|
Başbakan’la Umre’de

Başbakan'la mukaddes bir yolculuğa çıktık. Umre yaptık.



Perşembe gecesi Cidde'ye ulaştık. İhramlarımızı giyip, tekbirler ve telbiyeler eşliğinde Mekke'ye doğru yola çıktık.



Sabah namazından önce ulaştık Mekke'ye. Kabe'ye yaklaştıkça heyecanımız artmaya başladı. Görevlilerin oluşturduğu kortej eşliğinde Kabe'ye girdik.



Kabe olanca ihtişamıyla karşımızda duruyordu.



Başbakan'la birlikte başladık tavaf etmeye. Başbakan'ı gören Türkler, tekbir getirmeye, başladılar. Onların ilgisinden, tavaf yapmakta zorlandığımız anlar oldu. Tekbir getiriyorlar. “Ya Allah Bismillah Allahu Ekber” diye tempo tutuyorlardı. Görülmeye değer bir manzara vardı. Bu millet kendine hizmet edeni seviyor. Bu millet Ahmet Davutoğlu'nu sevdi. Bu millet Recep Tayyip Erdoğan'ı çok sevdi.



Türklerin coşkulu tezahüratları ve oluşturdukları sevgi çemberi içinde tavafımızı tamamlayıp, Safa ile Merve arasında 7 kez gelip giderek, sa'yımızı yaptık.



Saçımızı keserek Umre'yi tamamladık. Başbakan eline makası alıp birkaç kişinin saçını kesti. Sa'y sırasında da Başbakan'ı gören vatandaşlarımızın sevgi gösterileri sürdü.



Sabah namazını kıldıktan sonra, ayrıldık Kabe'den.



Öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazını Başbakan'la birlikte Kabe'de kıldık. Başbakan'ın Kabe'de olduğunu duyan Türkler, kimi zaman tavafı yavaşlatarak, tekbirler getirip, sevgi gösterilerinde bulundular. Başbakan Kabe'de bulunduğu sırada bolca Kur'an okudu, dua etti, manevi bir iklime sürüklendiği belliydi. Vatandaşlarımızın ilgisinin çok yoğunlaştığı anlarda ise ayağa kalkıp selamladı. Tabii o anı görmek gerekiyordu. Bir ara tekbirlerle Kabe inliyordu. Kabe'de ibadetle meşgul olduk. Kimimiz tavaf ettik, kimimiz namaz kılıp Kur'an okuduk. Protokol yönü değil dua ve ibadet boyutunun ağır bastığı bir ziyaret oldu. Doya doya seyrettik Kabe'yi.



Cumhurbaşkanı Erdoğan'la gelenler Kabe'nin içine girince imrenmiştim. “

Rabbim bize de nasıp eder mi acaba?

” demiştim. Başbakan'ın Suudi Arabistan gezisine davet edildiğim anda aklıma ilk gelen Kabe'nin içine girmek olmuştu. Heyette aynı duygu vardı. Kabe'yi Başbakan'a açacaklar mıydı, biz Kabe'nin içine girebilecek miydik? Yatsı namazından sonra gece 23.00'te otelin lobisinde toplanmamız istenince, gözlerimiz parladı. Ayakta durmakta zorlanacak kadar yorgunduk ama işin ucunda Kabe'nin içine girme imkanı olunca o anı iple çektik.



Gece oldu. Yine Başbakan önümüzde biz onun arkasında

Kabe'ye doğru yürümeye başladık. Görevlilerin oluşturduğu kortejin arasında Kabe'ye geldik. Bizi Kabe'nin merdivenlerinin

önünde

durdurdular. Başbakan önde biz arkasında Kabe'nin kapısına doğru yaklaşmaya başladık. Kabe'nin i

çine gireceğimiz belli olmuştu ama “

Biz girebilecek miyiz” tedirginliği hakimdi. İlk sırada Başbakan'ı ve bakanları aldılar. Onlar içeri girdi. Basamakların ucunda beklerken bir an boşluk oldu. Yaklaştım. Bir görevli kolumdan çekip, merdivenlere aldı. Bir iki adım attığım anda Kabe'nin
içindeydim. Aslında ben ba

ş

ka bir aleme adım atmış gibiydim. Daha önce hiç yaşamadığım manevi bir iklimin içine girdim. Daha önce hiç yaşamadığım manevi duyguları yaşıyordum.


