|
Brüksel’den bakınca Türkiye’de ne oluyor?
Avrupa Birliği sürecinde tarihi bir ana tanıklık etmek üzere Brüksel'deyiz.

Hava soğuk.

Her zamanki gibi kapalı bir Brüksel günü.

Paris saldırılarından neredeyse Paris kadar etkilenmişler.

OHAL ilan edilmemiş ama güvenlik seviyesi en üst noktaya yükseltilmiş.

Bir iki gün önce alarm seviyesi 4'ten üçe çekilmiş.

Uçaktan inince ilk dikkatimi çeken şey, havaalanın üstünde neredeyse sabit duran askeri helikopter oldu.

Daha önce hiç görmemiştim.

Konvoy halinde şehir merkezine hareket ediyoruz.

Yollar tenha ama hafif bir canlanma da yok değil.

Brüksel normalleşiyor diye umut ederken, kavşaklarda polislerin çokluğu dikkatimizi çekiyor.

Şehir merkezine girince askeri araçları görüyoruz.

AB'nin başkentinde asker şehre inmiş.

Panzerler, Reolar hemen onların yanında ise silahları çapraz asılı duran askerler.

Şehir merkezinde ilerledikçe önemli kavşaklarda askeri araçlar karşılıyor.

Oteller için özel güvenlik önlemleri alınmış.

Otellerin önünde silahlı askerler, onların birkaç metre ötesinde polisler devriye geziyor.

Başbakan Davutoğlu ile aynı otelde kalıyoruz.

Brüksel'in merkezindeki ünlü Wiltcher's Oteli.

Girişte eli silahlı askerlerle karşılaşıyoruz.

Ünlü Steigenberger Oteli dedim.

Tam üyelik müzakerelerinin başlamasıyla ilgili tarihi 17 Aralık 2004 toplantısı bu otelde gerçekleşmişti.

Bundan tam 11 yıl sonra Türkiye-AB ortak toplantısını tanıklık etmek üzere Brüksel'deyiz.

Özal tam üyelik başvurusunu yaptığı 14 Nisan 1987 tarihinde,” Uzun ince bir yoldayız” demişti.

Bu yolun inceliğinden emin değilim ama uzun olduğu kesin.

Öyle ki 27 Mayıs darbesinden sonra idam kararı infaz edilmek üzere Demokratlar Yassıada'dan İmralı'ya götürülürken Celal Bayar, Fatin Rüştü Zorlu'ya Avrupa Birliğine üyeliğimizi sormuştu.

O günden bu yana nesiller geçti, yarım asrı devireli çok oldu. Ama bizim AB üyeliğimiz bir türlü gerçekleşmedi. O yüzden, AB ile başlayan haberlere, “Türkiye'nin AB macerası” diye başladık.

Her başlangıç yeni bir umuttur.

Başbakan Davutoğlu ile yeni bir AB yolculuğuna çıkarken aklımız yine Türkiye'deydi.

Tahir Elçi'nin öldürülmesi, Cumhuriyet Gazetesi yöneticileri Can Dündar ile Erdem Gül'ün tutuklanması ve Türkiye-Rusya krizi.

1 Kasım seçimleri ile yeniden istikrarı yakalayan Türkiye, tam 4 yıllık yeni bir sürece adım atarken, olaylar bir biri ardına geldi.

Hele AB sürecinde çok önemli bir adımın atılacağı bir dönemde gazetecilerin tutuklanması.

Başbakan Davutoğlu'nun Dışişleri Bakanı olduğu dönemde yine bir kritik AB müzakeresi öncesinde bu kez gazeteci Ahmet Şık tutuklanmıştı.

Bu işlerin bir rastlantı olduğuna inanmıyorum.

Brüksel'deyiz ama aklımız Türkiye'de dedim ya, Başbakan'ın uçağında en çok Tahir Elçi'nin öldürülmesi olayı konuşuluyor.

Barış çağırısı yaptığı yerde teröre kurban giden Tahir Elçi.

Barışın elçisi.

Başbakan olayın faili meçhul kalmasına izin vermeyecekleri konusunda kararlı.

Tahir Elçi'nin öldürülmesi faili meçhul kalırsa, bölgede kimse barış diye ağzını açamaz, korkar.

Tam aksine faili meçhullerin hesabı sorulmalı.

