|
Obama kraliçenin kapısını çalarken
Körfez ülkeleri zirvesi için Arabistan'a gelen
Obama, kralın ülkesinden kraliçenin adasına geçti
. Sadece bu benzeşme bile çok şeyi açıklamaya yetiyor. Amerika için Ortadoğu'da en son vazgeçeceği stratejik alan petrol bölgesi olduğunu tekrarlamaya gerek yok.


Suudi Arabistan kralından kraliçenin ülkesine, Birleşik Krallık'a gidiş, Avrupa'daki en vazgeçilmez müttefikine ziyaret anlamına geliyor. Avrupa Birliği ile Amerika ilişkilerinin gelecekte nasıl şekilleneceği biraz da İngiltere'nin AB içindeki konumuna bağlı.



Bu nedenledir ki Obama'nın AB'nin ağır toplarıyla zirve yapmadan önce kraliçenin kapısını çalması sadece geleneksel ilişkilerden kaynaklanmıyor.



İngiltere'nin tarihsel olarak Avrupa Birliği içinde hep ayrıksı duruşu bir yana artık karar noktasına gelmiş olması Amerika'nın Avrupa ilişkileri açısından son derece önemli. İngiltere AB'de kalıp kalmamanın tartışıldığı bu günlerde Obama'nın, Britanya vatandaşlarına ayrılmamaları yönünde tercih yapmaları çağrı boşuna değil. Britanyalıların iç işlerine karışmak gibi de yorumlanabilecek bu çağrı aslında iki ülkenin kaderiyle yakından ilgili. Amerika için İngiltere, AB içindeki güvenilir partneri olduğu gibi bir bakıma da gözü kulağı denilebilir.



Soğuk savaş sonrası Avrupa'nın Amerika'dan koparak, bağımsız bir küresel aktör olacağı beklentisi vardı. En azından eski bağımlılık ilişkisinin çok farklılaşacağı, Atlas Okyanusu'nun iki yakası arasında özel ilişkileri sürmekle beraber Amerikan güdümünden çıkıp bağımsız stratejiler geliştirebilecek güç olma iddiası Avrupalılar arasında çok dillendirildi. Nitekim Almanya'nın ekonomik olarak adeta önlenemeyen yükselişi nüfuz alanındaki ülkelerin ittifaka dahil edilmesiyle Fransa'yla birlikte Amerika'ya karşı alternatif politikalar geliştirme imkan ve cesareti vereceği varsayılıyordu.



Buna karşılık Amerika NATO'nun büyümesine paralel olarak AB'nin genişlemesini teşvik etti. Bu nedenle NATO şemsiyesi altına giren ülkelerin aynı zamanda AB üyesi olması tesadüf olamazdı. Böylece AB'nin kendi içinde yeknesak bir birlik olup, etkin kararlar alabilen bir yapı olması önlenmiş oldu. Hem Amerika'nın birlik içindeki nüfuzu arttı hem de AB, genişleyerek rakip bir güç olma yeteneğini kaybetti.



Bu süreçte Avrupa'nın batısında İngiltere nasıl Amerika'nın temsilcisi gibi konumlanmışsa, doğusunda Türkiye'nin AB üyeliğinde Amerika'nın ve dolayısıyla İngiltere'nin ısrarcı tutumu benzer stratejik tercihlerin sonucu idi. Ortadoğu ile kurulacak ilişkilerde Avrupa'dan çok Amerika'ya yakın duran Türkiye'nin birlik içinde yer alması önemli idi. Türkiye'nin bir bakıma özne olma potansiyelinin Batı içinde eritilmesi de sağlanmış olacaktı.



rkiye'nin üye olmasıyla Ortadoğu ile komşu olmak istemediklerini açıkça belirten AB'nin patronları

aslında geleneksel Avrupa refleksi ile hareket ediyordu. Avrupa'ya göre çok daha pragmatist ve küresel hesapları olan ABD ise Türkiye ile böylesi bir tarihsel hesaplaşmayı önemsemiyor, Ortadoğu'nun sisteme eklemlenmesi için

Türkiye'nin rol model olması

nı istiyordu.



Gelinen noktada Türkiye'yi kabul ederek Ortadoğu ile komşu olmak istemediğini, tüm Batılılaşma çabalarına rağmen

Doğulu yani İslam kimliği ile Türkiye'yi bünyesine alamayacağını gösteren AB, Ortadoğu'yu içine taşımış oldu.

Hala Ortadoğu ile sınır komşusu değil ama kendi politikalarının da bir sonucu olarak Ortadoğu'da yaşananlar nedeniyle

Ortadoğu Avrupa başkentlerine taşındı

. Yüzbinlerce mülteci güneyden kuzeye doğru Avrupa içlerine yürüyor.



Bu yürüyüş küresel adaletsizliğin, kapitalist dünyanın yeryüzünün büyük kesimine mal olan zenginliğinin küçük bir faturası...

Yeni Roma olma iddiasındaki Avrupa Birliği

Roma'nın kaderini yaşayacağı korkusuyla tehlike çanlarının çaldığı hissine kapılıyor.

Bu kez barbarlar kuzeyden değil güneyden geliyordu.


Bu gelişmelerle küresel hegemon olarak Amerika'nın beceriksizliğinin, kriz yönetme kapasitesinin artık sınırlarına geldiğini Avrupalılar da fark ediyor.



AB'nin Amerika'dan tümüyle bağımsız bir güç ve inisiyatif alma yeteneğinin kalmadığı az çok belli oldu. Ama Amerika'nın da AB'yi ne kadar daha inisiyatifinde tutabileceği sorusu da cevap bekleyen temel sorulardan biri.



Obama'nın Avrupa'nın patronlarıyla buluşması Avrupa Birliği'nin geleceği ve dolayısıyla Amerika'nın küresel gücünü daha ne kadar sürdürebileceği ile alakalı bir dönüm noktasına işaret etmektedir.



Bu süreçte Türkiye'nin geleceği kaotik bir yapı arz etmeye başlayan büyük güçler arası rekabette mi yoksa alternatif arayışlarda mı olacağı sorusu ise aceleye getirmeden, uzun vadeli bir medeniyet perspektifli bakışı ve hazırlığı gerektirmektedir.


#Körfez ülkeleri
#Obama
#Ortadoğu
8 yıl önce
Obama kraliçenin kapısını çalarken
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle