|
Amerika için son şans

Amerikan siyasetinin akıl hocalarından Zbigniew Brzezinski bir süredir dünyanın hızla değiştiğini dile getirerek ABD''nin bu yeni duruma ayak uydurmaması halinde çöküşe geçeceğinin sinyallerini veriyor.

''Soğuk Savaş'' dönemi kapanıp, Sovyetler Birliği süpriz şekilde ''ben artık bu işte yokum'' deyip kendisini feshettiğinde ABD dünyada tek güç olarak kalmanın büyüsüne kapılmıştı.

Gorbaçov''un tetiklediği küresel siyasi değişimin sonraki aşamalarını doğru analiz edememişti Amerika.

Bir şairimiz, ''silgiler silerken silinirler'' demişti bir şiirinde.

Amerika''da bir güç sarhoşluğuna kapılarak kendi kendini aşındıran bir çizgiye girmişti.

Başkan Carter''in Ulusal Güvenlik Danışmanlığını yaptığı dönemde stratejik zekasını ''Sovyet İmparatorluğu''nun çöküşüne hasreden Brzezinski şimdiki aklı olsaydı herhalde başka türlü düşünmeyi tercih ederdi.

Çünkü bugünkü dünya, kontrollü bir soğuk savaşın sürdürüldüğü dünyadan çok daha tehlikeli Amerika açısından.

O dönemde ABD için büyük bir tehdit içermeyen Pekin ise bugün Amerika''nın gelecek perspektifleri karşısında bir korku halesi oluşturuyor.

Hindistan, Brezilya ve Rusya gibi güçler de Amerikan İmparatorluğu''nun handikapları arasında yer alıyorlar.

Sovyet tehdidinden kurtulan Avrupa Birliği ise kendi yaşlılık problemlerine gömülmüş durumda.

Japonya ise bir zamanlar ABD''nin Batı Avrupa''yla birlikte oluşturduğu üçlü saçayağından biriydi.

Şimdi Samuraylar hantallaştılar, ellerine tutuşturulan Amerikan kılıcının ağırlığı altında eziliyorlar.

* * *

İngiltere ve Fransa''nın sömürge imparatorluklarının tasfiyesinde rol oynamakla birlikte bu iki büyük gücün boşalttığı alana bütün askeri ağırlığıyla çökmüştü Amerika.

Chalmers Jonhson 2000''de ''Geri tepki: Amerikan İmparatorluğu''nun bedeli ve sonuçları'' kitabını yayımladığında bir uyarı sinyali verdiğini düşünüyordu ama o sırada George W. Bush''un gözü hiçbir şeyi görmüyordu.

ABD Dış İlişkiler Konseyi(CFR)''nin yayın organı'' Foreign Affairs'' ise kitaptan küçümseyici bir ifadeyle, ''Geri tepki bir çizgi romanı andırıyor'' diyerek söz etmişti.

Chalmers''in kitabının beklediği ilgiyi görmesi için 11 Eylül 2001''i beklemesi gerekiyordu.

''El Kaide''ye atfedilen saldırılar Chalmers''in dikkat çekmek istediği ''geritepki''nin somutlaşmış ifadesiydi.

Gözü dönmüş Neo-conlar tarafından kuşatılan Bush yönetimi bu ''Geritepki''nin anlamını idrak etmekten bile yoksundular.

Bush, işleri daha da berbat etti.

* * *

Brzezinski''nin ''Stratejik Vizyon'' başlığıyla yeni çıkan kitabına şöyle bir göz gezdirdiğimde, Chalmers''in ''Geritepki'' kavramının derinleştirilmiş bir şerhi gibi göründü bana.

Dünyadaki değişimin anlamını kavramaya çalışan Brzezinski, Chalmers''in ''Geritepki'' diye ifade ettiği tehlikeleri uysallaştırıp uygun bir yola sokmanın ipuçlarını arıyor kitabında.

Bu bağlamda Amerikan politika yapımcılarını dünya realitesiyle uyum içerisinde olmaya çağırıyor.

İtalyan marksist aydınlardan Antonio Negri, 17. yüzyıl filozoflarından Spinoza''yı incelediği bir kitabında şöyle demişti:

''Kriz daima varlığın olumsuz ihlalidir; varlığın dönüşüm gücüne, insanlığın emeği ve deneyimleriyle varlıkta biriken ifade bolluğuna karşı durur. Kriz daima tepkidir.''

Brzezinski de son kitabında Amerika''nın yeni realiteye ne tür tepkiler göstermesi gerektiğini irdeliyor.

