|

Yersiz yurtsuz bir yuva

“Yuva” adlı romanda yazar Jung Yun’un Kore edebiyatına ilk adımına şahitlik ediyoruz. Psikanalitik izlerin bulunduğu bu ödüllü kitapta sorunlu iki aile üzerinden kadına şiddet, baba-oğul ilişkisi gibi konular yorumlanıyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 13/12/2017 Wednesday
Güncelleme: 00:23 - 13/12/2017 Wednesday
Yeni Şafak
 Jung Yun’un “Yuva” adlı romanı bu açıdan minör edebiyata dahil edebileceğimiz bir eser.
Jung Yun’un “Yuva” adlı romanı bu açıdan minör edebiyata dahil edebileceğimiz bir eser.
AYHAN ŞAHİNOĞLU

Göçebelik hem felsefeyi hem de güncel siyaseti ilgilendiren önemli bir konu. Kimlik bunalımı yaşayan, minör kalmış bireyin hikayesi daha önceden Deleuze ve Guattari tarafından, Kafka üzerinden Minör Edebiyat olarak tanımlanmıştı. Jung Yun’un “Yuva” adlı romanı bu açıdan minör edebiyata dahil edebileceğimiz bir eser. Her ne kadar metinde bize bir ailenin çekirdek halinden geniş haline verilmesi anlatılsa da hikâyenin sonunda asıl meselenin göçebelik olduğu adeta yüzümüze vurulur.

ÇOCUKLAR TEK SİLAH OLDU

Hikayemizin kahramanı Kyung, Birleşik Devletler’de çalışan otuzlu yaşlarda Güney Koreli bir akademisyendir. İrlandalı göçmen Gillian ile evlidir. Romanın başında her ne kadar kahramanın göçebe olması ile ilgili karşılaştığı sorunlar dillendirilmese de önce karısının ailesi tarafından kendisine yapılan baskılar sonra kendi anne babasının başına gelen trajedinin kaynağı olması hasebiyle dikkatimizi çeker. Çocukken koca şiddetine uğrayan annesi tarafından şiddet uygulanan kahramanımız bu sebeple ailesi ile bağlarını kesmiş ve dört yaşındaki çocukları ile bağını koparmıştır.


Anne ve baba her ne kadar hediyeler göndermişse de kabul etmemiş, asıl durumları karısından bile gizleyerek durdurulamaz gururuna yenik düşmüştür. Fakat anne ve babasının başına gelen tecavüz/gasp hadisesinden sonra anne ve babası kahramanımızın evine taşınmak zorunda kalırlar. İki ailenin birleşip kısa süreli bir geniş aile oluşturmasında kahramanımız ile anne baba arasındaki çekişme yerini yavaş yavaş eşiyle olan çekişmesine bırakır. Kurulan yeni dede torun ilişkisi de bu çekişmelerini etkilemeye başlar. Aynı anda iki aile arasındaki sınıfsal farklılık, kahramanımızın eşi ile ilişkisini ters yüz eder. Büyük baba Jin akademisyenliğin yanı sıra aynı zamanda mucidi olduğu icatlardan gelen patentlerle de geçinmektedir. Bu fark, genç yuvanın dişi kuşu olan anneyi, daha muhafazakâr bir üsluba büründürür. Anne durumdan memnundur ve koruma içgüdüsü ile kocasının ailesine yaklaşır. Kocasının ihanetine de uğradığını anladığı andan itibaren elindeki tek silahı, çocuğu kullanarak kocasını evden uzaklaştırır.

SAMİMİ DİYALOGLAR

Yazar, kahramanımıza ara ara geçmişi hatırlatarak neyi neden yaptığını psikanalitik bir şekilde izah etmeye çalışır. Bu küçük anılar kişilerin birbirleriyle olan ilişkilerini anlamlandırmamızda adeta bir harç görevi görür. Babanın, göçün ilk yıllarından İngilizce konuşma güçlüğü çekişinin öğrenciler tarafından nasıl alay malzemesi yapıldığı romanın sonunda bize verilince ilk sayfalarda felakete uğrayan annenin neden ana dili Korece’de feryat ettiğiniz anlarız. “Dövüleceğini hatta öldürüleceğini bilmesine rağmen eve geri dönmüştü. Aynı durumda kalsa muhtemelen yaşamsal içgüdüleri ağır basar, neyin doğru neyinse yanlış olduğuna karar veremeden yalnızca kendini kurtarmaya çalışırdı. Bu noktada babasının, ondan daha yerinde bir karar vermiş olduğunu kabul etmek ona acı verdi; belki babası her konuda ondan daha iyiydi.” Yazar baba ve oğul arasında olabilecek herhangi bir kompleksi de kurmacaya yedirerek Oedipus karmaşasını hesaplattırıyor bize. Kyung, kendisinin böyle bir şeyi göze aldığını düşünemiyordu bile. Yazarın uyguladığı bir teknik de diyaloglardan faydalanarak tanrı anlatıcının yükünü azaltmaktır. Karakterlerin birbirleriyle uzun uzun konuşmaları, duygulara ilişkin daha samimi tanıklıklara ulaştırır okuru.


DÜĞÜMLER ÇÖZÜLÜYOR

Göçebelik mevzuuna geri dönecek olursak kahramanımızın anne ve babasının Bosnalı hizmetçisine de sahip çıkmak isteyen kahramanın karısının sözlerini tekrar etmekte fayda var. “Ağzından çıkanı duyuyor musun sen? Eve geri göndermek için ona ödeme yapmak mı? Bosna’ya? Neden o ülkeyi ilk fırsatta terk ettiği hakkında bir fikrin var mı?” Yazar bu diyalogdan sonra Kyung karakterini açıklarken aslında klasik Amerikan vurdumduymazlığını aşağılar: “Aslına bakılırsa Kyung, bunun nedenini gerçekten bilmiyordu. Bosnalılarla Sırplar arasında bir savaş olduğunu az çok hatırlıyordu, ama taraflardan hangisinin saldırdığını, hangisininse galip geldiğini kestiremiyordu. Sonuç ne olursa olsun bunlar, Marina’ya bakma sorumluluğu vermiyordu ona.” Elbette daha sonra Marina’nın vücudunda olan dövmeden hangi tarafta olduğu anlaşılacak ve Kyung ile Marina arasındaki diyalogdan sonra bu düğümün de çözüldüğünü göreceğiz.

Jung Yun Amazon ve benzeri kitap satış sitelerinde okurun ilgi gösterdiği bir kitap olmuş ve Raiba Elif Özcan tarafından çevrilerek Timaş Yayınları etiketi ile Türk okuruna sunulmuş bir eser. Amerika’daki Kurmaca Merkezi’nin ilk roman ödülüne de aday gösterilmiş. Türk okurunu düşünecek olduğumuzda hem etnik olarak çeşitli milletlerden mürekkep bir ülke olmamız hem de aile içi şiddetin bizlerde bıraktığı izler bakımından okumaktan zevk aldığımız bir roman olmuş. Hem de eşşiz bir ibret ve terapi kaynağı.

#Kitap
#Yuva
#Jung Yun
6 years ago
default-profile-img