Ege Denizi'nin Muğla açıklarında 4,6 büyüklüğünde iki deprem meydana geldi. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının (AFAD) internet sitesinde yer alan bilgiye göre, Bodrum açıklarında saat 20.09 ve 20.25'te 4,6 büyüklüğünde iki deprem kaydedildi.
Yunanistan'ın İstanköy Adası'nda teyzesinin oğlu Sinan Kurtoğlu'nun hayatını kaybettiği Ege Denizi'ndeki deprem nedeniyle adada mahsur kalan ve feribotla Muğla'nın Bodrum ilçesine getirilen yaralılardan Selim Çaydamlı, hala olayın şokunu yaşıyor.
Ege Denizi'nde meydana gelen 6,6 büyüklüğündeki depremin ardından Yunanistan'ın İstanköy Adası'nda mahsur kalan ve feribotla Muğla'nın Bodrum ilçesine getirilen yaralılardan 37 yaşındaki bankacı Selim Çaydamlı, kuzeni Sinan Kurtoğlu'nun hayatını kaybettiği korku dolu dakikaları, AA muhabiriyle paylaştı.
Bodrum Acıbadem Hastanesinde tedavisi süren Çaydamlı, deprem günü İstanköy'de şehir merkezindeki bir otelde konakladıklarını, akşam yemeği sonrası dolaşmaya çıktıklarını söyledi.
Çaydamlı, şehir merkezinde gezdikleri sırada bir gürültü koptuğunu bildirerek, "Yer havaya kalktı, biz de yere düştük. Üzerimize tuğlalar, bina parçaları yağmaya başladı." ifadelerini kullandı.
Yanına yaklaşan iki kişinin kendisine "Seni kurtaracağız merak etme" dediğini anlatan Çaydamlı, olayda başından yaralandığını ifade etti.
Ayaklarını hissetmediğini vurgulayan Çaydamlı, şöyle devam etti:
"Acının şiddetiyle geçici bilinç kaybı yaşadım. Ertesi gün uyandığımda hastanedeydim. Başıma 9 dikiş atıldı, vücudumun bazı bölümlerinde ezilmeler var. Teyzemin oğlunun başına duvar parçaları isabet etti. Kuzenim Sinan Kurtoğlu'nun öldüğünü 6-7 saat sonra tedavi gördüğüm hastanede öğrendim. Bölge çok karışıktı, hiçbir şey öğrenme fırsatım olmadı. Ben de yarı baygın şekilde yatıyordum."
Deprem günü Yunanistan'da bulunan Acıbadem Bodrum Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Dr. Muaffak Bağdatlı da yaralıların bir bölümüne kendisinin müdahale ettiğini söyledi.
Semih Çaydamlı'nın genel sağlık durumunun iyi olduğunu ifade eden Bağdatlı, hastanın ciddi antibiyotik tedavisi gördüğünü ve planlı diz ameliyatı geçireceğini dile getirdi.
Ege Denizi’nde meydana gelen 6,6 büyüklüğündeki depremin ardından Kos Adası’nda bulunan Türklerin tahliyesi devam ediyor.Ege Denizi’nde meydana gelen 6.6 büyüklüğündeki depremden en çok etkilenen bölgelerden biri Yunanistan’ın Kos Adası oldu. Bodrum’dan günübirlik turlarla adaya giden Türkler dün itibariyle tahliye edilmeye başlandı. Bugün öğle saatlerinde feribot ile 46 yerli ve yabancı turist Bodrum’a getirildi.Depremde ölen 39 yaşındaki Sinan Kurtoğlu’nun cenazesinin otopsinin ardından Türkiye’ye gönderileceği öğrenildi.Depremden canını zor kurtaran bir vatandaş ise depremde birçok caminin hasar gördüğünü belirterek "Biz deprem sırasında oteldeydik çok kötü bir şekilde deprem oldu. Bizim bulunduğumuz bölgede bir şey yoktu ama birçok caminin minaresi yıkıldı. Bazı evler yıkıldı. Biz canımızı zor kurtardık" dedi.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, "Ege Bölgesi'nde bundan sonra da depremlerin olabileceğini hepimizin bilmesi lazım. Zaten bilim adamları da uyarıyor. O bölgedeki bütün belediye başkanı arkadaşlarımızın da yapı izni verirken kesinlikle bunları göz önünde bulundurarak gayret etmelerini özellikle bir kez daha ihtar ediyoruz." dedi.
Bakan Özhaseki, Erzurum Üniversiteleri Mezunları MTTB Platformu tarafından Kayseri Kadir Has Kongre Merkezi'nde düzenlenen 17. Geleneksel Vefa Buluşması'nda yaptığı konuşmada, dünyada son yüzyıl içerisinde yaşanan ve tabiatı tahrip eden olaylar neticesindeki iklim değişikliklerinin bir gerçeklik olarak ortaya çıktığını söyledi.
