|
Nil’de zikir çağıltısı
Mavi ve Beyaz Nil'in birleştiği o muhteşem yay... İki nehrin yüzyıllar süren ayrılığının ardından büyük buluşmayı resmeden kavis... Afrika'nın orta yerinde kavruk sarı çöl rengini değiştirir, yeşil umut olur adeta. Sonsuz çöl denizinde iki nehrin çağıltısına dönüşür mavi ve beyaz buluşma.

Nedense nehirlerin çağıltısı denizlerden daha farklı heyecan verir. Hele çöl denizinde ise bu akan çağıltı...

İki Nil'in birbiriyle buluştuğu yer adeta bir hortum şeklini alır, kıvrılarak kuzeye doğru akar çölün ıssızlığında. Mısır ve Nil daha çok destanlaşmıştır, şiire edebiyata konu olmuştur. Mısır Akdeniz'le buluşurken Nil'e aşık olanların iki Nil'in buluştukları sahneden habersiz olmalarından, belki de burayı görmezden gelmelerindendir... Oysa Afrika'nın orta yerinde bu unutulmuş büyük sahrasının sahilindeki çağıltıya kulak verdiğimde tüm bu çağrışımlar film şeridi gibi gözümün önünde akıp geçti. Hele gece yarısı uzun bir sandalla Nil'de yaptığımız gezintide yüzümü yalayan çöl esintisi...

Hartum, Türkçe hortumdan gelme derler. Gerçekten de
Beyaz Nil ile Mavi Nil'in buluştuğu yerde tek bir ırmak olup bir fil hortumu gibi kavis yaparak ilerler
, önce çöl denizine, sonra Akdeniz'e doğru... Muhteşem bir akıştır bu.

Gece Nil'de gezinti yaparken çöl serinliği ile gecenin dipsiz karanlığında dünyanın derin sessizliğini dinlediğimi düşünmüştüm. Oysa Nil'in çağıltısını başka derinliklerde hissedeceğimi hiç tahmin etmemiştim.

Ekimin son günleriydi, sıcak bir cuma vaktiydi. Cuma namazından sonra, görünüşü bakımından herhangi bir Sudanlıdan ayırt edilemeyen, özellikle bakışlarındaki etkiyi hissettiğim şeyhle tanışmasaydım derinlerden gelen sesleri, renkleri, ritmi hissetmeyecektim, kesin. Hartum'un karşı tarafı Omdurman... İki şehri birbirinden ayıran Nil sanki Müslüman Afrika'nın çağıltısını büyük bir kıskançlıkla yaban gözlerden saklamak ister gibiydi. Kendi içinde özgür ve özgün bir çağıltılı, coşku...

Ne var ki,
Hartum'dan Omdurman'a doğru geçerken Kadiri tekkesine
gittiğimizi biliyordum. Burada Bir Kadiri tekkesini görme, hissetme, farklı bir atmosferin sarıp sarmalayacağı iklimin gizemini keşfetme merakı... Kim bilir hangi tarikat adına içime sindiremeyeceğim uygulamalarla karşılaşacaktım. Belki de apayrı münzevi bir derviş hanesinin bereketi çökecekti üzerimize. Bir tür Nil metcezri gibi bir hal...

Omdurman'ın tozlu yollarında kıvrıla kıvrıla ilerliyoruz...

Toprak damlı tek katlı evler... Adeta terkedilmiş hissi veren bir tenhalık... Öğle sıcağında herkes evlerinde. Cuma gününın tatil olduğu, artık bizim fark etmediğimiz başka bir dünya...

Mahalle aralarına daldıktan bir müddet sonra önünde küçük bir meydanımsı boşluk olan tek katlı gösterişsiz bir yapıdan içeri adım attık. Avlusu ve genişlemesine büyükçe bir kapalı mekanı olan bir tekke... Görünüşte bizdeki tekke imajını hatırlatan bir farklılığı yok yapının...
Şeyhle sohbete oturduğumuzda da tekkenin müntesipleri ile şeyh arasında o bilinen hiyerarşik davranış biçimleri nerdeyse yok gibi.
Sanki evin sahibi gelmiş gibi, olağan hürmetin dışında bir tavır fark edilmiyor bile.

Zikir için hazırlıklar başladığında artık ikindi gölgesi düşmeye başlamıştı. Tekkenin önündeki, küçük meydan önce hafif sulandı. Peşinden biraz iri taş ve çakıllar toplandı. Çalı bir süpürge ile toz çıkarmamaya özen göstererek süpürüldüğünde yalınayak basılacak hale gelmişti.

Meydana bakan evlerden birine, muhtemelen tarikatın alametifarikası olan, yeşil bir sancak çekildi.

Dervişler önce saf tuttular. Hepsi yeşil üzerine kırmızı şeritli ve kırmızı kuşaklı cübbeler giymiş halde sarı toprak damlı, sarı kum rengi badanalı evlerin ortasında birazdan ekin başakları gibi salınmaya başlayacaklar.

Sudanlılar siyahi Afrika ile esmer Arap sentezinin en ilginç sentezini oluşturuyor. Uzun boylu, iri yapılı ama siyahilere göre daha açık tonda ten renkleri. Ama hepsi son derece yumuşak ve cana yakın insanlar.

Zikir için toplananların büyük çoğunluğu gençlerden oluşuyor, orta yaş ve üstü çok az. Arada yabancı olduğu belli olan daha beyaz tenliler de var. Ve bir kaç küçük çocuk... Ancak yedi sekiz yaşlarında, aynı renkte cübbeleri giyinmiş zikir halkasındalar.

Güpegündüz şehrin bir mahallesinde her cuma yapılan bu zikir modern dünyanın heyulasından farklı bir ritmin, şehrin farklı bir ruhunun mücessem hali gibi. Modern dünyanın ancak fantastik, öykünmeci aykırılığı olarak ilgi çekebilecek bu zikir halkası orada hayatın bir parçası.

Zikir ilerledikçe zaman zaman halka oluyor, ekin başakları gibi eğilip kalkan bir salınımla bitimsiz bir akışa dönüşüyor. Mahalleden olduğu belli olan bazı kadınlar bir kenarda zikri izlerken sonra onlardan halkaya katılımlar da oluyor. Ama her katılan mutlaka o yeşil kırmızılı cübbeyi giyiyor.

Zaman ne çabuk geçmişti, dışından izlediğimiz halde bizi de sarıp sarmalamıştı bu çağıltı.

Az ötede iki Nil buluşup uzun bir akışa doğru çölün sessizliğinde yol alıyor. Hemen kıyısında Bir zikir halkasında gönülden gönüle bir çağıltı çoğalıyor.

Sudan ülkesi denilince sudan meseleleri aşan bir çağıltının izleri kaldı zihnimde, gönlümde.
#Zikir
#Dervişler
#nil
9 years ago
Nil’de zikir çağıltısı
İsmailağa buluşması
Nezahet, Zarafet ve Nezaket...
İmalat PMI, kredi kartı harcamaları ve Fed
Kim bu çılgın tüketiciler
Yıl 2030: Sokak köpekleri simülasyonu