|
İlkel insanın sonu mu?

İsmi tarihe geçecek önemli isimlerle aynı zamanı paylaşmak farklı bir duygu. Önemini sonradan kavradığımız bir ismin daha ölmeden önce dünyaya gelmiş olduğunu bildiğimizde varoluşumuza farklı bir anlam verdiği düşüncesine kapılmaktan alıkoyamayız kendimizi… Bazen de hüzün verir hayattayken gereğini kavrayamamış olmak.

Hüzünlü Dönenceler''in sahibi Cloude Levi-Strauss''un ölüm haberini bir hastane koridorunda koştururken almak da böyle bir çağrışım yaptı. Antropolojide adeta paradigma değiştiren bir entelektüelin, alanında çığır açan çalışmaları üzerine çok az sayıda yazı yayınlandı.

Emperyalizmin meşruiyet aracı olarak işlev gören antropolojide gerçekleştirdiği devrim niteliğinde çalışmaların önemi hakkında herkes hemfikir.

Özellikle Yaban Düşünce başta olmak üzere Batı''nın ötekisi konumunda görülen "yabanlar" hakkında bilimsel gerçeklik adına ırkçı yaklaşımlara karşı tezlerinin altı çizilmeli. Batı-dışı toplumların, ilkel toplulukların medeniyet kurma yeteneğinden yoksunlukları, ilkellikleri üzerine kurulu antropolojik yaklaşıma karşı öncülük ettiği yapısalcı yaklaşımla Batı-dışı insan tipinin de uygar olabileceğini, gelişmemiş dolayısıyla ilkel sayılamayacağı tezini işledi.

Strauss bu devrim niteliğindeki çalışmalarıyla hem antropolojinin namusunu kurtarmış oldu hem de aslında batılıların ''öteki''ne yönelik sömürgeci bakış açısının geçersizliğini ilan etti. Böylelikle anlamış oluyoruz ki, Batı-dışı bir toplum olarak bizler de bilimsel olarak Batı''nın gözünde artık "normal insanlar" kategorisine yükselişimizi Levi-Strauss''a borçluyuz.

Aslında Levi-Strauss üzerine yapılan tartışmalarda ihmal edilen nokta antropoloji-emperyalizm ilişkisinin bugünkü durumudur. Antropoloji kendi dışındaki dünyayı medenileştirmek için gerekçe arayan emperyalist Batı''nın meşruiyet aracı olarak önemli işler gördü. Yaban Düşünce''nin yazıldığı 60''lı yıllara gelindiğinde ise Batı''nın bilinen anlamda sömürgecilik çağı çoktan kapanmıştı. Batı-dışı toplulukları ilkel göstererek sömürgeciliği meşrulaştırma çabalarına ihtiyaç kalmamıştı bir bakıma.

Yeni olan durum Batı''nın içindeki unsurların ''öteki olan''ı yani "yaban"ı temsil etmeye başlamasıydı. Bilimsel devrim olarak nitelenen durumun yeni emperyalizm bağlamında ilişkilendirilmeden yapılacak açıklamalar bu anlamda eksik kalacaktır. Her ne kadar Levi-Strauss''un Batı-dışı toplumların ilkelliklerine, mantıksal durumlarına ilişkin kalıpları kırmış olması hiç de küçümsenecek bir değişim olmasa da.

Eski sömürgecilikte Batı tarzı tüketim biçimini ve dolayısıyla sosyo-ekonomik düzeni dayatan Batı yeni dönemde Batı-dışı toplumları kültürel olarak içinde taşıyabilecek siyasi güce ulaştı.

Bu sebeple burada tartışılması gereken sömürgecilik-antropoloji ilişkisiyle birlikte yeni sömürgecilik/emperyalizm-yeni antropoloji ilişkisinin olup olmadığıdır.

Sömürge çağının sona ermesiyle ırkçı söylemin kullanım tarihinin bitmesi arasındaki ilişki gibi ötekinin coğrafi olarak uzaklardan Batılı metropollere gelmiş olması ile yeni antropoloji arasındaki ilişki de çözümlenmeden en azından siyaseten durumun anlaşılması zor görünüyor.

Batı''nın ötekisi artık metropollere inmiş durumda. Göçmen işçiler, Müslümanlar, zenciler adeta yeni antropolojik inceleme alanları olarak ilkel olanı, yabanları temsil eder oldu.

Yani antropolojinin Bali Adaları''yla ilgilenmek yerine Berlin varoşlarındaki Türkleri, Paris''teki radikal İslamcıları incelemeye alması yeni durumla alakalıdır. Bu unsurların varlığı popüler kültür potasının içinde kültürel bir renk olduğu müddetçe Batı için bir sorun kalmayacak çünkü. Müslümanları doğuştan terörist gören Batılı bakış açısının evrenselleşmesi ile Batı-dışı toplumları ilkel gören bilimsel tezler arasında mahiyet farkı yok. Sadece aynı zihniyetin farklı konjonktürlerde ürettiği yorum farkı var.

Sorun Amazon''daki yerlilerin ehlileştirilmesi sorunu olmaktan çoktan çıkmış Amsterdam''daki göçmenlerin, radikal unsurların; doğuştan potansiyel teröristlerin ehlileştirilmesi sorununa dönüşmüştür.

Sömürgecilik çağı kapanıp "yeni emperyalizm" çağı açılmamış olsaydı Strauss''un tezleri bu kadar kabul görmeyecekti muhtemelen.

14 yıl önce
İlkel insanın sonu mu?
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî