|
Hacc Şurası..
Hacc farizasını ifa ederken yaşanan izdihamda 753 Müslüman hayatını kaybetti. Rabbimiz, yakınlarına sabrıcemil nasip eylesin. Maalesef bu ilk değil. 1990 yılındaki izdihamda 1500'e yakın hacımız can vermişti. Bu yıl aksilikler üst üste geldi. Önce 11 Eylül'de, Kâbe'yi genişletme çalışmaları sırasında, şiddetli yağış ve fırtınanın da etkisiyle devrilen bir vinç 115 hacı adayımızın ölümüne sebebiyet verdi. Hiç kuşkusuz hacc ibadetinin güvenli şekilde yerine getirilmesinden birinci derecede sorumlu olan Suudi yönetimidir. İki hafta içinde iki büyük facia meydana geliyor, bine yakın insan can veriyor ise ortada gizli bir organizasyon sorunu var demektir.

Mekke'deki hummalı inşaat çalışmaları bir süredir eleştirilerin hedefindeydi. İnsanlığın ilk mabedi olması hasebiyle “Beyt-i Atik” ismiyle de anılan Kâbe'nin bulunduğu Mekke şehrinin tarihi dokusuyla birlikte korunması icap ederdi. Bu yapılmadı. Suudî din adamlarının fetvalarıyla Mekke ve Medine'deki tarihi yapıların yüzde 95'i yıkıldı. Bu tahribatlar “Tarihi İslam kentleri”nin bozulmasının en bariz örnekleriydi. İki kutsal şehirdeki yıkımlar arazi spekülasyonu ve imar açısından yeni bir fırsat bile sayıldı. Mesela, Mekke'nin güvenliği için Osmanlılar tarafından inşa edilmiş olan “Ecyâd Kalesi” gökdelenlere ve alışveriş merkezlerine yer açmak için 13 yıl önce yıkıldı. Şimdi bu tarihi kalenin yerinde zengin hacılara hizmet veren “Zemzem Towers” bulunuyor. “İslam Uygarlığının Buhranı” başlıklı kitabında Dr. Ali Allawi bu tahribatları şöyle tasvir eder:

“En berbat gelişmeler Mekke Ulu Cami etrafında meydana geldi. Hacılar artık mabedi bodur bırakan binalarda ağırlanıyorlar; fast food zincirlerinin ve tüketim malları üreticilerinin multimedya görüntüleri etraflarını bir kordon gibi sarıyor. Gökdelenlerin sayısı arttıkça artıyor; bazıları, reklamlarında ifade edildiği üzere 'Allah'a yakın' olmak isteyenlere sığınak ya da devre mülk sunuyor. Ayrıcalıklı bir mabed manzarası ve giriş imkanı vaat ediliyor ama bu vaatler haccın insanların Allah nezdinde eşitliğinin teyidi olan asıl amacını bastırıyor. Hacının payına düşen mütevazılıktan ziyade servet ve ayrıcalık norm haline geliyor. Mabedin tam karşısında yeme içme alanları ve kapalı eğlence merkezi ile tastamam devasa bir alışveriş merkezi olan Abraj al Bait kompleksi uzanıyor. Vatikan'da St. Peter bazilikasının ucuz bir alışveriş şeridine döndürülmesi gibi bir şey bu. Mekke'de hacıların mallarını alıp sattıkları gece pazarı da çoktan yok olmuş, yerini küresel markaların ve klimalı alışveriş merkezlerinin dünyasına bırakmış durumda.”

“Hacc Suresi”nde Mekke'de mukim olan ile Mekke'ye başka yerlerden gelenlerin eşit oldukları bilhassa vurgulanır. Mutasavvıf ve müfessir Abdülkadir Geylanî Hazretleri'nin ifade ettiği gibi Mekke ve etrafı hiçbir kimsenin mülkü olamaz. Hacc ibadetinin güvenli şekilde ifa edilebilmesi için dünya Müslümanlarının en geniş katılımını sağlayacak bir temsili idareye ihtiyaç var. En pratik yol, “İslam İşbirliği Teşkilatı” bünyesinde, her üye ülkeden bir temsilci atanması suretiyle teşkil edilecek bir “Hacc Şurası”dır. Kendi bütçesi olan Hacc Şurası'nın gözetiminde, ehliyet ve liyakat sahibi kişilerden oluşacak bir komite icra görevini üstlenebilir. Böylece hukuki olarak denetlenebilir ve hesap verebilir bir yapı teşkil edilir. Zira Mekke ve Medine gibi İslam'ın en kutsal şehirleriyle ilgili tasarruflar dünya Müslümanlarının küçük bir kesimini temsil eden görüşün, mezhebin veya yönetimin inisiyatifine bırakılamaz.
#Hacc farizası
#Mekke
#Hacc Şurası
9 yıl önce
Hacc Şurası..
Sezona damgasını vuran kötü kadın karakterler
Duymuyor musunuz?
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı