|
İslam sivil toplumu ve tarihi görev..

1945''te kurulmuştu "Arap Birliği".. Şimdi 22 üyesi olan Birliğin kurucu babalarından biri, Osmanlı dostu Mısırlı Abdurrahman Azzam Bey idi..

"Balkan Savaşları"na gönüllü olarak katılan Azzam Bey, Birliğin ilk genel sekreterliğini üstlenmişti.

1918''de Osmanlı Şehzadesi Osman Fuad Efendi ve diğer Osmanlı subaylarıyla birlikte Libya''da sömürgeci işgalcilere karşı savaşan mücahitler arasındaydı.

Osman Fuad''a "Libya Kralı" olmasını teklif eden Abdurrahman Azzam idi.

Şehzade teklifi kabul etmeyince Azzam Bey''in girişimiyle "Trablus Cumhuriyeti" ilan edilir.

Osman Fuad Efendi askerlerinin maaşını ödedikten sonra kalan paraları mücahit liderlerine teslim ederek Libya''dan ayrılmıştı.

Azzam Paşa döneminde Arap Birliği, sömürgecilere karşı önemli kazanımlar elde etti.

1961''de Irak ve Kuveyt arasında savaş çıkmasını da Arap Birliği araya girerek önlemişti.

Türkiye''nin Arap Birliği''nde "Daimi Gözlemci" statüsünde yer aldığını belirtmeliyiz bu arada.

***

Arap ülkelerinin gücü yaşanan gelişmeler karşısında yetersiz kalıyordu.

Bu yüzden "İslam Konferansı Örgütü" doğmuştu 1969''da.

İsrail işgali altındaki Kudüs''te El Aksa Camii''nin kundaklanmasının ardından gerçekleşen bir konferansla kurulmuştu örgüt.

İKÖ''nin 57 üyesi var ve Pakistan''ın itirazıyla nüfusunun büyük kısmı müslüman olan Hindistan dışarda tutulmuştur.

Ayrıca Fas hariç, Afrika''daki bütün devletlerin üyesi olduğu "Afrika Birliği" var.

Arap Birliği "dil ve milliyet", Afrika Birliği "bölge", İslam Konferansı Örgütü ise "din" bağı esas alınarak kurulmuştur.

Bu üç uluslararası örgütün varlığına rağmen Libya konusunda bir çözüm üretilememiştir.

Müdahale yine, bölgede kirli geçmişi bulunan Batılı güçlerden geldi.

Sözkonusu askeri müdahale içimizi fena halde acıtsa da, gerçek budur.

Arap Birliği''nin yaptığı tek şey, yabancı güçlerin kararlarını- bir takım itirazlar ortaya sürülse bile- onaylamak oldu.

***

Tunuslu şairimiz Ebulkasım el-Şabi bir mısrasında şöyle diyordu:

"Şimdi çekiliyor yüzü zamanın/Yeniden görülmek üzere yarın."

Halk devrimlerinin yarattığı dalgalanma bütün diktatörler devrilinceye kadar sürecek.

Macun tüpten çıkmıştır, macunun tüpe geri sokulması mümkün değildir.

İslam dünyasının sivilleri hakça paylaşım ve adalete dayanan yeni bir dünyanın kurulması için harekete geçmiştir.

Hiçbir diktatör artık kendini güvende hissedemeyecektir.

Arap Birliği, Afrika Birliği ve İKÖ bu büyük değişimin kendi dinamikleri içerisinde gerçekleşmesi için elini taşın altına sokmalıdır.

Bu tarihi bir fırsattır ve yabancı güçlerin müdahalesine meydan vermemek gerekiyor.

İslam dünyasının sivil toplumu örgütlenerek değişime direnen güçleri demokratik değişime ikna etmelidir. Arap Birliği, Afrika Birliği ve İKÖ tazyik altına alınmalıdır.

Bu örgütler de "İslam Sivil Toplumu"nun taleplerine kulak vererek kurumsal yapılarını yeni duruma uydurmalıdırlar.

Çünkü mevcut yapılarıyla bu örgütlerden çok fazla şey beklemek doğru olmaz.

Tarihte ilk defa bu kadar kuvvetli bir değişim baskısı yaratılmıştır.

Demek ki Libya''da yaşananlardan ders çıkarılması gerekiyor.

Demokratik değişimin gerçekleşmesi için kirli geçmişi olan emperyalist devletlerin yardımına ihtiyaç yok.