Altan alta kaynayan dünya realitesiyle uyum içerisinde olmanın handikapları da var elbette ama galiba Amerika için ''son şans'' da, bu.

CHP''nin makus kaderi

1972''de CHP lideri seçildiğinde Bülent Ecevit, yeni kadroya genç akademisyenlerden Deniz Baykal''ı da almıştı.

Bir süre sonra Ecevit''in parti içindeki amansız rakibi oluvermişti.

İstanbul ve Ankara hiziplerinin yanı sıra, CHP içinde ayrı bir ''TKP (Türkiye Komünist Partisi) hizbi'' de vardı.

Bu hiziplerin hiçbiri de Baykal''ın hizipçiliğinin önüne geçememişti.

Öyle ki, ''Büyük Larousse'' ansiklopedisinde ''Hizip'' kelimesinin ''siyasi hizip'' açılımında ''Baykal Hizbi'' örnek olarak gösterilmişti.

Ecevit hiziplerden o kadar gına getirmişti ki ''12 Eylül'' darbesinden sonra eski arkadaşlarıyla asla ve kat''a aynı parti içerisinde yer almak istememişti.

CHP''den bütün ruhuyla kopup DSP''yi kurdurmasının sebebi de buydu.

Ecevit kendisini kurtarmıştı ama CHP hizipler savaşından hiçbir zaman kendisini kurtaramadı.

Bunun neden böyle olduğunu açıklamak siyaset bilimcilere düşüyor.

Şimdi de CHP''nin bir Gürsel Tekin''i oldu.

İstifa edip gitse iyi ama gitmeyip de kalırsa CHP bir yeni Deniz Baykal vakasıyla karşı karşıya demektir.

Devrimci tiyatro ve ideolojik körlük...

Aylık sinema dergisi ''Film Arası''na konuşan Yılmaz Erdoğan tiyatro ve sanat tartışmalarına ilişkin olarak bakın ne demiş:

''Biraz bağnaz bir Batıcılık kafası, halkın önüne sunulan yeni bir şeyler uğruna eskiyi tamamen çıkarmak, bir ağacın meyvesinin kökleriyle olan bağını kesmesi anlamına geldi ki, aslında en çok darbeyi de sanat yedi bu yüzden.''

Sinema ve televizyon dizilerinde gördüğümüz bir eksikliğe de dikkat çekmiş Yılmaz Erdoğan.

''Türkiye''deki bir sette günde beş kez ezan için durursun, ''Aziz Allah'' dersin, beklersin, çay içersin ama filmde duyulmaz o ezan. Bir yabancı buraya geldiğinde mutlaka bir İstanbul sabahı uyanıp ezanı çeker. Sen de Batıcı kafalı biri isen ''bunlar da bizi böyle gösteriyor'' dersin.''

Hayatın içerisinde Cuma namazları tıklım tıklımdır ama bizim dizilerde camiler sadece bir ''görüntü'' olarak yer alırlar.

Bizim dizi kahramanlarının dinle, camiyle, Cumayla alakaları bulunmaz nedense.

Yılmaz Erdoğan, ''Bu iş din eşittir yobazlık denklemine kadar gitti. Hepimize yansıyan din deyince gözümüzün önüne Cumhuriyet dönemi filmlerindeki deli, kötü kişiler geldi'' diyerek bir gerçeğe parmak basıyor.

Hiç unutmam, ortaokul yıllarımdaydı, galiba ''Linç'' isimli sol-politik bir oyundu..

Olaylar cezaevinde geçiyordu..

Tiyatronun bir sahnesinde oyuncu Ramazan bayramıyla Cumhuriyet bayramını karşılaştırıyor, ''Bizim bayramımız Cumhuriyet bayramıdır arkadaş'' diye bas bas bağırıyordu.

Yaşadığım ilk şok olmuştu bu.

Cumhuriyet bayramı ile Ramazan bayramını karşı karşıya getirmeye neden ihtiyaç duyulmuştu?

Çocuk aklımla kavrayamamıştım.

Solculukla ilk çelişkimi böylece yaşamıştım.

Sözde ''Devrimci sanatçılık'' yapıyordu bu tiyatrocu arkadaşlar...

Sol bu ülkede tutunamadıysa dine ve dindarlara karşı aldığı bu aptalca tutumu nedeniyledir.

Yılmaz Erdoğan''ın röportajını okurken o sahne gözlerimin önünde canlanıverdi.

12 yıl önce
Amerika için son şans
Turizm uğruna
Mermer atıklarının muhteşem geri dönüşümü
Tasarruf sandığı
ABD-Çin rekabetinde popülizm, korumacılık ve ulusal güvenlik
‘Şişman Kadın’ kim?