|
Bir avatar çeker mi bunca ağırlığı?

Meydanlar dolu... İnsanlarımız hem kederi, hem öfkeyi bir arada yaşıyor. Zulüm dünyanın gözü önünde işleniyor, her şey apaçık cereyan ediyor, gelin görün ki bakmaya vicdanı yetmeyenler, hatta doğrudan arkasını dönmeyi tercih edenler çoğunlukta. Meydanları dolu tutmayı, hakikati en gür sesle seslendirmeyi, zulme karşı destanlar yazan yiğit insanları sembolleştirmeyi elbette sürdürmek lazım. Anın acil ihtiyacı, dokunulabilir gerçeği bu çünkü. Her tarafta kavurucu yangınlar var ve bu feryatlar, bu haykırışlar, bu isyanlar bugünün gerçeğini ifade ediyor.

Öte yandan, sloganların hissiyatları dışa vurmada gayet mahir olmakla birlikte, asıl dertlere derman olamadığını da aklımızda tutmalıyız bir yandan. Mağduriyetlerimizin ve çaresizliklerimizin ardında yatan sebepler üzerinde de düşünmeye başlamalıyız artık. İkibinli yılların bundan sonraki on yıllarını kimliğimize, insanlığımıza, inandığımız değerlere daha yakışır bir seviyede geçirmek istiyorsak eğer, daha fazla öteleyemeyeceğimiz, artık mutlaka yüzleşmek zorunda olduğumuz gerçeklere bakmak zorundayız.

Petrol zengini şeyhlikleri bir yana bırakırsak, geriye kalan Müslüman coğrafyanın büyük bir yoksulluk problemiyle karşı karşıya olduğunu görüyoruz. Ortak hasım İsrail"in kişi başına milli geliri (IMF 2010 satın alma paritesi verilerine göre) yuvarlatılmış rakamlarla Türkiye"den iki, İran ve Mısır"dan üç, Suriye"den beş buçuk, Irak"tan sekiz kat fazla... Üstelik Irak ve İran aynı zamanda birer

petrol ülkesi...

İsrail"in zenginliğinin büyük bir kısmının Batı kaynaklı olduğu elbette malum... Öte yandan İslam coğrafyasının kendi potansiyelini ve kaynaklarını kullanmakta büyük zafiyetler gösterdiği de bir gerçek... Aynı zafiyetlerle yaşamaya devam edersek, hem zalimlerin cüretkarlığı artmaya devam edecek, hem de bizim zulüm karşısındaki çaresizliğimiz... Bütün savaşların aslında barış zamanlarında kaybedildiğini unutmayalım!

Dünyanın bir yerinde kardeşlerimizin başına bir şey geldiğinde meydanları doldurup onların yanında olduğumuzu haykırmak hem hakkımız, hem görevimiz... Onların yiğitliklerinden kendimize semboller çıkarmamız da güzel. Ama her zulme uğradığımızda avatar değiştiriyor olmamız yazık ki zulüm denklemlerini değiştirmemize yetmiyor. Her insanımızın bir işin ucundan tutma, bir yaraya merhem olma gayretiyle harekete geçmesi gerekiyor artık. Ülkelerimizi Hakkın hukukunu gözeterek imar etmemiz gerekiyor. Yoksulluğu elbirliğiyle ortadan kaldırmamız gerekiyor. Her birimiz tek tek bir derde çare olmamız gerekiyor. İslam"ı hakettiği gibi temsil etmemiz gerekiyor. Adaleti, hukuku, esenliği, kardeşliği sarsılmaz biçimde yeniden tesis etmemiz gerekiyor. Kadim kaynaklarımıza geri dönmemiz, hayata oradan bakmayı yeniden öğrenmemiz gerekiyor. Yanlışa itiraz etmenin, isyan etmenin, kafa tutmanın ötesine geçmemiz, önce dosdoğru olmamız, sonra bize bahşedilen basiretle "İşte doğrusu budur" diyebilmemiz gerekiyor. Başkalarına faydası dokunan bir şey üretmemiz, bir işe yaramamız, bir yükü omuzlamamız, bir boyluğu doldurmamız gerekiyor. Davamızı kendi incinmiş insanlığımızı kurtarmak olarak değil, bütün bir insanlığı kurtarmak olarak belirlememiz gerekiyor.

Çok işimiz var ve kaybedecek tek dakikamız yok! Bunun için de bir an

önce uyuşmakta, tükenmekte, çözülmekte ve hatta çürümekte olduğumuz her yerden bir an önce kalkıp gerçekten kendini günden güne büyütecek mütevazı bir gayeye doğru yürümeye başlamamız gerekiyor.

"Bugün Allah için ne yaptın?" diye sorulduğunda, "Valla bir sürü tweet attım!" cevabı yeterli olacaksa, onu bilemem tabii...

11 yıl önce
Bir avatar çeker mi bunca ağırlığı?
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle