|

Beyazperde, iki büyük ustasını yitirdi

Yapıtlarıyla sinema tarihinin gelmiş geçmiş en değerli yönetmenleri arasına giren iki büyük usta, İsveçli İngmar Bergman ve İtalyan Michelangelo Antonioni geride bıraktığımız hafta aynı gün hayata veda ettiler.

Ali Murat Güven
00:00 - 4/08/2007 Cumartesi
Güncelleme: 21:41 - 3/08/2007 Cuma
Yeni Şafak
Beyazperde, iki büyük ustasını yitirdi
Beyazperde, iki büyük ustasını yitirdi

İnsanoğlu için “ölüm” de “hayat” kadar gerçek ve kaçınılmaz bir deneyim; ölüm meleği yolculuk günü gelip kapıyı çaldığında da ırk, din, yaş, meslek ve ünlü-ünsüz dinlemeksizin yolcusunu hemen yanına alıveriyor. Ancak Yüce Allah, bu yolculuğa çıkanlar arasında sanatçılara öylesine önemli bir imtiyaz bahşetmiş ki onlar dünya hayatından göçüp öte âleme gittiklerinde bile arkalarında bıraktıkları eserlerle daha onlarca, yüzlerce yıl sevgi ve saygıyla anılma fırsatına sahipler…

İşte, sinema dünyası da geçtiğimiz hafta böylesine imtiyazlı iki yolcuyu ahırete uğurladı. Bunlardan ilki 14 Temmuz 1919 Uppsala-İsveç doğumlu Ernst Ingmar Bergman'dı. “Yedinci Mühür”, “Yaban Çilekleri”, “Sonbahar Sonatı”, “Fanny ve Alexander” gibi düzinelerce unutulmaz yapıtıyla beyazperdenin yüz küsur yıllık tarihinde derin bir iz bırakmış, Andrei Tarkovski ve Woody Allen gibi yönetmenlerin sinemasını derinden etkilemiş olan İsveçli usta, 30 Temmuz günü, uzun süredir münzevî bir hayat yaşamakta olduğu Fårö adasındaki evinde 88 yaşında hayata gözlerini yumdu. Sıradan insanlara dair küçük öyküleri şiirsel ve kimi zaman da destansı bir dille anlatan Bergman, 1950'lerin ortalarına kadar sinema alanında herhangi bir iddiası bulunmayan, içine kapanık bir kuzey ülkesi konumundaki İsveç'i neredeyse tek başına bütün dünyaya tanıtmak gibi zorlu bir işi başarmıştı. Günümüzde de “Bergman” adı yeryüzünün her köşesinde “İsveç” denilince ilk anda akla gelen bir kaç kültürel simge arasında yer alıyor.

Sinema dünyasının hafta başında yaşadığı ikinci kayıp haberi ise Avrupa'nın en güneyinden, İtalya'dan geldi. 29 Eylül 1912 Ferrara-İtalya doğumlu Michelangelo Antonioni, aralarında “Serüven”, “Gece”, “Kızıl Çöl” ve “Cinayeti Gördüm”ün de yer aldığı toplam 35 filmle bu dünyaya damgasını vurup gitti. 95 yıl gibi uzun bir ömür yaşayan Antonioni, 1996 yılında, ilerlemiş yaşına karşın ülkemize gelerek İstanbul Uluslararası Film Festivali'ne konuk olmuş ve burada bir “Hayat Boyu Başarı Ödülü” almıştı. Antonioni'nin hayatına ilişkin en ilginç anekdotlardan biri de ünlü yönetmenin 1995 yılında Amerikan Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi'nden kazandığı “Onur Oscar'ı”nın, ertesi yıl, Roma'da oturduğu apartman dairesinden hırsızlarca çalınmasıydı. Bu heykelcilik bugüne kadar da bulunabilmiş değil.

1966 tarihli “Cinayeti Gördüm” adlı yapıtıyla sinema dünyasını sarsan Antonioni, bu filminde beyazperdede gelmiş geçmiş en etkileyici “Gerçek nedir?” sorgulamasını yapmaktaydı. Hayatta “gerçek” diye bildiğimiz her türlü görsel-işitsel verinin aslında birer illüzyondan ibaret olabileceği tezini işlemesiyle -çok da bilinçli olmaksızın- tasavvufî bir bakışa doğru yelken açan sanatçı, bu unutulmaz filmiyle ülkesinin sınırlarını aşmış ve bütün dünyada tanınıp sevilen gözde bir yönetmene dönüşmüştü.

Antonioni'nin biyografisi için:

Bergman'ın biyografisi için:
17 yıl önce