Sarkozi gibi adamların "kurtarıcı" rolüne soyunmaları İslam dünyası için züldür.

Hiç kimse Sarkozi''nin Libya''ya demokrasi ve özgürlük getirmek istediğini iddia edemez.

İslam dünyası kendi başına değişimi gerçekleştirecek güçte ve olgunluktadır.

Bu tarihi fırsatı bir "tarihi görev" olarak değerlendirmek gerekiyor.

Seçimler yaklaşırken zamanın ruhunu yakalamak..

Haziran seçimlerine az bir zaman kaldı ama Kuzey Afrika, Körfez, Arabistan yarımadası ve Yakın Şark''ta ki devrim rüzgarları ülkemizin gündemini işgal etmeyi sürdürüyor.

Tabii ki bütün bu bölgelerde olan bitenler bir dış haber kapsamında değerlendirilmiyor artık.

Bu yüzden muhalefet partilerimiz devrim rüzgarlarının dünyayı nereye götüreceğine dair ufuk açıcı perspektifler sunabilmeliler.

Yeni bir dünya kuruluyorsa eğer, bizim siyasal partilerimiz de bu yeni dünyada Türkiye''nin rolünün ne olacağına dair yaklaşımlarını ve önerilerini de programlarına dahil etmek durumundadırlar.

İslam dünyasında bir model olarak Türkiye''nin önemi arttığına göre muhalefet partileri de statükocu yaklaşımlar yerine bu modele nasıl bir katkı yapacaklarını biz seçmenlere tutarlı biçimde anlatabilmeliler diye düşünüyorum.

Maalesef muhalefet partilerimiz şimdiye kadar değişen dünyada Türkiye''nin yeri hakkında doğru dürüst bir perpektif sunamadılar.

Ama vakit geçmiş değil, kendi siyasal çizgileri çerçevesinde yeni açılımlar gerçekleştirebilirler.

Dünyanın küresel bir köye dönüştüğü çağımızda zamanın ruhunu yakalamak ilkin siyasi partilerimize düşen bir görev değil midir?

Meclisler, Kadınlar ve Ruanda..

Kadınlarımız parlamentodaki oranlarını yükseltmek için haklı olarak bir takım etkinliklerle seslerini duyurmaya çalışıyorlar.

Muhtemelen 12 Haziran seçimlerinden sonra Meclis''te yer alan kadınlarımızın sayısı şimdikinden daha çok olacak.

Gerçi seçilmiş meclislerde kadın sayısının az ya da çok olmasının o ülkenin gelişmişlik düzeyiyle pek bir ilgisi yok ama yine de önemli bir göstergedir.

Bir dostum geçen haftaki Alman "Stern" dergisinde yer alan "kadınlar ve ulusal meclislerdeki oranları"yla ilgili bir not iletti.

Korkunç katliamlarla hatırladığımız "Ruanda", Meclis''teki kadın oranları bakımından dünyanın en ileri demokrasilerini bile geride bırakarak ilk sırada yer alıyor.

Ruanda''da kadınların siyasete aktif olarak katılmalarının toplumsal barışa önemli katkılar sağladığını söylemeye gerek bile yok.

Ruanda Meclisi''nde kadın parlamanterlerin oranı yüzde 56, İsveç''te yüzde 45, Güney Afrika''da ise yüzde 44.5 .

Dördüncü sırada Hollanda, beşinci sırada ise Almanya geliyor. Almanya''yı Fransa ve Amerika takip ediyor.

Stern''in listesinde sekizinci sırada Türkiye, dokuzuncu sırada Brezilya, onuncu sırada ise İran yer alıyor.

Karşılaştırma fırsatı bulamadığımdan ötürü tek tek oranları vermedim.

Türkiye''de nüfusuna oranla parlamentoda kadın temsil oranının düşük olduğunda hiç şüphe yok.

Kota uygulamasıyla bu oranı bir parça daha yükseltmek tabii ki mümkün.

Ama sadece kota yeter mi derseniz, bu da kadınlarımızın siyasette daha aktif rol almalarıyla ilgili galiba.

13 yıl önce
İslam sivil toplumu ve tarihi görev..
Yaralı coğrafyalarımızı konuşmaya daha yeni başlıyoruz
Sosyal Çürüme Yazıları 7: Dedelerden himmet umma cumhuriyeti
Paket iyi de ‘kampanya’ nerede?..
KDV artışının KDV indiriminden daha çok alkış aldığı ülke
Arapça tabelalar ve yeni CHP