90'lı yıllarda faili meçhuller bir devlet politikasıydı.

O gün yüzü faili meçhule çevrilmiş bir Türkiye vardı bugün yönü AB'ye çevrilmiş bir Türkiye var.

Başbakan taziye için aradığında Tahir Elçi'nin eşinin Başbakan'dan tek isteği olmuş.

Türkan Elçi, “Tek talebim var. Bu olayın aydınlatılmasını istiyorum” demiş.

Başbakan o gün Türkan hanıma telefonda dün de bize uçakta söz verdi. Tahir Elçi olayı aydınlatılacak, faili meçhul kalmasına izin verilmeyecek.

Bir başka gündem maddemiz de Rusya.

Bakanlar Kurulu'nda enine boyuna ele alınmış.

Başbakan'ın talimatıyla ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek'in başkanlığında bir heyet kurulmuş.

Heyet ilk toplantısını hemen Bakanlar Kurulu'nun ardından yapmış, Pazar sabahına kadar çalışmışlar.

Turizm ve müteahhitlik sektörü ile yaş sebze ve meyve başta olmak üzere sektör bazlı bir çalışma yürütülüyor.

Rus uçağının düşürüldüğü gün ABD Genelkurmay İkinci Başkanı Paul Selva Ankara'daydı ve Genelkurmay karargahında yakın zamanda Cerablus'ta başlayacak olan “Büyük Operasyon”a son şekli veriliyordu.

Türkiye ile ABD'nin havadan bombardımanla katılacağı operasyonda en önemli risk unsurlarından biri Rus uçaklarının durumuydu.

O sabah Rusya kararlılık testi için mi bile bile sınırlarımızı ihlal etti.

Bilebile diyorum çünkü G-20 Zirvesi nedeniyle bulunduğu Antalya'da Cerablus'a yönelik büyük operasyon Putin'le konuşulmuş.

Kameraların önünde tepki göstereceklerini ancak operasyonun yapılmasını engellemeye dönük bir şey yapmayacakları güvencesini vermiş Vlaidimir Putin.

İnsanın aklı karışıyor.

Uçağın düşürülmesinden sonra Rusya'nın Erbil Başkonsolosu 25 Kasım Çarşamba günü Erbil'de HDP-PKK Erbil Temsilcisi Cemal Coşkun ve PYD Temsilcisi Dr. Cafer ile görüşüyor, iki gün sonra Diyarbakır karışıyor. Tahir Elçi öldürülüyor.

Sıkıcı gündemin tam orta yerinde yeniden Brüksel'e dönmek istiyorum.

Siz bu satırları okurken biz Başbakan'ın NATO Genel Sekreteri ile görüşmesinde olacağız.

Ama AB ile ilişkiler açısından 29 Kasım 2015 tarihini bir yere kaydetmenizi istiyorum.

Türkiye-AB görüşmelerini lütfen mülteci zirvesi olarak görmeyin.

Çok önemli başlıklar müzakere ediliyor.

1- AB'ye vizesiz girişin 2016 yılında başlaması.

2- Fasılların açılması

3- Mülteciler için 3 milyar Euroluk yardım.

64.hükümet kurulduktan sonra kendisini Reform hükümetinin Başbakanı olarak takdim eden Davutoğlu ilk ziyaretini Brüksel'e yaptı.

Bizim için AB bitmeyen bir senfoni olsa da Brüksel'de Türkiye ile AB arasında her yıl 2 defa ortak zirve yapılması kararının alınması dahi önemli.

Hem de çok önemli.

AB ile ilişkilerimizde açılan yeni bir sayfa ya da Türkiye AB ilişkilerine atılan yeni bir format olarak görebiliriz bunu.

Bir kez daha AB uçağı burnunu kaldırdı.

Ortadoğu cehenneminde Türkiye açısından güzel bir haber, Davutoğlu hükümeti açısından güzel bir başlangıç.

Hem de Türkiye'yi iç sorunlara boğmak isteyenlere inat.
#Brüksel
#AB
#Türkiye
8 yıl önce
Brüksel’den bakınca Türkiye’de ne oluyor?
Kara dinlilerle milletin savaşı
Bir Başka Mesele: Sistemi psikiyatr ve psikologlar bozdu
Niçin Diyanet
Bi şey yapmalı!
Hayallerin ötesinde yaşanan bir zaman dilimi