Bugün yine revaçta…
Özellikle Avrupa'nın insan hakları ve özgürlük söylemlerinin iç kamuoyunda tavan yaptığı anlarda
Lüders'in bu sözünü, bir mottonun da ötesinde çığlıklarla medeniyet abidesinin (!) kulağına fısıldayıp durmuştu.
Bugün o sözün daha da bir anlam kazandığı dönemlerdeyiz.
Asıl önemli olan kazanılan anlamın en az o topraklar kadar bu coğrafyada da karşılık buluyor olması.
demişti Lüders.
Dün Türkiye'nin Rotterdam Başkonsolosluğu önündeki protesto gösterilerinde gözüme ilişti bu söz.
Saniyelik bir andı.
O afişi dünyanın gözüne sokmak isteyenin kimliği ise en az o söz kadar ağır mesajlar veriyordu.
Önemli olan bir diğer nokta, bu kişinin Türk ya da bu coğrafyadan biri olmamasıydı.
Muhtemelen yirmili yaşların ortasında, ülkesindeki ve dünyadaki haksızlığa, hukuksuzluğa, vandallığa ya da bilmem ne belaya kulak tıkamayan bir Hollandalı…
Ya da farklı bir ülkeden;
…
Avrupalı terörün tek kaynağının Avrupa olduğunu söylüyor.
Daha önce de söylüyordu ama sesi bugünkü kadar duyulmuyordu.
Daha da yükselecek o ses.
Hem de en kırılgan zamanlarda.
Önce kulakları tırmalayacak sonra bir tokat gibi medeniyetin (!) suratında patlayacak.
Biz demiyoruz Avrupalı diyor…
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Ankara Temsilcileri ile bir araya geldiği toplantıda Hollandalı mevkidaşı ile yaptığı görüşmeden bir anekdot paylaştı.
Bu açıklamayı yaptığı zamanlarda henüz uçuş iptali ve sınır dışı edilme hadiseleri yaşanmamıştı.
Hollanda'ya gitmek üzereydi.
Ziyaretin izin, yazışma vs… kısmı konuşuluyordu.
Çavuşoğlu, mevkidaşına “
” dediğini aktardı.
Mevkidaşının ise konuyu geçiştirdiğini söyledi.
Bu kısa diyalog bile bize kendileri için asıl problemin Avrupa'da yükselen aşırı sağ ya da ülke güvenliği-huzuru değil; Türkiye korkusu olduğunu göstermiş oldu.
der bizimkiler.
Rahmetli Adnan Menderes'in iktidarda olduğu zamanlarda sürekli dile getirdiği bir söz vardı.
O dönemler özellikle Cumhuriyet Halk Partisi'ni eleştirirken kullandırdı bu sözü Menderes.
Neydi anlamı:
Bugün bu durum için “
” tanımı kullanılıyor.
Kritik süreçlerden geçiyoruz.
'la başlayan,
olayları ile devam eden,
'la pekişen,
ile depreştirilen ve
'la bu ülkeyi işgale kalkışanların bitişleri ile noktalanan kritik süreçlerden bahsediyoruz.
O her bir olaydan aldığımız ders, bir sonraki saldırıya, bir sonraki ihanete, bir sonraki düşmana karşı kullandığımız en büyük silahımız oldu.
Cephaneyi tüketmeyelim.
Şimdi gelin o kritik süreçlere
'ı da ekleyelim ve bize her fırsatta, insan hakları ve özgürlük pazarlamaya çalışan faşizme referandumla, seçimle, sandıkla velhasıl demokrasi ile en sert cevabı verelim.