|
17 Aralık’ın şifresi neydi?
Siyasi tarihimiz aynı zamanda darbeler tarihidir.

Başarılı olan darbeleri biliyoruz.

27 Mayıs'tan, 12 Mart'a, 12 Eylül'den 28 Şubat'a kadar bir çırpıda sayabiliriz bunları.

Bir de başarısız darbe girişimleri vardır.

Genelkurmay eski Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın şüpheli sıfatıyla ifade verdiği 27 Nisan e-muhtırası bu minvalde sayılabilir mi ayrı bir tartışma konusu.

Başarısız darbe girişimleri denilince en meşhuru Talat Aydemir ile Fethi Gürcan'ın idamıyla sonuçlanan 22 Şubat ve 20 Mayıs darbeleridir. Bir de kıyısından köşesinden tartıştığımız 9 Mart vardır.

Siyasi tarihimiz aynı zamanda kanlı hesaplaşmaların, tasfiyelerin de tarihidir.

Osmanlı'da Cem Sultan vardır. Cumhuriyetin Cem Sultanları yani, ”
Devrik Başbakanları
“ da az değildir.

Özal'ın, Eşref Bitlis Paşa'nın tasfiye edildiği 1993 yılı devlet içinde kanlı bir tasfiye dönemi değil midir?

Atatürk'ün ölümünden bir gün sonra İsmet Paşa'nın Reis-i Cumhur seçilmesiyle devletin içinde kimler tasfiye olmuş, kimlere ikbal kapıları sonuna kadar açılmaya başlamıştır.

28 Şubat'ta Erbakan'ın istifaya zorlandığı günlerde darbe olacak diye gazetelerin, televizyonların haber merkezlerinde nöbetçiler bırakılmıştı.

Askerin Erbakan'ı istifaya zorladığı, Demirel'in Çankaya'dan bastırdığı, Fetullah Gülen'in, ”
Beceremediniz artık bırakın
” diye çağrılar yaptığı, medyanın asker postallarını giydiği günleri kast ediyorum.

Başarısız darbe girişimlerine bir de 17-25 Aralık'ı ekleyin.

27 Mayıs'ın,12 Mart'ın, 12 Eylül'ün, 28 Şubat'ın yanına koymayın ama Talat Aydemir'in sehpayı boyladığı, 9 Martçıların kendini

cezaevinde bulduğu, 27 Nisancıların hüsrana uğradığı, başarısız darbe girişimlerinin safında ona da bir yer ayırın.

17-25 Aralık başarılı olsa Başbakanı bile hazır olan, kabinesi kurulmuş bir darbe girişimiydi deyim de gerisini siz anlayın.

Erdoğan ailesinin konulacağı yer önceden belirlenmişti.

Recep Tayyip Erdoğan'ın, ”
Dönemin Başbakanı
” sıfatıyla, Yassıada pardon Silivri mahkemesinde Salim Başol değil ama Zekeriya Öz tarafından yargılanacaktı diyeyim de gerisini siz hesap edin.

16 Aralık'ı 17 Aralık'a bağlayan gece, Vatan Emniyetin koridorları, ”
Onun bileğine kelepçe takacağım
” diye meydan okuyan polis şefinin sesiyle çınlıyordu.

İddianame önceden hazırlanmıştı. Darbe yapılmış Başbakan devrilmiş, Erdoğan, 25 Aralık iddianamesinde, “
Dönemin Başbakanı
” ve “Örgüt lideri” olarak ye almıştı.

Hazırladıkları iddianamede, ”
para konuları ile ilgili talimatı örgüt lideri dönemin başbakanı recep tayyip erdoğan”ın verdiği ve konuyu bizzat binali yıldırım”ın takip ettiği anlaşılmaktadır
”deniliyordu.

27 Mayısçılar, Menderes'e, ”
Sabık Başbakan
” demişlerdi.

12 Mart'ta Demirel için, ”
Devrik Başbakan
” deniliyordu. 17 Aralık'ta Erdoğan'ı devirmek için darbe girişiminde bulunan Paralelciler ise Erdoğan için, ”
Dönemin Başbakanı
” demeyi uygun bulmuştu.

17-25 Aralık darbesinin hazırlıklarına, 2009 yılında Erdoğan, Davos'ta İsrail Cumhurbaşkanı Peres'e, ”
One Minute
” çektiği gün başlanmıştı. Geriye dönük telefon dinlemelerine, Başbakan'ın ofisine yerleştiren böceğe baktığımızda hepsinin gelip dayandığı tarih, ”
One Minute
”nin çekildiği tarihti.

O gün bazı TV kanallarına çıkanlar, ”
Türkiye'yi bilmeyiz ama AK Parti bitmiştir
” demişlerdi. O günlerde bu sözü hafife almışız. Yasadışı telefon dinlemelerinin, ”
One minute
” tarihine dayandığını görünce, boş bir söz olmadığını anlamıştık.

