|
"İç siyasetin öznesi vatandaştır"

İki tür insan var:

Ufkun ardındaki ufukları da görebilen göze sahip olanlar... Diğeri de o bakışlardan yoksun olanlar.

''Göz o ki dağın arkasını göre, akıl o ki başına geleceği bile'' düsturuyla vizyon oluşturabilenlerin bu vizyonlarını bir de açık ve yalın dille anlatabilenleri vardır ki, tadından yenmez...

''Yeni Türkiye''yi idrak edebilmek için, üstadın deyişiyle ''tasvir, açıklama, anlama, anlamlandırma, yönlendirme'' aşamalarından daha ya birinci ya da ikinci basamaktayız. O nedenle de bazılarımızın bu farklı Türkiye''yi bir türlü içselleştirememelerini anlamamız lazım. Başbakan Davutoğlu''nu, tartışmaya mahal bırakmayacak biçimde her birimizin kavramımızı sağlayacak açıklıkta beş aşamanın beşini birden kuşatan açıklamalarıyla dinlerken, ''görme''nin ve gördüğünü anlatmanın meşakkatli ve yıllara dayanan ''omurgalı bir düşünce serüveni'' gerektirdiğini de bir kez daha aklımızdan geçirdik.

Perşembe gecesi Başbakan Davutoğlu''nun TRT Haber''deki ''Yeni Türkiye Yeni Başbakan'' adlı iki saati aşan programda verdiği mesajların içinde bizce ''Yeni''yi en somut olarak gösteren en yalın ve bir o kadar da derinlikli cümle şuydu:

''Siyasetin öznesini değiştirdik. Dış siyasette ''Türkiye''yi, iç siyasette de ''vatandaş''ı özne yaptık.''

Tarihin akışında Türkiye''nin ve Vatandaş''ın özne olması, (Davutoğlu, ''Etnik ve mezhebi kimliği ne olursa olsun, bölgesi ne olursa olsun, statüsü ne olursa olsun sadece vatandaşı özne kılmak'' dedi) bir Büyük Fikir''in, büyük lider ve büyük teşkilatla buluşabilmesinin yaratıcı sonuçlarından biridir. ''Fikir, Lider, Teşkilat Üçlemesi''nin 12 yıllık süre içinde birbiriyle yarışarak uyum içinde buluşmasına ve sonuçlarını halkın iradesine yansıtmasını sağlayan strateji ve aksiyonların harmonisine iletişim disiplini açısından şapka çıkarmamak için, öncelikle meslekî anlamda bir ''okuma kusuru''yla engellenmiş olmak gerekir.

Başbakan, 12 yıllık çalışmanın ''daha önce oluşturulan bir fetret''i yok etmeye yönelik olduğunu, ancak karşılarında ''yeni bir fetret arayışı içinde olan bir topluluk'' bulduklarını ifade ederken, ''Yeni Türkiye''nin asıl manasının, yani toplumun gelişiminin önündeki son engel olan bürokratik vesayetin, 17 ve 25 Aralık''larla birlikte düşünüldüğünde daha iyi kavranabileceğine de net olarak işaret ediyordu. Türkiye''de ''yeni olan'', Başbakan''ın ortaya koyduğu şu halet-i ruhiye ile birlikte gözünüzün önünde daha net olarak canlanmıyor mu?

''Şeytan taşlamaktan tavaf etmeye vakit bulamamak'' diye bir şey vardır. Biz, 12 yıldır bir taraftan tavaf etmeye çalışıyoruz, bir taraftan şeytan taşlıyoruz. Bir taraftan negatif unsurların etkisini kırmaya çalışıyoruz, bu bazen 367 olayı gibi kendini gösteriyor, bazen darbe teşebbüsleri şeklinde, bazen parti kapatma şeklinde. Düşünün, 12 yıl içinde kaç deprem yaşadık. Şimdi ise bütün bu depremleri aşarak, sağlamlaşmış bir bünyeyle ve aşılanmış bir bünyeyle bu binayı yeniden inşa edeceğiz. (...) Onların bize dediği şuydu. Realizme dönelim. Yani, ''Türkiye bütün bu iddialarından geri çekilsin, söylediği, savunduğu ilkelerin dışında açıldığı alanların, Afrika''dan diğer bölgelerden, Türkiye bu mevzilerden geri çekilsin. Demokrasi, çözüm süreci gibi iddialı bir hedeften geri çekilsin, (...) Burada hedef alınan Türkiye''nin 12 yılda biriktirdiği enerjidir, güçtür.''

