|

Korku ve yenilgi öyküleri

Avrupa ve Balkanların en değerli anlatıcılarından olan Andrej Blatnik, “Deri Değişimi” kitabından sonra ikinci kez Türk okurunun karşısında. Eserlerindeki kurmaca ve özgün diliyle dünya edebiyatında varolan Blatnik, “Anlıyorsun Değil Mi?”de yerini sağlamlaştırıyor.

Yeni Şafak
04:00 - 13/07/2016 Çarşamba
Güncelleme: 21:48 - 12/07/2016 Salı
Yeni Şafak
Andrej Blatnik
Andrej Blatnik
-SERVET BÜYÜKYANGÖZ


Luigi Pirandello, 20. yüzyılın felsefi akımlarında oradan oraya salınan dilin/insanın çıkmazını alaybozanıyla cümle aleme saçıyordu: “Siz o sözcükleri bana söylerken kendi anlamınızla dolduruyorsunuz; ben de kavrayamıyorum onları, kaçınılmaz olarak, kendi anlamımla dolduruyorum. Birbirimizi anladığımızı sandık; oysa gerçekte birbirimizi anlamadık.” İnsanın görünen yüzeyinin altında imaların ve kinayelerin yüzdüğü kara bir deniz var, güneşli günlerde gölge biçimine büründüğü zaman herkes tarafından görülebilir. İnsan önce kendi gölgesinde boğulur -isterse, denerse, başarırsa- ki başkalarını kat kat açabilsin, anlayabilsin. Empatinin altın kuralı.



DOZUNDA MİZAH VE ALAYCILIK

Anlıyorsun Değil Mi?, kağıttan bir gemiyle kara okyanusa açılan insanların kendi kendilerine anlam kazandırdıkları yolculuklarını derliyor. Yıldızlar sayısız göz, dalgalar nicelikle ifade edilemeyecek kadar kol, her yandan sarıyor. Okurun her bir parçası bu yolculukta belirebilir. Anlatılan, duyarlık seviyesi yüksek olanlarımızın anlayacağı cinstendir.





Kitap, birçok kısa öyküden oluşuyor. Kısa öykülerin muzipliklerinden biri, kısaldıkça düşünmeye zorlamalarının ve düşündürme sürelerinin artmasıdır. İki cümlelik / sayfalık öykülerde Keretvari bir yoğunluk var, mizahın ayarlı dozu keyif verici ve alaycılık üzerine düşeni yapıyor; ruhsal bir uçan tekme sonucu afallama ve hemen ardından metni tekrar okuma isteği...




  1. Anlıyorsun Değil Mi?
  2. Andrej Blatnik
  3. Çev.: Sina Baydur
  4. Dedalus Yayınları
  5. Mart 2016
  6. 88 sayfa

BAZI İNSANLAR YENİLGİYİ SEVER

Metinde insanın -anlayışın da- yapı taşı olan sevgi -eğer oradaysa- tezahürleri üzerinden anlatılırız. Bir yemek, trenler, evden uzağa gitme arzusu, dönmemenin çekiciliği... Epigrafta Selçuk Altun'un romanlarında sıklıkla andığı Louise Glück'ten bir parça şiir var: “Düşündüm ki / acının anlamı / sevilmememdi. / Meğer seven benmişim.” Olur da öykülerde yenilgilere denk geliriz, bazı insanların yenilgiyi sevdiklerini anımsamamız gerekir. Nevrozunun sebebini bildiği halde kendini sağaltmayan insanların iyi bir sebebi vardır. Şimdinin gerçekliğine inanmadan geleceğin hayalini kuramayan biri, “Birkaç Söz” adlı öyküde görünür ve insanın zamanla olan meselesini tek bir cümleyle irdeler.



“Ve Uyuyamadığım İçin” adlı diğer öykü, bir diğerinin dünyasına dahil olamayan insanın itirafıdır. Adamın evi kitaplarla, müzikle ve yetişkin çocuklarının anılarıyla doludur ve kadın bütün bunların içinde varlığının sahipliğini yitirecek ölçüde başkalaşmaktan korkar, adamı terk eder. Korkular açıkça konuşulamayacak kadar özeldir, bu yüzden tek çözüm olarak kendine sığınmaktan başka çare yoktur. Kısa öykü çok öyküdür, söylenenin ardındaki söylenmeyeni sezdirir. Blatnik'in kitabı görülmeyenin ardındaki insanı anlaşılır kılacak kadar özel.



#Deri Değişimi
#Andrej Blatnik
8 yıl önce