|
Erbakan Hoca"ya dair

Herhalde yakın siyasi tarihimizde "Erbakan Hoca" kadar tartışılan bir lider olmamıştır. Erbakan Hoca geleneksel İslami liderlik kodlarına sahip bir siyaset adamıydı. Onun bu özelliği ile kurulu düzenin baskıladığı koşullar arasında tam bir tenakuz vardı. Ele aldığı siyasi konuları mizah diliyle halka aktarmasının sanırım bir nedeni de buydu.

Herkesin biribirini kırdığı 1970''li yıllarda şiddete dayanmayan bir dille konuşması Erbakan''ı diğer liderlerden ayıran en bariz özelliği idi. Elinde pazar filesiyle yaptığı konuşmaları tebessümle hatırlıyorum. O halde Erbakan Hoca''yı siyasete tebessüm getiren bir lider olarak görmekte bir mahzur yok.

1973''te Ecevit''li CHP ile kurduğu koalisyon cumhuriyet ile dindarları buluşturmak gibi bir misyona tekabül ediyordu. Bu yüzden "Erbakan merkez sağı bölüyor" suçlamasıyla karşılaşmıştı. Oysa Süleyman Demirel''in Adalet Partisi''ne oy vermek zorunda bırakılan mütedeyyin kesimlerin elini güçlendirmişti. Bu kesimlere yeni bir siyasi kanal açarak seslerin duyurmalarını sağlamıştı.

Farklı bir siyasi gelenekten gelen biri olarak, Erbakan Hoca''ya şimdiden geriye doğru baktığımda bir hakkı teslim etmeliyim. Gençlerin birbirini boğazladığı bir ortamda, "Milli Görüş" çizgisindeki gençlerin şiddet ortamına savrulmalarına engel olmayı başarmıştır.

* * *

Hoca''nın bir diğer özelliği de, siyaset sahnesine dini değerleri taşımış olmasıydı. Bu yüzden hasımları tarafından ''dini istismar etmekle'' suçlanmasına karşın, daha soğukkanlı bir değerlendirme yaptığımızda, gerçeğin bir başka boyutunun olduğunu söylemeliyiz.

İslami hayatı salt sosyolojik bir olgu olmaktan çıkararak gözardı edilemeyecek önemde bir siyasi olguya dönüştürebilmiştir Erbakan. Siyasi aktörlere -deyim yerindeyse- ayar vermiştir.

Erbakan Hoca''nın kimilerine göre abartılı müslümanlık vurgusu gerçekte diğer siyasi partilerin dinin toplumsallığı karşısında kendilerini gözden geçirmelerine ve yeni tanımlamalar yapmalarına sebep olmuştur. Takdir edersiniz ki bu da az bir şey değildir.

Erbakan Hoca dışarda veya kenarda bırakılmış, horlanmış yahut içlerine kapanmaya mahkum edilmiş mütedeyyin kesimleri siyaset yoluyla öne çıkarmaya çabaladı hep. Her türlü ithama rağmen bu amacından vazgeçmedi. "28 Şubat" sürecini daha az zayiatla geçiştirmek için yaptığı manevraları- kimimiz cesurca bulmasak bile- buna yormak lazım.

Öte yandan Erbakan Hoca, dikkatleri İslam dünyasına çekmek suretiyle bir tür "İslam Enternasyonalizmi"ni gündeme taşımıştır. Ulusal çapta düşünmeye alıştırılmış kitleleleri daha büyük ölçeklerde düşünmeye sevketmiştir.

Dünyada olan-biten herşeyin "soğuk savaş" düzenekleri çerçevesinde olsa bile çift kutuplu küresel bir sistem içerisinde gerçekleştiğini düşünürsek, bu da az şey değildir. Zaten Hoca''nın "Milli Görüş" dediği aslında İslam dünyasının tümüne hitap eden bir söylemi içerisinde barındırıyordu. Hoca''nın "siyasi ümmetçi" olarak itham edilmesinin sebebi de, buydu.

* * *

Bir çoğumuz Erbakan Hoca''nın "28 Şubat kararları" karşısındaki görünürde pasif sayılan tutumunu eleştirdik ama, işte o dönem de artık geride kaldı. Refah Partisi''nin kapatılması üzerine yaptığı bir konuşmada şunları söylemişti:

"Bu vatan, bu ülke bizimdir. Olay aslında tarihin akışı içerisinde fevkalade basit bir olaydır. Bundan dolayı huzuru, sükuneti muhafazaya her zamankinden daha fazla riayet etmeliyiz. Bu hususta söyleyeceklerim şunlardır: Bu alınmış olan karar, bir kere daha ifade ediyorum, tarihin akışı içerisinde basit bir noktadır."

Hakikaten hiçbir şey olmamış gibi Hoca yoluna devam etti. 1970''lerin başından itibaren kendi çizgisini siyaset sahnesinden hiç eksik etmedi. "Nizam Partisi "kapatıldı, "Milli Selamet Partisi"ni kurdu. MSP kapatıldı, "Refah Partisi" kuruldu. Refah kapatıldı, yerini "Fazilet Partisi" aldı. O da kapatıldı, "Saadet Partisi" geldi.

