|
Kürt sorunu: Kapan ve sorumluluk

Dünkü tek satırlık yazımı soran çok olmuş… Basit: “Tepki, hissiyat ve diğergâmlık…”

25 kişinin hayatına mal olan iki terör eylemi Türkiye''nin havasını bir anda değiştirdi.

“Üç boyut”u var bu meselenin…

Önce “duygu yoğun bir siyasi tepki ortamı” var. Doğaldır, askere gönderilmiş, tezkeresine az kalmış, bebekleri, eşleri olan genç çocuklar öldü, öldürüldü…

“İkinci boyut”, bu ortamda baş gösteren “öfkenin nesnesi”yle ilgili…

Merkez medya, daha doğrusu merkez medyanın tetikçi kalemleri, bir avuç yazar ve düşünürü “tüm bunlar sizin görüşleriniz yüzünden” diyerek öfkenin nesnesi haline getirmekle meşguller.

Başını kimi “magazin horozları”nın çektiği, düşünce ve akıl çıtasını yerlerde süründüren kan kokulu popülizm bu ülkede ilk kez baş göstermiyor.

Bu, birilerinin bel altı hamlelerle diğerlerini yaralamaya, vasatlığın intikamını almaya çalışmasından öte bir iş, aslında.

Bu, bir anlamda tek sesliliğin, tahammülsüzlüğün politikasını yapmaktır.

Demokrasiyi, demokratik tartışmayı boğmak, başta terör olmak üzere tüm kötülüklerin faturasını düşünceye, siyasete ve demokrasiye çıkarmaktır.

Siyaset ve demokrasi…

Siyaset ve demokrasinin Kürt meselesinde, terör hadisesinde yeri ne?

İşin “üçüncü boyut”u işte burada gizli…

Önce şunu görmek gerek:

Bu tür saldırılar ülkelerin ruh halini ve siyasi atmosferini tümüyle değiştirir.

Öfke ve tepki öne geçtiği andan itibaren tartışma kalmaz. Ne Anayasa tartışabilirsiniz, ne demokrasi paketi, ne değişim politikası…

Güvenlik kaygısı belirleyici olduğu an, doğal olarak, güvenlik politikası ve güvenlik kurumları öne çıkar. Böyle olunca hükümetler sertleşir ve sertleşmede güvenlik kurumlarıyla yarışırlar.

Nitekim şu anda buna yatkın bir atmosfer oluşuyor.

Peki neden tüm bunlar?

Çünkü PKK''nın buna ihtiyacı var…

Malum “Kürt meselesi alanı” dünkü gibi sadece PKK''nın cirit attığı bir alan değil. Bu alanda şiddet karşıtı farklı Kürtler ve eğilimleri var, AK Parti var, PKK''lı olmayan siyasi unsurlar var. Toplumsal düzeyde yaşanan bir çoğulculaşma var. DTP bile farklı eğilimlerden oluşan bir koalisyon.

PKK''nın uzun süredir bu gelişmeden rahatsız olduğu bilinen bir gerçek…

Bu gelişimi engellemek, bu farklılıkları yok etmek, Kürt meselesi alanını tümüyle kendi denetimi altına almak PKK''nın temel hedefi. Terör bunun için PKK tarafından yükseltiliyor…

Demokrasi ve siyaset PKK''nın önünü açmıyor, tersine tıkıyor.

Başka bir ifadeyle demokratik gelişme, demokrasinin öngördüğü çoğulculuk ve farklılaşma PKK''yı zaafa uğratıyor. Zira PKK iktidarını ve gücünü silaha ve teröre borçludur. Türkiye''de sistemin otoriter nitelik kazanması onun ana besin kaynağıdır.

Şimdi olanı görmek gerek: PKK şiddet ve terör üzerinden çok yönlü bir tuzak kurmuş durumda.

Bir yandan kaybetmek üzere olduğu oyunu ve bölgeyi geri almak istiyor…

Öte yandan Türkiye''yi Irak bataklığına iterek ülkenin içine kapanmasını sağlamaya çalışıyor.

Basında sık yer aldı: PKK''nın elebaşlarından Karayılan, “Türk ordusunu Irak''ın derinliklerine çekmemiz lazım” diyor, emrindeki adamlara…

Umarız duygu, öfke ve tepki dalgası ülkenin tuzağa düşmesine yol açmaz…

Terörü ve PKK''yı, öfke çığlıklarıyla değil, siyasetle, akılla, demokrasi ve güvenlik önlemlerini iç içe sokarak boğabilirsiniz…

Sorumluluk herkesin:

Hrant olmayı da bilmek gerek, gerektiğinde Mehmet olmayı da…

Tahammülsüzlüğü işleyen popülizme de, kalemlerine de kulak asmayın…

Demokrasinin icap ettirdiği yerde durun…

Yol acılıdır, meşakkatlidir, ama sonu ışıklıdır…

17 yıl önce
Kürt sorunu: Kapan ve sorumluluk
Zamanda ve mekânda bir uyanış: Sîdî Ukbe Ulucamii
19 Mayıs’a 10 gün kala…
Uluslararası doğrudan yatırımları çekmek
Enflasyon, döviz kuru beklentileri ve CDS
İsrail ve Batı’nın çifte standardı