Karbon salınımının fazla olması ve dünya yüzeyindeki dengelerin bozulmasının birtakım felaketleri de beraberinde getirdiğini anlatan Özhaseki, şöyle konuştu:
"Ayrıca aşırı şehirleşmenin ve betonlaşmanın ortaya koymuş olduğu gerçeklik de bütün bunları artırıyor. Bunları engelleyebilme imkanımız var. Yapacağımız çalışmalarla birçok felaketin önüne geçebiliriz. Özellikle deprem felaketinden bahsedilecek olursa Türkiye'nin bulunduğu coğrafi konum ve ortam, depremsellik açısından bu ülkenin çok sağlam bir zemin üzerine oturmadığını bir kez daha ortaya koyuyor. Şu anda Anadolu coğrafyasının yüzde 71'i deprem bölgesinde. Deprem bir gerçek. Depremle savaşılmaz, depreme karşı önlem alınır. Aslında insanların canını alan deprem değildir. İnsanların canını alan kötü yapılaşmadır, insanoğlunun kendi yaptıklarıdır. Eğer deprem gerçekliğini bilerek hareket edersek, ona uygun bir şehirleşme, model ortaya koyabilirsek hiç can kaybı olmadan da bu depremleri atlatabiliriz. Bunu birçok Uzakdoğu ülkesinde görebiliyoruz."
Özhaseki, 1999 yılındaki yönetmelikle binaların daha sağlam hale getirildiğine ancak bir taraftan bunu delme çalışmalarının, kaçak yapı arzusu ve ısrarının olduğuna dikkati çekti.
Bir taraftan da bazı belediyelerin buna çanak tutması gibi sebeplerin olduğuna işaret eden Özhaseki, "Bunlar yan yana geldiği zaman, komple sanki müşterek bir suçlulukla şehirlerde bu tür yapılaşmalar ortaya çıkıyor. Deprem olduğu zaman da herkes korkuyla dışarı çıkmak zorunda kalıyor. Böyle olmasa herkes evinde rahat uyuyacak. Depremin salladığı ortamda insanlar ninni söylemiş gibi keyfine bakacak. Böyle olmayınca herkes kaçacak delik arıyor." ifadesini kullandı.
Bakan Özhaseki, kendilerinin bir program hazırladıklarını ve Bakanlar Kurulunda kabul gördüğünü aktararak, şunları kaydetti:
"Hesabımız şu: 1999 yönetmeliği öncesinde Türkiye'de yapılan yaklaşık 7,5 milyon civarında yapı stoğu var. Bunların büyük çoğunluğu depreme dayanıksız ve yaşam için elverişsiz. Bunların yıkılması lazım. Bunları, senede 500 bin konutu değiştirmek üzere bir program hazırlayarak 15 yıl içerisinde tamamlamayı düşünüyoruz. Allah izin verirse biz işe başlarız, bizden sonra gelenler devam ettirirler ve 10-15 yıl sonra Türkiye'deki bütün yapı stoğu sağlam hale gelir. Bunun altyapısını, kanuni mevzuatını, finansman kaynaklarını, rezerve olanlar hususundaki tıkanıklıkları tek tek dersimize çalışarak Bakanlar Kuruluna bir sunum yaptık. Başbakanımız dahil olmak üzere bütün ekip bunu doğru buldu. Eleştiriler oldu, yeniden düzenledik ve ortak akıl bir yere getirdi. İnşallah, önümüzdeki günlerde bunu kamuoyuyla paylaşacağız hem de icraata başlayacağız. Yılda 500 bin konutun değiştirilmesi. Bunun 200 bini İstanbul'da, 300 bini Anadolu'da. Böyle yaparsak bakanlık olarak üzerimize düşeni yapmış oluruz diye düşünüyorum."
Ege Denizi'nin depremsellik açısından çok riskli olduğunun herkes tarafından bilindiğini kaydeden Özhaseki, "O bölgeler de yapılaşma izinlerden mahdut ve sınırlı tutuluyor. Eğer belediyeler bunu delmişlerse birtakım sıkıntılar ortaya çıkıyor. Yoksa uzun boylu bir hasar olmuyor. Bodrum'daki olay da 6'nın üzerinde şiddette bir olay. Allah'tan bir can kaybı olmadı. Ege Bölgesi'nde bundan sonra da depremlerin olabileceğini hepimizin bilmesi lazım. Zaten bilim adamları da uyarıyor. O bölgedeki bütün belediye başkanı arkadaşlarımızın da yapı izni verirken kesinlikle bunları göz önünde bulundurarak gayret etmelerini özellikle bir kez daha ihtar ediyoruz." dedi.
