|
Bir garip Udhiye Bayramı!

Yaşadığımız bütün acılara rağmen hayat devam ediyor ve bayramlar millet olarak birbirimizin kaderiyle sıkı sıkıya bağlı olduğumuzun bir göstergesi. 1400 yıldan fazladır hiç ara vermeden kutladığımız bayramlarımızdan biri Kurban Bayramı. Maalesef, ülkemiz dahil yakın bölgemizde 1960'lardan 2000'lere uzanan süreçte savaşlar, iç savaşlar, işgaller, darbeler, darbe girişimleri, terör eksik olmadı. Neredeyse huzurlu bir yıl bile geçirmedi bu coğrafyanın insanları. Düşmana inat, yine de ayakta kalmaya çalışıyoruz, yine de umutlarımızı yitirmedik, yine de bayramlarımızı kutlamaya devam ediyoruz. Coğrafyamızı boğan karanlığın birgün kalkacağına inanmaktan hiç vazgeçmedik.



Tarihi yüz yıl geriye sardırdığımızda da durum çok farklı değildi. Yüz yıl önce de bu coğrafya emperyalist devletlerin tasallutu altındaydı. “

Balkan Savaşları

”nın ardından “

Birinci Dünya Savaşı

” gelmişti. 1916'da savaş devam ederken bu coğrafyayı parçalama ve paylaşma plânlarında son rötüşlar yapılıyordu. Yine hem dışardan vurmalar, hem “içerden” vurulmalarla yüz yüzeydik. Mayıs 1916'da İngiltere ve Fransa, Rusya'nın taleplerini de karşılayarak gizlice “

Sykes-Picot Antlaşma

”sını imzalamışlardı. Emperyalistler Osmanlı'ya karşı ayaklandırdıkları

Şerif Hüseyin

'e vaat ettikleri toprakları bile aralarında üleşmişlerdi.



Antlaşmanın mimarlarından

Mark Sykes

o kadar katmerli bir Osmanlı-Türk düşmanıydı ki bir arkadaşına yazdığı mektupta,

“Türkiye diye bir şey artık var olmamalı”

diyecekti. “

Ayasofya Camii

” ile Kudüs'teki “

Hazreti Ömer Cami

i”nde Galce, Leh'çe, Keltçe, Ermenice ilahiler okutacaklarını da eklemişti Sykes. Aldatıldığının farkında bile olmayan Şerif Hüseyin'se 1916 Haziran'ında içerden vurmaya başlamıştı. “Sykes-Picot Antlaşması” Kasım 1917'de, Rusya'da Çarlık rejimi devrilince ifşâ oldu. 6 Aralık 1917'de

Cemal Paşa

Beyrut'ta yaptığı konuşmada bu antlaşmaya değinerek Şerif Hüseyin'i gafil, hayal dünyasında yaşayan emperyalist devlet ajanı olarak ilan etti. Arap kamuoyu Şerif Hüseyin ve oğullarına vaat edilen Irak, Suriye, Lübnan, Ürdün ve Filistin'in İngilizler ve Fransızlar arasında pay edildiğini bu konuşmayla öğrendi.



Sykes-Picot'un imzalanmasından birkaç ay sonra “

Kurban Bayramı

” gelmişti. Bu arada onbinlerce Osmanlı askeri esir düşmüştü. Bu askerlerden birisi de Ruslara esir düşen Çaykara'lı Zabit Vekili

Hafız Şaban Efendi'

ydi. 1917'de Rusya'da çıkan karışıklıklardan istifade ederek esir kampından kaçmayı başaran Şaban Efendi ve arkadaşları İstanbul'a dönmeyi başarmışlardı. Şaban Efendi Anadolu'ya geçerek “

Milli Mücadele

”ye katılmış,

“I. İnönü Muharebeleri

'nde yerini almıştı. Esaret hayatında kaptığı hastalığın nüksetmesi üzerine aynı yıl vefat etmişti.



Hafız Şaban Efendi 1916 yılının “

Ramazan Bayramı

”nı da, “

Kurban Bayramı

”nı da esaret altındayken karşılamıştı. Yurdundan çok uzaklarda, mecburî bir gurbette bayramı idrak etmek nasıl bir duygudur acaba? “Serander Yayınları” tarafından yayımlanan günlüğünde Şaban Efendi, “

Udhiye Bayramı

” olarak da anılan Kurban Bayramı'nın ilk gününü nasıl yaşadığını yaşadığını, aslında büyük hikayeyi özetleyen şu cümlelerle anlatır:



“Bugün havadis yoktur. Hamdolsun afiyette idik. Garip Udhiye Bayramı yaptık. İnşallah diğer önümüzdeki bayrama memleketimize kavuşup muzafferane bayram yapmak nasip buyursun. Amin! Ah mahzunâne bayramlar… Cenâb-ı Allah böyle esaret göstermesin, yâ Allah. Ah valideciğim, ah kardaş, komşu ahbab, bî-çare çocuklar. Hamdolsun sana yâ Rab, nihâyetsiz senâ, hamd ve teşekkürler olsun…”


Unutmayalım, böyle adamlar sayesinde biz bugün ayaktayız.


#Birinci Dünya Savaşı
#Balkan Savaşlar
#Mark Sykes
#Kurban Bayramı”
8 yıl önce
Bir garip Udhiye Bayramı!
Kamu tasarrufu
BİT’lere kadrolu işçi alımında acilen tedbir alınması gerekiyor
Tarih bizi çağırıyor ama biz birbirimizle boğuşuyoruz!
İYİ Parti kongresinin kazananı kim
Şule öğretmen ve yeni maarif modeli