerin ilki “Kişisel ve Siyasal Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme”, ikincisi ise “Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme”dir. Avrupa Konseyi Sözleşmelerinden, “İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi”, “Avrupa Sosyal Şartı” ve Avrupa Sosyal Şartı uygulamalarına ilişkin kararlar veren “Sosyal Haklar Avrupa Komitesi” kararlarıdır. Yeni Anayasada sendikal haklar düzenlenirken zikredilen uluslararası sözleşmelerin yanı sıra AB müktesebatı çerçevesinde uyum sağlamamız gereken çeşitli düzenlemelerde dikkate alınmalıdır.



AKTİF ROL ÜSTLENİLMELİ


Mevcut anayasamızın ruhuna baktığımızda sendikal haklara iyi bakılmayan düzenlemelerin olduğu görülür. Bu nedenle yeni bir anayasaya ihtiyaç duyması gerekenlerin başında sendikalar gelmelidir. Sendikal hareketin önündeki birçok sorunun çözülmesinde yeni bir anayasanın yapılması önemli bir fırsat olarak görülmeli. Sendikalar ve konfederasyonlar bu süreçte aktif bir rol üstlenirlerse yapılacak anayasada sendikal hakların doğru düzenlemelere kavuşmasını sağlayabilirler. Bazı konfederasyonların aktif olması bazılarının ise bu konuda isteksiz davranması doğru değil. Genel kurullarında ve ilkelerinde 82 anayasasının mutlaka değiştirilmesi gerektiğini söyleyen bazı sendikaların ve konfederasyonların bugün yeni anayasa konusunda isteksiz davranmaları, hatta yeni anayasaya karşı olmaları ise ilginçtir. Örgütlü gücü olan sendikal hareketin tüm bileşenleri yeni anayasa çalışmalarına katılmalılar. Sendikalar anayasada çalışma hayatının hükümlerinin neler olması gerektiğine ilişkin bölgesel çalıştaylar yapmalıdır. Buradan çıkacak önerileri anayasa maddeleri haline dönüştürmeli ve yeni anayasaya katkı sağlamalıdır. Böyle bir çalışma emek hareketine de ülkemize de önemli bir katkı olacaktır. Anayasada çalışma hayatına ilişkin düzenlemeleri belirlerken ayrıntılara girmekten kaçınılmalı ve hakları güvence altına alan temel ilkeler belirlenmelidir.


#Yeni anayasa
#sendikalar
#Tarkan Zengin
8 yıl önce