Kabe'nin içine girdiğimde Başbakan, hemen kapının sağında namaza durmuştu. Kabe'nin içi bambaşka bir aleme

sürüklüyordu insanı. Herkes dua ediyor

,

gözyaşlarını tutamıyordu. Beyaz mermerler

i, tavana asılı duran şamdanları ve ağaç direkleri gördüm. Tütsü vardı. Hemen kapının tam karşısındaki böl

ümde namaza durdum. Orada namazı tamamladıktan sonra bu kez kıble olarak Türkiye'ye bakan Altınoluk'un bulunduğu bölümde namaz kıldım. Görevliler çıka

rmak istiyordu. Başbakan, Hacer

ü

'l Esved'in olduğu bölüme geçmiş başını Kabe'nin duvarına dayamış dua ediyordu. A

ğladığı her halinden belliydi. Başbakan

'

ı huşu içinde

, Sare Hanım'

ı

ise gözleri yaşlı olarak gördüm. Kapının hemen sağında iki rekat namaz kıldıktan sonra sıra Kabe'nin dördüncü

köşesine gelmişti. Kadın

ların çekilmesini fırsat bilip namaz kıldım. Böylece Kabe'nin

içinde ve dört kaşesin

de namaz kılma imkanım oldu. Tabii “ben, bende” değildim. Müthiş bir manevi iklime sürükleniyor insan. Dualarımız gözyaşlarına, şükürlerimiz niyazlara karıştı. Başbakan, Hacerü'l Esved'in olduğu bölümde başını Kabe'nin duvarına dayamış, dua ediyordu. Hepimiz ağlıyorduk. Başbakan'la daha sonra o dua anını konuştuğumuzda, “Allah

ı

m en doğru zamanlarda en doğru kararları alabilme basireti ver ya Rabbi. Memleketimize ve Alem-i İslam'a uzun uzun dua ettim, sonra sevdiklerime ve aileme dua ettim” diye anlattı.


Kabe'nin içinden çıkıp bir maneviyat seli içinde bu kez Hacerü'l Esved'in olduğu tarafa geçtik. Defalarca yüz sürüp dua ettik. Hacerü'l Esved ile Kabe'nin giriş kapısın arasında Kabe'nin duvarına yüz sürüp Rabbim'in karşısında boynumuzu büküp uzun uzun dua etme imkanı bulduk.



Hayatımın en önemli anlarından biriydi, Kabe'nin

içine girmek,

Hacer

ü'

l Esved'e

yüzümüzü sürmek anc

ak yaşanabilir ama anlatılmaz bir duyguydu.


Başbakan Kabe'nin

içinde 15 dakikaya yakın kaldı.

Hacerü'l Esved'i ziyaret etti. Bu kez başladık tavaf etmeye. Hem de ne tavaf. Aşkla, şevkle bir tavaf yaptık.


Sabah namazıyla birlikte Kabe'ye veda zamanı geldi. Kabe'ye veda ettik bu kez Hazret-i Peygamber'i ziyaretin heyecanı sardı. Düştük Medine yollarına.


Medine'ye her geldiğimde Peygamberimiz'i karşılayan kadınların, ”Taleal Bedrü Aleyna” sesi gelir kulaklarıma.



Sevgililer sevgilisi Peygamberimiz'e kavuşmak ne güzel bir duygu.



Öğle namazında yetiştik Medine'ye. İkindi, akşam ve yatsıyı Peygamberimiz'in Mescidi'nde geçirdik. Başbakan, akşamla yatsı arası mescitten ayrılmadı. Namaz kılıp dua ettik. Başbakan uzun süre Kur'an-ı Kerim okudu. Cebrail Aleyhisselam'ın Peygamberimiz'e Kur'an-ı Kerim'i indirdiği bölümü ayırmışlardı bize. Peygamberimiz'in yaşadığı bölümde namaz kılıp Kur'an okuduk, o manevi atmosferi yaşamaya çalıştık. Yatsı namazından sonra Peygamberimiz'in namaz kıldırdığı Mescidi'ne geçip, orada namaz kıldık. Kabrini ziyaret ettik. Başbakan, Peygamberimiz'in kabrinin içine alındı. Bir süre orada kalıp dua ettik. Bu arada Cumhurbaşkanımız'la ziyaretleri sırasında vefat eden ağabeyimiz Hasan Karakaya'yı dualarımızda ihmal etmedik.



Veda zamanı gelmişti.



Önce Kabe'ye sonra Peygamberimiz'e veda.



Vedaların en hüzünlü olanıydı.


#Başbakan
#davutoğu umre
#Taleal Bedrü Aleyna
#Kabe
8 yıl önce
Başbakan’la Umre’de
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle