Sıcak bir yaz mevsimini yaşıyordu Türkiye… 7 Haziran seçimlerine hazırlanıyordu. Ama ne olursa olsun havanın bunaltıcı sıcaklığı Ankara'nın sıcaklığının üzerine çıkamıyordu.
17 Aralık darbe girişiminin ardından Ak Parti'den öç almak isteyen tüm taraflar adeta birbirleriyle ittifak yarışına girmişlerdi. Başarılı da olmuşlardı.
Seçimden bir koalisyon sonucu çıkmış, o sonucun bu ülke yararına olmayacağı uzun süren
görüşmeler sonucu anlaşılmıştı.
Sonunda karar verildi ve Türkiye'de erken seçim için 1 Kasım tarihi belirlendi.
Şimdi aşağıda okuyacağınız bazı zatlara ait bazı sözler 7 Haziran ve 1 Kasım arasında yaşanan “kaos” sürecinde yüzlerce kez
ile ekranlarda haykırıldı.
“Gider abi gider, gitmek zorunda. Ya adam gibi gider
”
Eğer 1 Kasım seçimlerini kazanırlarsa lanet ederler kazandıkları güne…
“İddianamede bunların Fetullahçı Terör Örgütü üyesi oldukları gerekçesiyle yahu
Ne olmuş, ne şiddet uygulanmış, Fetullah Gülen'le şiddetin ne alakası var? Ulan siz kimi kandırabilirsiniz? Fetullah Gülen dünyanın en barışçıl din adamı. Siz kim oluyorsunuz ya? Fetullah Gülen'e terörist diyecek kim oluyorsunuz siz?”
“İnanın şimdi benim yine canım çekmiyor
demeyi. 1 Kasım'dan sonra Türkiye Cumhuriyet'i saltanatı yıkılacak”
“Bana
giydirmesinler, ellerinde kalan iktidar kulpu boğazlarına dizilir. Liste hazırlayanlar, listeye yazıldıklarını unutmasın.”
Türköne'nin ayrıca daha 1 Temmuz 2016'da kaleme aldığı "
" başlıklı yazısında
" sorusunu sorarak neyi kastettiği bugün çok daha iyi anlaşılıyor.
Daha onlarcası… Daha yüzlercesi… Daha binlercesi…
Hafıza-i beşer, yani insan hafızası, nisyan ile yani unutkanlıkla, maluldür, yani arızalıdır.
Yani
.
Bu süreci unutmayalım. Unutmayalım ki bir daha yaşamayalım.
Zorlu bir süreçten geçiyoruz. Türkiye, tarihinin en hain terör örgütüyle mücadele ediyor. İlk kalkışmada milletin büyük feraseti bir kurtuluş savaşının da belirleyicisi oldu. İstediklerini alamadılar, yenildiler, ezildiler ama bitmediler.
Cumhurbaşkanı'nın “
” ve “
” sözleri devam eden tehlikeli sürecin en net kanıtı.
Görünmeyen büyük bir mücadelenin içerisindeyiz hala. Güvenlik güçlerinin devam eden operasyonları sahada sonuç vermeye devam ediyor. Bu mücadele devam ederken bizlere unutturulmak istenen bir diğer operasyonun tohumları da yeşermeye başlıyor: Türk ordusunu psikolojik olarak alt etmek. Oyun büyük.
Daha 15 Temmuz akşamı başlayan orduyu karalama kampanyaları artarak devam ediyor.
“Askerlere işkence edildi” haberleri, “bir askerin başı kesildi” söylentileri ya da “Askerin onuru zedelendi” ifadeleri hep aynı amaca hizmet etti.
İçeride Türkiye'ye çekilen bu operasyon, dışarıda da medya yolu ile tam gaz devam ediyor. Amerika, İngiltere ve Alman medyası bu yarışta başı çekiyor.
Hem Cumhurbaşkanı'nın, hem Başbakan'ın hem de Genelkurmay Başkanı'nın “
” sözü çok büyük anlam ifade ediyor. Bu sözü iyi okumak, anlamak ve içimize sindirmemiz gerekiyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri'ne karşı topyekûn yıldırma, sindirme politikasını yaşıyoruz. Bu ordu Türk milletinin ordusu ve göreceği en ufak hasarın bedelini de Millet öder.
Türk ordusu toplu iğne ucu kadar bile şerefinden, onurundan, vatanseverliğinden taviz vermeyen bir kurumdur. Azınlık bir hain çetesinin ihanetinden dolayı bu orduya darbeci lekesi atmak da ihanetlerin en ağırıdır.
Bu ordunun şerefli subayları vardır Binbaşı Barış Dedebağı gibi mesela. Yazalım mı şimdi binlerce Barış'ı daha buraya…
Sapla samanı karıştırmayın ve bu orduya sahip çıkın.