"28 Şubat"ın 14. Yıldönümü''ndeyiz. Şimdiye kadar Hoca 28 Şubat''ın arkaplanı hakkında doğru dürüst konuşmadı. Bir Genelkurmay Başkanı "28 Şubat bin yıl sürer" demişti hatırlarsanız. Şimdi ise Genelkurmay Başkanı yaptığı taziye açıklamasında Erbakan Hoca''nın hakkını teslim etti. Uzun lafın kısası Erbakan Hoca Türkiye siyasetinde derin izler bırakmış kocaman parantezdir. Allah''ın rahmeti ve bereketi üzerine olsun.

Ne olacak şu bizim Şakir''in hali?

Bir zamanlar Libya''daki işçilerimizin Kaddafi''ye taktıkları bir isim "Şakir".

1980''lerde Libya''da çalışmış bir mühendisimizle konuştum. Kaddafi''nin askeri darbesinin yirminci yıl dönümünde Libya''da bulunmuş. Hatta bir iş kazasına uğrayarak bir süre tedavi de görmüş.

Trablus''un güneyinde, daha iç bölgelerdeki bir kasabada çalışmış. Libyalıların Türkiye sevgisine yakından tanık olmuş. "Ben böylesine köklü bir sevgiyi Türki Cumhuriyetlerde bile görmedim" diyor.

Mühendisimizin Libya''da yaşadığı yıllarda Kaddafi ismini sohbetlerde geçirmek çok tehlikeliymiş. Çünkü bu türden sohbetler Kaddafi aleyhinde konuşuluyormuş gibi algılanırmış daha çok.

Bizim işçilerimiz de bir çaresini bulmuşlar bunun, "Kaddafi" yerine "Şakir" diyerek muhbirlerin dikkatini üzerlerine çekmemeyi başarmışlar.

Bu durum bile tek başına Kaddafi rejiminin Libyalılar üzerinde meydana getirdiği etkiyi anlatmaya yetiyor.

Kuzey Afrika''ya insani yardım köprüsü..

Çok şükür, müessif şekilde kaybettiğimiz iki işçimiz dışında Libya''daki vatandaşlarımızı başarıyla tahliye ettik. Türkiye dışında yaşayan vatandaşlarımız için gurur verici bir tahliye öyküsü oldu bu.

Şimdi Libya''da yaşayan yabancılar da tahliye edilmeleri konusunda Türkiye''den yardım istiyorlarmış. Elbette bu bir insanlık görevidir. Hükümetimiz zor günler yaşayan kardeş Libya halkı için "insani yardım köprüsü" kurma hazırlıkları içindeymiş şimdi.

Biz de zor durumda olsaydık, kuşkusuz Libyalı kardeşlerimiz de aynı şeyi yaparlardı. Türkiye-Libya ortak tarihi dayanışma örnekleriyle dolu. Sadece Libya değil, Mısırlı kardeşlerimiz de Balkan Harpleri''nde yanımızda olmuşlardı. Mısır Kızılayı''nın Balkan muhacirlerimize yaptığı yardımları unutmadık.

Başlarındaki idareciler İngilizlerle işbirliği yapmış olsalar da Mısırlılar Birinci Dünya Savaşı''nda yardımlarını ve dualarını bizden esirgemediler. Cephelerde kazandığımız her zafer Libyalılar ve Mısırlılar tarafından sevinç gösterileriyle karşılandı hep. Kurtuluş Savaşımız Kuzey Afrika''nın pek çok yerinde, camilerde, okullarda ve meydanlarda kutlamalarla karşılanmıştı.

Zor durumda olmalarına karşın Ankara Hükümeti''ne maddi yardımlar yağdırmışlardı.

Şimdi sınırdaş olmasak bile aynı inanç ve kültür dünyasına mensubuz. Umarız Libya''da daha fazla kan dökülmeden ve herhangi bir yabancı müdahale gerçekleşmeden işler yoluna girer.

Emperyalist güçler girdikleri yerlerden kolayca çıkmıyorlar çünkü. Tarih bunun da örnekleriyle dolu. İngilizler 1880''lerin başında Mısır''a girdikleri günden 1950''lerin ortalarına kadar belki yüzlerce kez çekileceklerini ilan etmişlerdi. Öyle olmadı tabii, tam aksine girdikleri ülkelerde kökleşmeye ve güçlerini daha aşağılara kadar yaymaya çalışmışlardı.

1800''lerin başlarından itibaren Afrika emperyalist paylaşım planının hedefi haline gelmişti.

İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar, Belçikalılar, İspanyollar, Almanlar 19. Yüzyıl boyunca neredeyse bütün kıtayı sömürge haline getirmişlerdi. Hele hele Libyalılar yabancı işgalin ne anlama geldiğini diğer komşularından çok daha iyi biliyorlar.

Sömürge rejimlerinden sonra, askeri rejimlerin tasallutuna maruz kaldı güzel Afrika. Şimdi o rejimlerden kurtulmak için savaşım veriyor Kuzey Afrikalı kardeşlerimiz. Kurtuluş savaşlarının artık son olmasını ümit ediyor ve Kuzey Afrika''ya huzur ve özgürlük gelmesini diliyoruz.

13 yıl önce
Erbakan Hoca"ya dair
Kara dinlilerle milletin savaşı
Avcılardan sakınmak için yazıma başlık koymuyorum!
Taksim karartması, Erdoğan"ın günahı..
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”