|
Akıllı tüketimin dayanılmaz hafifliği!

Çağımızın gereği, yeni çıkan ürünlere hızla adapte oluyor, bir başka deyişle her alanda modaya ayak uyduruyoruz.



Ülke olarak da güçlü markalar üretme, ticari değeri olan patentler alma ya da yeni teknolojik ürün geliştirme ve dünya ile rekabet etmek/yarışmak yerine onları izlemekle yetiniyoruz.



Hal böyle olunca da kaçınılmaz olarak (buluş yapma, yeni-inovatif ürün geliştirme ve piyasaya sürme yerine) “tüketim toplumu” grubuna dahil oluyoruz.



**



Peki nedir bizi tüketmenin cazibesine kaptıran kapitalizmin hızla sürüklediği “tüketim toplumu” kalıbı?



En kısa şekilde tüketim toplumunu; “ihtiyaçlar için tüketimin” yerini “tüketimin ihtiyaç halini alması (tüketmek zorundaymışız algısı)” fikrine bırakması olarak açıklayabiliriz.



Çok tehlikeli bir his ve davranış kalıbı!



**



Bu konuda en açık örnek cep telefonu kullanımıdır.



Kendimizi en yenisini, en işlevselini (gelişmişini) tüketmek (kullanmak) zorunda olduğumuza inandırdığımız

akıllı cep telefonu

kullanımının motivasyonuna bakalım.



Bu ürünü tüketimin metaforu olarak seçmemizin nedeni yıllardır

ithal ettiğimiz ürünler

içinde çok önemli bir yer tutması ve

farklı bir kültür

yerleştirmeye çalışmasıdır.



**



Haziran 2016 sonu itibariyle Türkiye'de kullanılan cep telefonu sayısı yaklaşık 73,6 milyon.



Aynı dönemde ülke nüfusumuz ise 78,9 milyon tahmin edilmekte. Bu nüfusun 24,6 milyonu 0-14 yaş grubunun oluşturduğu dikkate alındığında, akıllı cep telefonlarını bilinçli bir şekilde kullanabilecek nüfusun yaklaşık olarak 54 milyon olacağı tahmin edilebilir.



Buradan iki sonuç ortaya çıkar: Birincisi 5-6 ya da en iyi ihtimalle 7 yaşındaki çocuğumuzun bile cebine bir cep telefonu koyduğumuz.



İkincisi ise 54 milyon bilinçli (!) cep telefonu kullanıcısının yaklaşık yarısının ihtiyaçlarını tek bir cep telefonunun karşılayamadığı ve bir ikincisine ihtiyaç (!) duyduğu sonucudur.



Ayrıca, akıllı cep telefonu değiştirme süresinin ortalama olarak bizde 2 yıl, batıda 4,5 yıl olması da (200 liranın üzerinde telefonla konuşma ücreti ödememiz) tüketim bağımlılığının ve maliyetinin bir başka yansıması.



**



Mobil cihazlar, sadece iletişim aracı değil, aynı zamanda sosyalleşme aracı, dolayısıyla, bir yanıyla tüketim toplumunun olmazsa olmaz oyuncakları, diğer yanıyla da bizzat kendileri alışveriş mecrası.



Günümüzde, online ve mobil cihazlarla (cep telefonu) alışveriş etmek de giderek yaygınlaşıyor.



Bu durum (düşkünlüğümüz) ülkemizi büyük bir cep telefonu pazarı haline getiriyor (cep telefonu ithalatına son 16 yılda 23,4 milyar dolar ve sadece 2015 yılında 3,1 milyar dolar harcamışız).



Üretmediğimiz için

dışa bağımlı teknoloji

ithalatımız cari açığımızı arttırdığı gibi, bireysel borçlanmamızı da arttırıyor.



**



Hükümet, yurt dışına büyük miktarda döviz çıkışı anlamına gelen bu alışkanlığın (bilinçsizce) veya ekstra-lüks tüketim davranışımızın farkına varmış ve cep telefonu tüketimini sınırlandırmak için birkaç yıl önce harekete geçmiş.



Özellikle cep telefonu alımlarında kredi kartına taksit yapılmasını sınırlamış.



Devlet bu kararla bireylerin kendi ceplerine (bütçelerine) uygun cep telefonu kullanımını teşvik etmeyi amaçlıyor.



Bu sayede döviz çıkışı, dolayısıyla cari açık sınırlanmış olacak.



**



Ancak kredi kartına taksit yasağı kararının hemen ardından piyasa yeni alım araçları geliştirdi.



Örneğin; operatörlerin belirlediği hat kriterlerini sağlayan aboneler, vade farkıyla aylık operatör ücretlerinin üzerine aylar boyunca fazladan para ödeyerek yeni cep telefonu sahibi olabilmekteler.



Tüketim toplumunun ekmeğine yağ sürdüğü kurumlar hat kriterlerini sağlamayan aboneleri de düşünmüş(!); onlara da

vade farkıyla tüketici kredisi

vererek yeni cep telefonu alma imkânı sunmaktalar.



Yani

paranız olmasa da
cep telefonu almanın bir yolunu size bulduruyorlar

.



**



Günümüzün moda (en çok talep gören) telefonlarından birini peşin fiyatına aldığımızda 2900 TL cebimizden çıkarken, en düşük uygun tarifeli hat üzerine aldığımızda cihaza ödenen aylık bedel 168 TL olmakta ve 24 aylık taahhütlü kurguda bu cihazın maliyeti 4032 TL'ye gelmektedir.



Yüksek maliyete karşın

(sahip olmanın dayanılmaz hafifliği ile) birçok mağazada çok bilinen bir telefon markasının

hiçbir modeli bulunmuyor

.



Reklamlar ve pazarlama stratejisi

de bizi en iyi fotoğrafı, en güzel görüntüyü veya en özelliği veren telefonu almaya itiyor.



**



En olmak varken, telefonunuz da bunu sağlıyorken, ülkemizdeki açlık sınırı ve asgari ücret önemli mi!



Bu yüzden, bir cep telefonuna kimimiz bir aylık gelirimizi, kimimiz ise aylık gelirinin 2-3 katını vermekten geri durmuyoruz.



Tüketmenin dayanılmaz hafifliğini

herkes yaşasın o zaman.



Çünkü sahip olduğumuz veya zorla itildiğimiz “tüketici toplumu” kalıbı bunu gerektiriyor.



Bireysel

borç yükümüz ya da cari açığımız

çok da önemli değil.



O zaten umurumuzda hiç değil.



**



Sonuç: batı üretiyor, biz tüketiyoruz.



Onlar zenginleşirken biz modern(!)leşiyoruz.



'Fakir ama gururlu' genç tipolojisini, 'fakir ama modern'e dönüştürmüşüz vesselam.


#Akıllı tüketim
#Reklamlar
#Pazarlama stratejisi
8 yıl önce
Akıllı tüketimin dayanılmaz hafifliği!
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle