|

Kadın şefkat ister... Türk erkeği bunu bilmez!

Son şiir kitabınız büyük bir satış rakamına ulaştı. Biz açlık, yoksulluk derken insanların şiire olan açlığını farkedemedik galiba!

.
00:00 - 23/04/2001 Pazartesi
Güncelleme: 15:11 - 17/01/2014 Cuma
Yeni Şafak
Kadın şefkat ister... Türk erkeği bunu bilmez!
Kadın şefkat ister... Türk erkeği bunu bilmez!

Türkiye'de şiir, yeni Tanzimatçılık mantığıyla Batılı bir taklit haline dönüştü. Bunlar, Türk halkının ne hissiyatına ne de zevkine uyan şeyler yazıyorlar. Türk şairi doğru dürüst Türk şiiri yazamadığı için, çevrilmiş kötü şiirler gibi oluyor yazdıkları. Bu yapı içinde benimkisi, Türk şiiri olarak geldi. Sahici Türk şiiri, Türkçe yazılmış. Okuduğunu anlayabiliyorsun. Adamın ne dediği belli.

Kitaba adını veren şiir "Kimi sevsem sensin." Gel de sorma: Kimi sevseniz kim?

İnsanlarda gençlikten itibaren farkında olarak olmayarak; erkeklerde bir kadın, kadınlarda bir erkek onun seveceği ideal kadın, ideal erkek oluyor. Erkek evleneceği zaman rastladığı kızı, hayalindeki kadına benzetiyor. "Tamam bu o, buldum" diyor. Sonra bir bakıyor ki o değil. Bir hayalkırıklığı başlıyor, ayrılıyorlar. Kimi sevsem sensin, işte o baştaki....

Ama o hep kalıyor...

O kadar.... Benim başka bir şiirimde o adres belli edilmiştir: Ne kadınlar sevdim zaten yoktular. Başlangıçta bir heyecan yaşanır, "işte o'dur" dersin sonra birdenbire bakarsın bir huyunu beğenmezsin...

Böyle olması bir mukadderat mıdır?

Hayır, asla bu bir mukadderat değildir.

Aşk için bir reçete yazabilir misiniz?

İlk gençliğimden itibaren solcu olmam hasebiyle gerilimli ve belalı bir hayat yaşadım. Benim yaşadığım aşklar hep birtakım kaygıların içinde, birtakım korkuların içinde yaşandı. Bu yüzden benim yazdığım aşkların gerisinde hep bir gerilim vardır. Ta, çocukluğumda yazdığım bir şey var: Benim için herşey aleladenin haricindedir!

Yine de aşktan yana talihsiz olduğunu söylemezsiniz...

O konuda talihliyim, bunu söylemek zorundayım. Çünkü, herkes kadınların lütfuna mazhar olamaz, ben her zaman oldum. Ne sebeptense her zaman bana yakınlık gösterdiler. Bak! Bizim Türk erkekleri kadınların en çok ihtiyacı olan şeyi bilmezler. Bu şefkattir. Her kadın bunu ister. Onlara bir şey yasaklayacaksanız bile şefkatle söyleyin. Onlara şefkat gösteren bir erkek, onlar için bulunmaz bir adamdır.

Peki, onları anlayabildiniz mi?

Hayır...

Uzmanlığınız ona yetmedi anlaşılan...

Uzmanlıkla ilgisi yok. Kadının yapısıyla ilgilidir. Kadının hem genetik hem sosyal ve hem de yaşarken psikolojisinin gelişmesi, aynı kadını bile aynı zamanda iki ayrı kadın yapabiliyor.

Bu, Allah'ın verdiği bir avantaj olsa gerek...

Bilemem, avantaj mı dezavantaj mı! Kimisinin lehinedir ama... Bir kadın entelektüel hayat yaşıyor, bir aydın tavrı içinde. Bu böyle, 5 sene gidiyor. Sonra kimse onunla evlenmiyor ama fikirlerinin tam karşısında bir adam çıkıyor evlenmek istiyor. Kadın hemen bütün fikirlerinden vazgeçiyor. Bu kadında da ayıp, erkekte de ayıp. 68 kuşağı kadar solda dönek yetiştiren kuşak yoktur. En mebzul, bereketli mahsul 68 kuşağında alındı. Onlar, Che'ye özenmişler.

Bazen, ölüm üzerine de düşünüyor musunuz?

Çok erken yaştan beri başıma bütün belalar geldiği için tabii onu da düşündüm. Tabii, bu işi mistik olarak ele almam. Mistik bir yanı yoktur benim için ölümün. Ölümden korkanlara,- mesela Sadri'ye (Alışık) -ki Sadri, ölümden çok korkardı- bunun aslında tıpkı elektrik kesilmesi gibi bir şey olduğunu söylerdim. Organik birşeydir, cereyan kesilir ölürsün. Çok ünlü Marksistlerden birisinin bir kitabı vardır. Kitabın adı ilginçtir: Zaruret ve tesadüf! Sistemi böyle izah ediyor. Tesadüfün çok büyük rolü var. Bir elektrik teli kesiliyor insanın üzerine düşüyor ve o insan ölüyor. Düşmezse ölmüyor. O teli kim düşürüyor! O da sizin işiniz!


23 yıl önce