|
Çözüm sürecinde tarihin verdiği dersler (1)

"Uygarlık yargılanıyor" kitabının "Tarih kendini tekrarlar mı" başlıklı bölümünde geçmişteki uygarlıkların yıkılış nedenlerine dikkat çeken Arnold Toynbee tarihin verdiği dersleri bir bir sıralar. Tarih kendini tabii ki tekrarlar ama bu daha çok olayların akışını doğru kavrayamayan, gerekli fikir ve içtihadı üretemeyen siyasetçiler yüzünden olur. Tarihin "gelecek ile ilgili ihtimaller"i de haber verdiğini kaydeden Toynbee şöyle diyor:

"Bu seçenek tarihin dersinin astrologun zayiçesine değil, fakat dümencinin haritasına bağlı olduğunu hatırlatıyor. Bu harita dümenciye olası bir deniz kazasından kurtulmak için güvence veriyor, çünkü önündeki haritada denizin altındaki kayalar önceden belirlenmiş durumda; yeter ki, onda gemiyi kayaların arasından geçirttirmek yürekliliği, becerisi olsun."

14. Yüzyıl"da yaşayan Endülüslü tarihçi Lisanüddin İbnü"l Hatip"e göre de tarih, akıl sahiplerinin ibret alması ve kendilerini geleceğe hazırlaması için geçmişte yaşananları derleyip toparlayan bir ilimdir. Her devlet, her medeniyet eninde sonunda çeşitli meydan okumalarla yüzyüze gelir. Bu meydan okumalara cevap veren milletler hayatiyetlerini sürdürürken, cevap veremeyenler-tarihsel örneklerde görüldüğü gibi- dağılıp giderler.

"İkinci Meşrutiyet" devrinin siyaset adamlarından Hüseyin Kazım Kadri "Balkanlar"dan Hicaz"a İmparatorluğun Tasfiyesi" kitabında "Makedonya", "Arnavutluk", "Suriye" ve "Ermenistan meselelerini bu gözle değerlendirir. Hüseyin Kazım Bey bakın ne diyor:

"Osmanlı devletinin birkaç asırdan beri kendi kuvvetinden ziyade düşmanlarının emellerindeki ve menfaatlerindeki ayrılıklardan ileri gelen bir yaşama imkanıyla ayakta durabildiğini herkes bilir. Balkan muharebesinde Avrupa"dan aldığımız dersler gelecek için uyarıcıdır. Şu kadar ki, bütün kabahati Avrupa devletlerine yüklemek ve kendimizi haklı ve fakat aciz mevkiinde görmek acaba doğru mudur?"

Hüseyin Kazım Bey imparatorluğun tasfiyesinde Avrupa devletlerinin girişimleri kadar Osmanlı devlet adamlarının da büyük hataları olduğunu kaydeder. Devlet adamları imparatorluğa yöneltilmiş meydan okumalara dirayetli şekilde cevap verememişlerdir. Kendisi de bir "İttihatçı" olan Hüseyin Kazım Bey Meşrutiyet"te idari görevler üstlenmiş, ancak yapılan yanlışlara dayanamamış, bu yüzden siyaseti bırakarak inzivaya çekilmişti.

Kazım Bey bu kitabı yazdığında (1930) Osmanlı çoktan tasfiye edilmiş, Arap toprakları sömürgeci devletlerce işgal olunmuş, elde kalan küçük Osmanlı evreninde Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmuştu. Siyaset ve devlet adamlarımız son devrin olayları içerisinde bizzat yer almış olan bu değerli münevverimizin eserini ibretle okumalılar.

Osmanlı küçük evreni üzerinde kurulan Türkiye"miz Türk"üyle Kürd"üyle, Arnavut"uyla Çerkez"iyle birarada, birlik ve dirlik içinde, ortak kaderini yabancı güçlerin insafına ve siyasetine terketmemek suretiyle tayin etmeye elbette muktedirdir. Siyasetçilerimiz parti çıkarlarını ve ihtiraslarını bir kenara iteleyerek, el ele vererek, ülkemizin geleceğini ilgilendiren gelişmeleri milletimiz için en uygun yola sokmak mecburiyetindedirler. Birlikte neler kaybedeceğimiz değil, birlikte neler kazanacağımız üzerinde düşündüğümüz takdirde korkularımızı, endişelerimizi hayra ve berekete tedbil edebiliriz. Zaman tefrika değil, vahdet zamanıdır.

11 yıl önce
Çözüm sürecinde tarihin verdiği dersler (1)
Korku zamanı
Boykotta kafalar neden karışık
Kimin enflasyonu
Terör örgütü elebaşı olarak İsrail portresi…
Hamas’ın ateşkesi kabulü ve İsrail’in Refah Operasyonu