|
Türkiye’deki Suriyeliler…
Eğer etkin tedbirler alınmazsa önümüzdeki süreçte ülkemizde “
Suriyeli muhacirler
” ciddi bir sosyal sorun olarak karşımıza çıkabilir. Ülkemizde 3 milyona yakın Suriyeli yaşıyor. Tabii ki bu kadar insanın barınma, eğitim, gıda, sağlık ve iş sorunlarını kısa vadede çözüme kavuşturmak kolay değil. Sadece İstanbul'da 400 bin Suriyeli var. Kayıt dışı olanlarla birlikte bu sayı 500 bini buluyor.


İstanbul'da oturduğum muhit büyük bir Suriyeli grubu barındırıyor. Evimden çıkar çıkmaz Arapça konuşan bir kalabalığın içerisine giriyor olmak beni rahatsız etmiyor. Tam aksine, vatansız kalmış bu insanlara kucak açmış olmak güzel bir duygu. Allah kimseyi vatansız bırakmasın. Hasret ve gurbet türküleriyle büyüyen kuşaklar bunun ne anlama geldiğini az çok bilirler. Bu yüzden bazı Suriyelilerin muhit kültürümüze uygun düşmeyen kimi davranışlarına hoşgörüyle yaklaşalım. Mazluma destek olmanın, açları doyurmanın, çıplakları giydirmenin, düşeni kaldırmanın kültürel kodlarımızdaki yerini uzun uzadıya anlatacak değilim. 850 yıl kadar önce pirimiz

Ahmet Yesevî

Nerde görsen gönlü kırık, merhem ol/Öyle mazlum yolda kalsa, yoldaşı ol

” dememiş miydi?



O halde elimizden geldiği ölçüde Suriyeli muhacirlerin hayatlarını kolaylaştırmaya çalışalım. İnanın bu paylaşma bereketimizi artıracaktır. Ülkeleri yaşanılır hale geldiğinde büyük kısmı geri dönecek ve kendilerine zor dönemde kucak açan milletimizin konukseverliğini şükranla yâd edeceklerdir. Öte yandan ortak hatıralar iki halk arasında geleceğe matuf olarak sağlam bağlar oluşturacaktır.



Ülkemize sığınan Suriyelilerin zengini var, fakiri var. İşi olan var, olmayan var. Binlerce gencin eğitimleri yarım kaldı, istikballeri belirsizlik içinde, iki arada bir derede yaşıyorlar. Parklarımız, sokaklarımız bu gençlerle dolu ve ister istemez bazı nahoş olaylar vuku buluyor. Önceki gün bir parkta Suriyeli gençlerle bizim gençlerimizin kavgasına şahit olmasam durumun ne kadar ciddiyet arzettiğini anlamayacaktım. Bir anda tartışma kavgaya dönüştü, sandalyeler havada uçtu, bıçaklar çekildi. Kim haklı, kim haksız, bilmiyorum. Aynı dili konuşmayan iki grup arasındaki tartışmanın meydan kavgasına dönüşmesi çok üzücüydü. Çok şükür bu olaydan kötü bir haber çıkmadı. Ama

ertesi gün Konya'nın Beyşehir ilçesinden geldi. Biri Suriyeli iki genç maalesef hayatını kaybetti. Allah yakınlarına sabır versin. İnşâallah böyle bir olay bir daha tekerrür etmez.



Konuşarak, diyalog kurarak tatlıya bağlanabilecek basit, sıradan bir sebepten bile şiddetli kavgalar çıkabiliyor. Şehirlerimizde iki farklı kültür karşı karşıya. Bizim için kusur sayılabilen bir davranış, Suriyeliler için kusur ifade etmeyebiliyor. Tersi de geçerli. Anadolu'nun bir kasabasından bir diğer kasabasına gittiğinizde bile bu tür kültürel farklılıklarla karşılaşabiliyor insan. Zamanla iki taraf biribirinin davranış kodlarına alışıyor. Ve herkes biribirinin hassasiyetlerine daha duyarlı oluyor.



Binlerce Suriyeli genç farklı kültürlerdeki muhitlerde ikamet ediyor. Bazı uyuşmazlıkların olması son derece doğal, ancak ikamet edilen muhitin kültürüne ilişkin bazı bilgilendirmelerin yapılması da şart. Suriyeli muhacirlerle ilgilenen devlet kurumlarının, belediyelerin, sivil toplum kuruluşlarının üstleneceği bilgilendirici kursların yanı sıra Arapça hazırlanmış pratik kolaylık sağlayan kılavuzlara ihtiyaç var. Suriyelilerden teşkil edilmiş, temsil kabiliyeti olan aracı kurumlar da köprü vazifesi görebilir. Bu konuda söylenecek çok şey var tabii ama en azından bir hatırlatma yapalım istedim.




#Suriyelilere vatandaşlık
#Suriye
8 yıl önce
Türkiye’deki Suriyeliler…
Mesut Yılmaz "Şaban" olmamalıdır!..
Sahra’nın batısı
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı