|
Almanya’nın tavrı kamudaki araç saltanatını sona erdirecek mi?

Başbakanlar değişir, Bakanlar değişir, bürokratlar değişir ama araç saltanatı değişmez ve istikrarlı bir şekilde konulan bütün kuralların ihlali pahasına devam ettirilir. Kim bilir belki bu istikrar Alman federal parlamentosunun almış olduğu sözde soykırım kararıyla bozulur. Doğrusu hiçbir bürokrat istikrarın bozulmasını arzu etmez ama utanma belasına veya iğneleyici bakışların etkisiyle istikrarın bozulacağını arzu ediyorum.



İktisadın bir bilim olarak gelişmesiyle birlikte arz talep dengesi oldukça önem kazanmış ve merkeze yerleşmiştir. Bu bağlamda bütün vatandaşlarımızın sabahtan akşama kadar Almanya'yı protesto etmeleri mi yoksa Alman marka araçları vb. eşyaları sessizce protesto ederek almamaları mı daha etkilidir?



Hiç kimse unutmasın ki tüketimin gücünün diz çöktüremeyeceği hiçbir güç yoktur. Bağırıp çağırma yerine sessiz ve sakin bir şekilde tüketimin gücünü kullanarak Almanya'ya diz çöktürme yöntemi kadar etkili bir yolun olduğunu düşünmüyorum. Sadece yeni araç vb. eşyaların alınmaması dahi sistemi sarsmaya yetecektir.



İlk adımı bakanlar ve bürokratlar atmalıdır


Yapılacak tek şey bürokratın mevzuata uygun davranmasından geçmektedir. Bu köşeyi takip edenler kamudaki araç saltanatını sık sık gündeme getirdiğimi hatırlayacaklardır. Tasarruf tedbirleriyle ilgili 2007/3 sayılı Başbakanlık Genelgesi'nde resmi araçların nasıl kullanılacağı çok net bir şekilde belirtilmiştir. Ancak, uygulamanın hiç de genelgede yer aldığı şekliyle olmadığı cümlenin malumudur ve kimsenin de bu konudan bir rahatsızlığı yoktur. Başbakanlık Genelgesi'nde ne yazarsa yazsın herkes bildiğini okumaktadır. Öyle bürokratlar var ki kamuya ait her şeyi kendi özel eşyasından daha titiz kullanır ve kullandırır. Üzülerek belirtmek gerekir ki kamuda bunların sayısı oldukça azaldı. Maalesef kamuda iyilerden ziyade kötüler emsal olmaya başladı. Umulur ki Almanya'nın küstah tavrı bu bürokratları uyandırır ve utandırır ya da ilgili bakanlar gereğini yapar. Çünkü, kamudaki bütün lüks araçlar Alman markalıdır.



Genelgeye göre resmi taşıtların kullanımı nasıldır?


Genelgede; 237 sayılı Taşıt Kanunu'na ekli (1) sayılı cetvel uyarınca emir ve zatlarına, (2) sayılı cetvel uyarınca makam hizmetlerine ve koruma altına alınanlara tahsis edilen taşıtlar dışında hiç bir makama taşıt tahsis edilmeyecektir. Genelge kapsamındaki kurum ve kuruluşların sadece hizmet ihtiyaçlarında kullanılmak amacıyla; merkez teşkilatlarında bulundurabilecekleri her türlü binek ve station-wagon türü taşıtların sayısı rakamsal olarak belirlenmiş ve bunların taşıt havuzuna alınarak söz konusu hizmet taşıtlarının yönetimi tek elden yürütülecektir.



Genelge kapsamına dahil kurum, kurul ve kuruluşlar ile bağlı ve ilgili/ilişkili kuruluşların başkanları, müsteşar yardımcıları, genel müdürleri, üst kurul üyeleri ile kurumların merkez teşkilatlarında bulunan kurul başkanları, strateji geliştirme başkanları, DPT Genel Sekreteri ile Avrupa Birliği Genel Sekreteri ikametgahları ile görev yerleri arasındaki sadece sabah-akşam geliş ve gidişleri, hizmet aracı olarak kurumların mevcutlarında bulunan binek veya station-wagon tipi taşıtlarla sağlanacaktır.



Taşra teşkilatlarında; 237 sayılı Taşıt Kanunu'na ekli (1) sayılı cetvel uyarınca emir ve zatlarına, (2) sayılı cetvel uyarınca makam hizmetlerine tahsis edilenler dışında kalan binek ve station-wagon tipi taşıtlardan il valilerince ilgili kurumların (2802 sayılı Kanun'a tabi olarak görev yapanlar hariç) hizmet özelliklerine göre sayıları belirlenerek her bir kurum için oluşturulacak havuzlara alınması uygun görülenlerden, bakanlıklar il müdürü (her bakanlığa bir adet olmak üzere), defterdar, vergi dairesi başkanı, emniyet müdürü, kuruluşların bölge müdürleri; istemeleri ve kurumların imkanları dahilinde ikametgahları ile görev yerleri arasındaki sabah-akşam geliş ve gidişlerinde daimi hizmetlerde kullanılan mevcut hizmet araçlarından servis aracı olarak yararlanabileceklerdir.



