|

Mescid-i Aksa’da Cuma

Mescid-i Aksa, Filistinliler için bir var oluş sembolü, yıllardır süren zulme karşı direnişin vücut bulmuş hali. O yüzden bütün namaz vakitlerini çoluk çocuk, genç yaşlı demeden Mescid-i Aksa’da kılmaya çalışıyorlar. İsrail keyfî olarak bazı Cuma günleri Aksa’ya giriş izni vermiyor, yaş sınırı getiriyor. Kudüs dışındaki Filistinlilerin girişine ise uzun zamandır izin yok. O avluya giren insanların damarlarına kadar hissettiği coşkuyu, güzelliği, inancı, birliği hissetmesinler diye. Nihayet dergisinden Emine Uçak Erdoğan, Mescid- i Aksa kadar kadim olan o topraklardaki acıyı kaleme aldı.

Yeni Şafak
05:10 - 10/06/2016 Cuma
Güncelleme: 13:44 - 26/05/2016 Perşembe
Nihayet Dergi

Kudüs'e gitmek veya gitmemek, yıllardır Müslümanların kendi içinde tartıştığı bir konu. Gidilmemesini savunanların sayısı da bir hayli fazla. Sosyal medyada, İsrail'den vize alarak Kudüs'e gitmenin ve Mescid- i Aksa'yı ziyaret etmenin “Siyonizm'e destek" anlamına geleceği sloganıyla bir boykot kampanyası yürütüldü. Böyle bir siyasi tavır teorik olarak çok anlamlı gibi görünse de bunun bir de gündelik hayata değen tarafı var.



Kudüs'e, Mescid-i Aksa'ya ilk gittiğimden beri; avluda, safa dururken, selam verirken, eski şehirde dolaşırken göz göze geldiğim Filistinlilerin yüzündeki o tebessümü görmenin bütün boykotlardan daha anlamlı olduğunu düşünüyorum. Bunu ikinci kez gittiğimde daha derinden hissettim. Zaten Kudüs bir kez gördükten sonra bir daha kayıtsız kalamayacağınız bir şehir. İnanç tarihini mekân üzerinden okuma şansı verdiği için sanırım. Her taşında, her sokağında birbirine geçmiş inançların izleri var.



Mescid-i Aksa'nın Müslümanlar için hayatiyetini anlatmaya gerek yok. Filistinliler içinse bambaşka bir anlamı var. Aksa onlar için bir var oluş sembolü ve yıllardır süren zulme karşı direnişin vücut bulmuş hali. O yüzden bütün namaz vakitlerini çoluk çocuk, genç yaşlı demeden Mescid-i Aksa'da kılmaya çalışıyorlar. Sadece namaz için orada değiller; evlilikten sünnete, toplantılardan gösterilere kadar her işlerinin başlangıcını Aksa'dan yapıyorlar. Gençlerin en güzel gösterileri Aksa'nın avlusunda oluyor.



Hele de Cuma namazı her hafta bayram gibi. Eski şehre yaklaşıldığı an içine giriliyor o havanın, heyecanın, birliğin. Çocuklukta hissedilen bayram sevinci gibi. Ellerinde seccadelerle yollarda bir akış. Çoluk çocuk, genç yaşlı, kadın erkek… Usul usul akan damlalar, Arslanlı Kapı'nın girişinde bir insan seli oluyor. Kapılardaki İsrail askerini, Ürdün polisini geçtikten sonra dış avluya adım attığın an zaman genişliyor, mekân genişliyor. Zeytin ağaçlarının gölgesinde duaya, namaza duranlar, etrafta koşan çocuklar, koyu bir sohbete dalmış kadınlar, huşu içinde bekleyen yaşlılar... Hayatın bütün telaşesi geride kalıyor. Sadece ezan sesi ve neşeli bağrışları çocukların… Göz göze geldiğimiz her yüzde bir tebessüm. İç avluya yaklaşırken kalabalık artıyor. Avlunun ortasında koltuk değneğiyle yürümeye çalışan bir çocuk çarpıyor gözüme. O kalabalık, o uğultu bir anda yok oluyor. Sadece koltuk değneklerinin taş zemindeki yankısı. Mescid- i Aksa kadar kadim başka bir şey varsa o da bu topraklardaki acı. Filistin halkının acısı, o taş zeminde yankılanan.



Bu yüzden İsrail keyfî olarak bazı Cuma günleri Aksa'ya giriş izni vermiyor, yaş sınırı getiriyor. Kudüs dışındaki Filistinlilerin girişine ise uzun zamandır izin yok. O avluya giren insanların damarlarına kadar hissettiği coşkuyu, güzelliği, inancı, birliği hissetmesinler diye. Bu yüzden Kudüs'e boykot kararı almak, İsrail'i değil Filistinlileri cezalandırmak demek. Çünkü İsrail'e maddi ve manevi hiçbir katkıda bulunmadan tamamen Filistinlilerden alışveriş ederek Kudüs'e gitmek mümkün.



Tüm bunlar bir yana, Kudüs'e boykot en çok da insanın kendisini cezalandırması demek. Çünkü o tebessüme ihtiyacı olan Filistin halkı değil. Bizim, dünyaya ve güce odaklanmış gözlerimizin, yokluğun, zulmün içinde bile insafını, ahlakını ve imanını kaybetmemiş Filistinli kadınların, yaşlıların, çocukların gözleriyle buluşmasına ihtiyacımız var; o gözlerdeki vakara, teslimiyete ve cesarete şahit olmaya ihtiyacımız var. Kudüs'ün taş sokaklarının, eski çarşılarının, bize yaptığı hatırlatmaya ihtiyacımız var. Şehirlerimizi betona boğarken ruhlarımızı da nasıl eskittiğimiz hatırlatmasına... Muallak kayasında, Nebi ve Hızır mihrabında, inancımızı, imanımızı, şuurumuzu, ahdimizi yenilemeye ihtiyacımız var.




#Kudüs
#Mescid- i Aksa
8 yıl önce