|
Hata yapan kaybedecek…
Seçimlerin hemen ardından şunu belirtmiştik: Hangi siyasi parti koalisyonun oluşmasını 'engelliyormuş', 'oyun bozanlık yapıyormuş' gibi algılanmasını önleyemez, o parti seçmen nezdinde itibar ve oy kaybeder…

Nitekim önümüzdeki iki aylık süreçte de siyasi iletişimin temelini bu konuda partilerin seçmen kitlesi nezdinde bir algılama savaşı verecekleri TV'lerdeki son 'didişme' (tartışma demeye dilim varmıyor) programlarının ana eksenini de bu alandaki ikna turları oluşturuyor… Kimin başarılı olacağını göreceğiz.

Sayın Başbakan bir küçük hamle yaptı ama bizce yetmez. Eğri oturup doğru konuşalım. Halen algılanan şu: Sanki CHP ile koalisyonun gelip takıldığı yer; onların 3 temel konuda esneklik gösterdikleri (Restorasyon yerine reform demek, 17 ve 25 Aralık girişimlerinden yola çıkarak bunu AK Parti'yi yıpratmak için kullanmaktan vazgeçmek, Cumhurbaşkanı'nın konumlandırılmasını koalisyon tartışmalarının içine almamak); AK Parti'nin ise CHP'nin 4 yıllık birliktelik önerisine karşı kısa süreli bir 'erken seçim hükümeti' kurulması konusunda ısrar ettiği...

“Bir yastıkta kocamak” ve/veya “Ölüm bizi ayırana kadar” gibi vaatlerle kurulan evlilikler bile kısa zamanda çözülebilmektedir. Davutoğlu 4 yıla neden “Tamam” diyip, ileride durum bakma şeklindeki pragmatik yolu neden tercih etmemiştir? Bu sorunun yanıtı da müphemiyet sınırları içinde durmaktadır henüz.

Siyasi iletişimde 2 ayda büyük stratejik değişim modelleri devreye giremez. Seçmen tercihleri çok güçlü bir şekilde değişmez… Ancak… Bir nokta hariç… Taraflardan birinin ciddi bir iletişim hatası yapması tüm tabloları etkileyebilir. (Bkz. Kenan Evren'in 83 seçimlerinden bir gece önce tek kanallı devlet TV'sine çıkıp Özal için “Buna oy vermeyin. Bu yalan söylüyor!” demesi ve ertesi gün ANAP'ın kendisinin bile beklemediği bir sonuçla tek başına iktidar olması)…

Hata yapılmazsa, aşağı yukarı ne olacağı belli… Aynen futbolda olduğu gibi… Real Madrid – Barcelona gibi takımlar karşılaşınca goller iki taraftan birinin yapacağı hatalarla atılabilmektedir…

Heyecanla izleyeceğiz bu son seçim maçını…

Marka olmak da zor onu korumak da…

Aylardır siyasetle yatar kalkar olduk. Bu nedenle çevremizde olup biten, ekonomik hayatımız için son derece önemli gelişmeleri atlayabiliyoruz. Örneğin şu marka meselesi ve sürdürülebilirlik konusunu birlikte ortaya koyan gelişmeler…

Marka yaratmak, içinde yaşamak durumunda olduğumuz kapitalist sistemin en karmaşık, en sorunlu işlerinden biri… Marka olduktan sonra onu korumak daha da zor… 'Yüzyıllık Markalar Derneği', ismini duyunca insan merak ediyor. Türkiye'nin Yüzyıllık Markaları hangileri? Hikâyeleri ne? Nasıl bir tarihe tanıklık etmişler?

Dernek, İstanbul Ticaret Odası ve İstanbul Kalkınma Ajansı'nın da desteği ile hem bu merakımızı giderecek hem de yerli ve yabancı turistler için mobil rehber niteliği taşıyacak bir projeyi, Yüzyıllık Markalar Dijital Platform'u hayata geçirmiş.

Projenin çıkış noktası İstanbul ve Türkiye'nin tanıtımına katkı sağlamak ve tarihi markalarımızın geniş hedef kitleleriyle buluşmasına desek olmak. Yüzyıllık Markalar Dijital Platformu'nu ziyaret edenleri İstanbul'un sembolü olan tarihi mekânlar, şehir haritası üzerinde konumlandırılmış hali ile Yüzyıllık Markalar Derneği'ne üye markaların tarihçeleri karşılıyor.

Proje için Tarih Vakfı ile markaların tarihine yönelik ciddi bir araştırma süreci geçiriliyor. Araştırma sürecinin çıktıları, üye markaların arşivleri ve tüm içerikleri toplayarak bir dijital arşiv programı üzerinden bu içeriği www.yuzyillikhikayeler.com websitesi üzerinden herkesle paylaşılıyor.

Genel bir bilgi edinmek üzere Derneğe üye markalara ve dünyadaki en eski 10 Marka'ya bir göz atmakta

yarar var:

#Yüzyıllık Markalar Dijital Platformu
#seçimler
#Markalar
9 yıl önce
Hata yapan kaybedecek…
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle