|
Cumhuriyet"in Osmanlı"yla barışı?

Yaklaşık 200 yıldır bu coğrafyada önemli değişimlerin gerçekleşmesinde iç dinamiklerden çok dış faktörler belirleyici oldu. Tanzimat Fermanı''ndan, meşrutiyete pekçok önemli kararın hangi önemli olayın, daha doğrusu yenilginin peşinden geldiğine bakmak bile bu çarpıcı gerçeği fark etmek için yeterli.

Her ne kadar Osmanlı ile Cumhuriyet''i barıştırmak, Cumhuriyet''in bazı temel değerlerine tarihsel köken bulmak isteyen tarih yorumcuları bunu pek hatırlamak istemese de. Bir dönem Osmanlı''yı ve onun temsil ettiği medeniyeti yok sayan bir tarih algısının yerini sağ-muhafazakar cenah aydınlarıyla geliştirilen barıştırıcı tarih yorumu aldı. Bu çabada Cumhuriyet''in alamet-i farikası sayılan değerlerin aslında nevzuhur olmadığı tezinden hareketle bir tarihi köken bulma kaygısı baskın. Bir zamanlar sosyalist düşüncenin yerli bir kök, tarihi geçmiş icat etme kaygısıyla kurulan Osmanlı ilişkisine benzer bir arkaplan arayışı.

Cumhuriyet''in adeta yoktan kurulduğu, Türkiye''yi çağdaşlaştırma tezinin geçmişi silmek anlamına geldiği tarih yorumunun tuhaflığı geç de olsa anlaşıldı. Sömürge sonrası oluşturulmuş tarihsiz devletlerin bile kendine tarihi köken aradığı bir dönemde koca bir tarihle barışmak, laiklik gibi ilkelerin tarihsel temellerini bularak adeta yerlileştirmek için uygun fırsattı.

Osmanlı medeniyetinin üzerinde yükseldiği, temellendiği değerleri görmezden gelerek yeni bir Osmanlı tanımı yaparak, laikliğin, modernliğin, kapitalizmin temellerinin Osmanlı''da olduğu tezi üzerinden tarihle ile barışma söylemi hayli revaçta. Buna en çok sevinenler de Osmanlı sevdası adına, bir medeniyetin içinin boşaltıldığını görmekten aciz nostaljik Osmanlıcılar ve "şanlı tarih" söyleminde donup kalan kesimler oldu.

Cumhuriyet''in ve Cumhuriyet''i kuran kadronun gökten inmediği bir gerçek. Hatta Cumhuriyet''in pekçok kurumunun kendinden daha yaşlı olduğu daha büyük bir gerçek. Silahlı Kuvvetler''den, sanayi kurumlarına kadar pek çok temel kurum devletin kendinden daha eski.

Bu gerçekten yola çıkarak Osmanlı''nın aslında yapmak istediğini Cumhuriyet gerçekleştirdi söylemi üzerinden kurulmak istenen meşruiyet zemini son derece tartışmalıdır.

Şunu kabul etmek gerekir ki, klasik Osmanlı düzeni kabaca 19 yüzyılın başından itibaren değişmiştir. Söz konusu bu sürece kadar bilinçli biçimde kapitalistleşmeye direnen bir Osmanlı iktisat anlayışı geçerliydi. Kendi dünya görüşünden emin ve de mağrur bir Osmanlı, askeri yenilgilerle başlayan özgüven kaybının yavaş yavaş dünya görüşüne de sirayet ettiği yeni bir durum vardır. Tanzimat Fermanı okunduktan sonra "bundan böyle gavura gavur denmeyecek" sözü büyük değişim kararlarının ne kadar kendiliğinden ne kadar ''dayatma'' sonucu olduğunun en bariz ifadesi olarak kulaklarımızı çınlatmaya devam ediyor.

Fakat Osmanlı''nın, dönemin Sanayi Devrimi ve kapitalistleşmeyi gerçekleştirmiş büyük askeri güçleri karşısında dayatmalara açık haline rağmen devletin dayandığı temel çerçeve, kimi zaman söylem düzeyinde kalma pahasına da olsa, korunmaya çalışıldı. Hilafetin merkezi rolü, dinin hükmü, hep üst referans sistemi olarak varlığını korudu.

Osmanlı''yla Cumhuriyet''i barıştırmak adına Osmanlı''nın aslında nasıl bir laik yönetim tarzına sahip olduğu, batılılaşma çabalarının çok öncelere gittiği örneklemeleri zorlama bir yol olsa gerek.

Osmanlı''yla barışma adına toplumun kültürel dokusuna yabancı bulduğu, direndiği kimi değerlerin benimsetilmesi için araçsallaştırıldığını görmemek için gözü kapalı Osmanlıcı olmak gerekiyor. Tarih yazımının, tarihe bakışın ideolojikleştirildiği Cumhuriyet''in ilk dönemindeki yaklaşım tersinden yeniden gündeme sürülmüş oldu. Bu sefer o dönemin ideolojik bakışının yanlışlığını izole etme adına daha yumuşak bir ideolojikleşmeden söz ediyoruz demektir.

Sorun şu ki: laiklik projesinden çağdaşlaşmaya kadar Osmanlıdan tarihsel köken bulma iddiasındaki aydınlar, tarihçiler, siyaset ve sosyal bilimciler Kürt açılımı konusunda Osmanlı dene-yimini neden görmezden gelirler?

Yoksa dış dinamiklerin devreye girmesiyle oluşacak bir çözüm adına çözümsüzlüğe de tarihsel arkaplan aramaya mı koyulacağız? Dış dinamiklerin hiç de kenardan seyretmediği bu süreç ancak tarihsel tecrübeyle aşılabilir. Aksi takdirde dış faktörlerin ortaya çıkaracağı pek çok karanlık noktaların tuzağına çekilmemek mümkün değil.

Tarih yapıp ettiklerimizi meşrulaştırmak için gerekçelendirdiğimiz bir deneyim olmaktan çok geleceği okuyacağımız bir ders kitabı ise anlamı vardır.

15 yıl önce
Cumhuriyet"in Osmanlı"yla barışı?
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!
Unutma sakın!