Emir ve zata veya makam hizmetlerine tahsis edilen taşıtlar dışında kalan ve hizmet aracı olarak havuzda yer alan taşıtlar aynı kurumun birimleri arasında ayrım yapılmaksızın, münhasıran resmi hizmetlerin yerine getirilmesi amacıyla kullanılacaktır. Bu taşıtlar; özel işlerde, tatil günlerinde ve personel servis aracı olarak kullanılmayacak, hiçbir makam, birim ve şahsın kullanımına tahsis edilmeyecektir.



Kamuda gereksiz harcamaların önüne geçilmesi ve kaynakların en rasyonel şekilde kullanılması amacıyla taşıtların kullanımının denetimi ve uygulamanın takibi merkezde bizzat bakanlar, illerde valiler tarafından yerine getirilecektir. Merkezde bakanın görevlendireceği yetkililer ve illerde bütün kamu taşıtları açısından valiler, taşıtların 237 sayılı Taşıt Kanunu ve bu genelge hükümlerine uygun olarak kullanılmasından doğrudan sorumlu olacaklardır.



Mevzuata aykırı uygulamayı Almanya düzeltebilecek mi?


Maalesef uygulamanın genelgeye uygun olduğunu söyleyemeyiz. Bırakın genel müdürler ve eşitlerinin hizmet aracıyla sabah akşam görev yerine gelip gitmesini, genelgede ikametgahları ile görev yerleri arasındaki sadece sabah-akşam geliş ve gidiş yapacak unvanların her birinin birer makam aracı birer de makam şoförü bulunmaktadır. Bazen de bu rakam iki ve üzerine çıkabilmektedir. Hatta bu işler o kadar kanıksanmıştır ki araçlardan ve şoförlerden sorumlu birimlerin bu konuda tek bir kelamı dahi çok ciddi sıkıntılar oluşturacak düzeye ulaşmıştır.



Hatta hizmet araçları bazı bürokratların çocuklarının servis aracı olarak dahi kullanılmaya başlanmıştır. Kimsenin mevzuattan çekindiği filan da yoktur. Gece gündüz demeden çalışan bürokratın bazı haklardan yararlanmasından daha doğal ne olabilir ki(!)



Bazı makam sahipleri kendilerini o kadar ağır hissetmektedirler ki yerli araçlar bu kişileri taşıyamaz hale gelmiştir. Bu makam sahiplerini Alman marka araçlardan başkası taşıyamaz hale gelmiştir. Üzüm üzüme baka baka karardığı için de kamu kurumlarının üst düzey bürokratları açık yasağa rağmen bir yolunu bularak lüks araçları makam aracı olarak kullanmaktadırlar.



Tasarruf Genelgesi açıkça 237 sayılı Taşıt Kanunu hükümlerinin izin verdiği haller hariç, hiçbir makama arazi binek, jeep gibi taşıtlar ile yabancı menşeli taşıt, makam aracı olarak tahsis edilmeyeceğini belirtmesine rağmen bu kural açıkça çiğnenmektedir.



Bu konudaki suiistimali önlemek için çıkarılan Kamu Haznedarlığı Genel Tebliği dahi çare olamamıştır. Bu tebliğe göre, kurumlar mali kaynaklarının değerlendirilmesinde faiz veya kâr payı dışında ayni ya da nakdi herhangi bir menfaat temin edemez. Bu kadar açık ifadeye rağmen bankalar hala lüks araç temin etmeye devam ediyorlar ve açıkça tebliği çiğniyorlar. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ile Sayıştay Başkanlığı adeta bu durumu seyrederek cevaz veriyor.



Sonuç olarak, kamu kurumlarını tasarruf genelgesine uydurmak için uğraşmak şu ana kadar çare olmadı. Ne Kamu Görevlileri Etik Kurulu'nun yakaladıklarına verdikleri etik ihlali (

15/03/2016 tarihli etik ihlali ibret niteliğindedir. file:///C:/Users/Esad/Downloads/Karar.pdf

), ne Sayıştay, ne BDDK ne de bakanlar sorunu çözebildi. Kim bilir belki de Almanya'nın bu davranışını bekliyorlardır. Bu kadar insanın lüks araçlara alışmış olduğu bir durumda iş oldukça zor ama çıkmadık candan ümit kesilmez.


#Tasarruf Genelgesi
#Etik Kurulu
#Alman araçları
8 yıl önce
Almanya’nın tavrı kamudaki araç saltanatını sona erdirecek mi?
Sokağa bakarken
İfâde hürriyeti
İsmailağa buluşması
Nezahet, Zarafet ve Nezaket...
İmalat PMI, kredi kartı harcamaları ve Fed