Türkiye''yi asıl ''yeni'' kılanın ''Çözüm Süreci'' olduğunu da hatırlayarak aklımızdan geçen temel soruyu hemen soralım:

Dışarıda ''Türkiye'', içeride ''Vatandaş''a bir özne olarak bakabilmeyi uzak bir hayal olarak görenler veya bir başka ifadeyle ''Alışıldık, bilinen Türkiye''nin koordinatlarıyla siyasete bakmak isteyenlerin, 12 yıl içindeki değişimleri reddedenlerin ortaya koyacağı fikriyatın bir ehemmiyeti yok mudur?

Yoktur!..

Polisi, yargıcı, din adamı, gazeteci, TV yorumcusu veya başka bir mesleğin sahibi; her kim olursa olsun ''Yeni Türkiye''yi beğenmiyorsa, -beğenmek zorunda da değil- üzerindeki mesleki kıyafetleri çıkarıp siyasetin içine girerek istediği muhalefeti elbette şekillendirebilir.

Davutoğlu açık açık söyledi: ''Siyaset yapmak isteyen üniformasını çıkaracak.''

Tam da bu bağlamda NTV''de katıldığım bir programda ''Paralel yapının oluşmasında, sağlıklı bir muhalefetten yoksunluğumuzun etkisi büyüktür. Muhalefet yoksa, onların çıkarması gereken sesi parlamento çatısı dışındakiler üstlenir'' dediğimde özellikle iletişim dünyasındaki bazı arkadaşlarımız çok şaşırmışlardı. Ne dediğimi anlayamadığını Twitter ortamında bana değil, başkalarına soran Pelin Özkan hanımefendiye veya ''Paralel Muhalefet ortaya çıksaydı Ali Saydam haklı olurdu'' diyen Rauf Ateş''e bu vesileyle derdimin ne olduğunu da umarım anlatabilmişimdir.

Türkiye"nin sigortaya ihtiyacı var

Kurultay"ın birinci günü tamamlandı. İnce"yi de Kılıçdaroğlu"nu da dinledim. Tam beklediğim gibiydi. Hiçbir sürpriz yoktu. 2015 seçimlerinde CHP"yi ciddi bir iktidar alternatifi yapacak ne bir tez vardı ortada, ne de bir liderlik kadrosu.

AK Parti"yi ve lideri Davutoğlu"nu tehdit edecek en ufak bir fikir ışığı ne yazık ki gözükmüyor. Hamaset ve Erdoğan düşmanlığı siyasi arenada geçersiz akçe olmaya devam ediyor ve bu basit gerçeği ne yazık ki göremiyorlar. Şundan dolayı "ne yazık ki!"...

Güçlü muhalefet, güçlü demokrasinin sigortasıdır... Türkiye"nin bu sigortaya acilen ihtiyacı var.

Yalancının mumu söndü

TMMOB"ye bağlı Çevre Mühendisleri Odası "İstanbul"un suyu 2 ay sonra bitecek" diyordu. İSKİ de, "Bu tespit tamamen yalandır" diye karşı çıkıyordu. Biz de 2 ay önce "Yalancının mumu Eylül"e kadar yanar" başlığıyla yazdığımız yazıda "Bu sefer yoruma açık bir durum yok. 2 aya kalmaz takke düşecek ve kel görünecek" demiştik.

2 ay geçti. Kadir Topbaş açıkladı: Tek damla yağmur düşmese dahi İstanbul"un 4 aylık suyu varmış.

Nitekim şu anda da İstanbul susuz kalmadı. O halde soru şu:

Ya o sorumsuz açıklamayı yapanlar bilgisizdiler ya da kötü niyetli. Belediyeyi eleştirmek için onlarca neden bulunabilirdi. İletişimin 11 temel kuralından biri "gerçeklere dayanmak"tır.

Keşke bu kuralı hatırlasalardı.

10 yıl önce
"İç siyasetin öznesi vatandaştır"
Bu başarı hepimizin
Bin Kayrevan’dan bir Kayrevan’a
Herkeste bir ‘ben’ var, bir de ‘gerçeklik’…
Yatırım grevi
Gölge oyunu...