|
Ortadoğu’da barış..
Abb
asiler
” zalim
“Emeviler
”i iktidardan kovdular gerçi ama bir süre sonra kendileri de kovdukları gibi oldular. Önce kendilerini iktidara taşıyan güçleri tasfiye ettiler. Onlar da giderek yozlaştılar ve nihayette mevkilerini “
Fatımiler
”e bırakmak durumunda kaldılar. Abbasi Hilafeti içi çürümüş ağaç gibi bir darbede devrilecek bir 'gölge hilafet' olarak kaldı. Sonra Fatımiler de yıkıldı. Onu yıkanlar da bir süre sonra yıkılıp gittiler. “
Osmanlı barışı
” ise 600 yıl kadar devam etti. Bölgenin en uzun ömürlü devletiydi. Osmanlı mülkü üzerinde “
Timur
” gibi şiddetli bir fırtına esti geçti. “
Timur İmparatorluğu
”nun ömrü uzun sürmedi ama Osmanlı Devleti kısa sürede toparlandı ve 400 yıl daha ayakta kalmayı başardı.


İktidarın tarihi üzerine kayda değer araştırmalara imza atan

Prof. Michael Mann

'ın “

Adalet siyasete karşı kör olmak zorundadır. Uzlaşma ise siyasetin ta kendisidir

” diye bir cümlesi var. İslam uygarlığının merkezi bölgelerinde hüküm süren devletlerin-bazı istisnalar dışında-uzun ömürlü olamamasında siyaset, güç ve adalet arasında uzlaşmadan yoksun sağlıksız ilişki önemli rol oynadı. Halihazırdaki '

dünya sistemi

' de aynı illetlerle malûl. Bu köhne sisteme hükmetmeye çalışan sözde büyük güçler arasındaki çatışmaysa hak ve özgürlük mücadelesi olmayıp, hegemonya ve çıkar çatışmasıdır. “

Osmanlı barışı

”nın uzun ömürlü olabilmesiyse, yönettiği halklarla kurduğu sağlıklı ilişkiye dayanıyordu. Yüzlerce etnik ve dinî grubu bir arada tutmayı başaran “

Osmanlı nizamı

”nın yahut “

Selçuklu

”yla birlikte düşündüğümüzde “

Türk nizamı

”nın yıkılması tarihi bir gerçeklik tabii ama bölgemiz ve insanlık için hayırlı olmadı.



Bugün yakın bölgemiz perişan halde. Bölgede “

barış düzeni

” kurmak bir hâyâl oldu. Hiçbiri de insanî amaçlar peşinde koşmayan '

büyük güçler'

arasında koşturup duruyoruz. Bölge devletleri birbirileri aleyhine bu güçlerden biriyle ittifak kurmaksızın ayakta kalamayacakları zehabına kapılmış görünüyorlar. Yönettikleri halklarla, yanı sıra diğer komşu devletlerle uzlaşma sağlamaya çalışmayan devletler, hayra hizmet etmek gibi bir niyetleri olmayan 'büyük güçlerle” pekâlâ uzlaşıp anlaşabiliyorlar. Uzlaşıyorlar da ne oluyor? İktidarlarını bir süre daha uzatmış oluyorlar. Bu arada yüzbinlerce insan hayatını kaybediyor, düşmanlıklar kökleşiyor, yüzlerce yıl birlikte yaşayan topluluklar kaderlerini birbirinden ayırıyorlar. Bu arada memleket hayrına kullanılması gereken ülke kaynakları da heba ediliyor. Bu durumun devam etmesi emperyalist güçlerden başkasına yaramıyor. Bölgemizin, insanı insanlığından çıkaran bir şiddetle kavrulmasının temelinde uzlaşmaktan kaçınmak ve barışı aramamak var.



Çareyi yabancı güçlerde aramak yerine bu rejimler hem kendi halklarıyla, hem komşularıyla uzlaşmayı arasalar bu bölge kısa sürede 'çölleşmek'ten çıkarak dünyanın en neşeli vahası bile olabilir. Bu iyileştirmeyi sağlayacak tarihi ve kültürel mirasa, tecrübeye, doğal kaynaklara, insan potansiyeline sahibiz. Halkı daha fazla yönetime katarak, refahı paylaşarak, adaleti ayakta tutarak, uzlaşmayı sağlayarak, güveni yeniden inşa ederek bunu başarmak mümkün. Bunun dışındaki her yol, çıkmaz sokaklarda kitlenmeye mahkum. İslam uygarlığının merkezi havzalarında huzur, istikrar ve barışı kuracak bir “

büyük sözleşme

”ye muhtacız. “

İslam barışı

” elbette mümkün ama onu yeterince arıyor ve güçlü bir şekilde arzu ediyor muyuz? Derde deva olmayan günü birlik çözümler yerine kalıcı çözümler getirecek bir nefeslenmeye ihtiyacımız var. Şer güçlerle ittifak etmeninse ne bölgeye, ne de insanlığa bir yararı yok.


#Abbasiler
#Emeviler
#Prof. Michael Mann
#Adalet
#Siyaset
7 yıl önce
Ortadoğu’da barış..
Son firavunun cesedi çürümemiş
Bir Başka Mesele: Sistemi psikiyatr ve psikologlar bozdu
Niçin Diyanet
Bi şey yapmalı!
Hayallerin ötesinde yaşanan bir zaman dilimi