“One Minute”den sonra Erdoğan'ın kalemini kıran uluslar arası Yahudi diasporası, ihaleyi paralel yapıya vermişti. Erdoğan'ın, ”Ne istediler de vermedik” dedikleri günlerdi. Paralel yapı Türkiye'de her şeye hakimken neden darbe girişiminde bulunmak istesin ki? ABD'de yaşamanın, uluslar arası çapta girilen ilişkilerin bir bedeli olmalıydı. İhale almışlardı. Onun gereğini yerine gireceklerdi.

27 Mayıs darbesinin hazırlıklarına 1958 yılında başlamışlardı. 12 Eylül'ün düğmesine basmak tam 1 yılını almıştı Kenan Paşa'nın. O nedenle Erdoğan'ı devirmek için 2009 yılından itibaren hazırlık yapmaları normaldi.

17-25 Aralık dosyaları üzerine çalışan bir savcıya şimdilerde Türkiye'yi terk etmek zorunda kalan paralelci savcı, ”
Abi seni severiz. İyi bir savcısın. Ama Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'nin geleceğinde yeri yok. Hesabını ona göre yap
” diye uyarmıştı.

Kendilerinden emindiler. Bir bürokrat ile paralel gazeteci arasında şu diyalog geçmişti:

Erdoğan'ı işaret ederek, “
Gücünüz yetecek mi?
” diye soran bürokrata, paralelci gazeteci eliyle işaretini yaparak, ”
Bir fiskelik canı var”
karşılığını verecekti. İstihbarat ellerindeydi. Bakanlıkların koruma amirliklerine ve özel kalemlerine yerleşmişlerdi. Bir fiskelik canları vardı. Hesap etmedikleri bir şey oldu.

Erdoğan direndi.

Ve kazandı.

17-25 Aralık'a şiddetle karşı çıktım.

Yüreğimi ortaya koydum.

Mücadele ettim.

İnandım ki, seçimle gelen seçimle gitsin. Sandıkla gelen darbeyle devrilmesin.

İnandım ki, nasıl ki 27 Mayıs sabahı Menderes'i götürüp idam ettikleri gibi, 12 Mart günü Demirel'i devirdikleri, 28 Şubat'ta Erbakan'ı tasfiye ettikleri gibi, Erdoğan'ı da devirmek istiyorlardı.

27 Mayıs'ın gerekçesi, “
Diktatör Menderes
” tarafından ülkenin kardeş kavgasına sürüklenmesiydi.

Seçilmiş Başbakan'ı devirip asıl kendi diktatörlüklerini kurdular.

12 Mart'ın gerekçesi yapılamayan devrimlerdi.

12 Eylül'ün gerekçesi ise sağ-sol çatışmasıydı. Bab-ı Ali baskınından bu yana darbelerin değişmez gerekçesi olan, “İnkırazı vatan” yani devletin bölünmenin eşiğine gelmesiydi.

11 Eylül günü oluk oluk akan kan, 12 Eylül günü durmuştu. 28 Şubat'ta irtica gerekçesiyle seçilmiş bir hükümete son verilip, ülke karanlık bir dehlize sokulmadı mı?

17-25 Aralık'a hep darbe girişimi olarak baktım.

Bu kanaatim bugün de değişmedi.

Yolsuzluk iddiaları ise 17 Aralık operasyonunda gözaltına alınan ünlü bir işadamının, ”Biz bu işin sosuyuz” dediği gibi, işin sosuydu.

27 Mayısçılar, 12 Martçılar, 12 Eylülcüler, 28 Şubatçılar gerekçelerinde ne kadar samimiyse, 17-25 Aralık'la ilgili iddialarda o denli gerçekçiydi.

Dönemin başbakanı
” sadece bir ibare değil,
17-25 Aralık darbe girişimin şifresiydi
.

Darbe
başarılı olsaydı,
Fetullah Gülen
,
Humeyni'nin Fransa'dan özel uçakla İran'a geldiği gibi Türkiye'ye getirilecekti
.

Bu tespitte bana ait değil. 2011 seçimleri öncesinde, Erdoğan yapmıştı.

Dönemin Başbakanı değil… O günkü Başbakan…
#erdoğan
#177 aralık darbe girişimi
#fethullah gülen
8 yıl önce
17 Aralık’ın şifresi neydi?
Diyanet ve "çok İslamlılık"
Siyasette yumuşama: Mümkün mü?
Genç kimdir?
Başkan Erdoğan soykırım davasının müdahili olarak ABD’ye gidecek mi?
Özgürlüğün otoriterliği karşısında Filistin taraftarı öğrenciler