|
Hasan Karakaya’nın bıraktığı not
Hasan Karakaya'nın ölümü, bizim meslekteki insanları derinden etkiledi. Yakından tanıyanlar, dostu olanlar, sevenler hüzünlere, acılara boğuldu. Sevmeyenler ise, Hasan Ağabeyin eski yazılarını karıştırıp, intikam almanın peşine düştü.

Eskiden ölümler daha çok iz bırakırdı

Eskiden ölümlerin yaşattığı acılar, hüzünler, travmalar daha çok etkilerdi insanı sanki. Şimdi ne kadar hızlı unutuyoruz hepsini.

Tabutu omuzlayıp, kara toprağa defnettikten sonra, eve gelene kadar unutuyor her şeyi insanlar.
Sanki hiç ölmeyecekmiş gibi, hayata yapışıyorlar yine. Sanki ölüm ona hiç ulaşmayacakmış gibi, dünya nimetine, makamlara, koltuklara, şöhrete, servete sarılıyorlar.

Oysa az önce defnettiği arkadaşının yanına gidecek bir süre sonra. Onu da başka arkadaşları omuzlayacak, onun hakkında da birileri bir kaç tivit atacak, bir iki yazı yazacak ve onu da unutacaklar...

Böyle düşünmüyor yaşayan insanlar işte. Hiç ölmeyecekmiş duygusu yaşayan her canlının en büyük güdüsüdür.

Ölümsüzlük iksiri peşinde olanlar

'
Ölümsüzlük iksiri', binlerce yıldır her insanın gerçek olması için uğraştığı bir rüya
. Tüm masallarda, tüm hikayelerde, tüm yazıtlarda 'ölümsüz olmak', hep baş yapıttır. Ancak insanlık tarihinde tek bir kişi bile bulamamıştır bu ölümsüzlük yolunu. Yine de her devirde, her insan bu yolu bulmak için dener, vazgeçmez.

Siyasette, medyada, bürokraside, iş dünyasında, sanat dünyasında binlerce insan vardır ölümsüzlük peşinde. Ölüm ona uğramayacak diye düşündüğü için, sahip olduğu makamı, şöhreti, zenginliği kaybetmemek uğruna her şeylerini feda ederler adeta.

İnsan, onuru, ilkeleri, haysiyeti ve vicdanı olmadan tüm bunlara sahip olursa ne olur ki? Sadece cesedinin varlığı kalır geride. İnsanın tüm kıymetli hazinesini taşıyan ruhudur
. Ruh haysiyetini ve vicdanını kaybederse geride ceset kalır ki, et ve kemikten başka bir şey değildir bu. O da toprakta çürür. Oysa ruh ölmez. Asıl ölümsüzlük ondadır.

“Keşke”, insanın hatalarının hülasasıdır

Bir gün, o Kaf Dağı'ndan indiğinde ve ölümün ona yaklaştığını gördüğünde pişmanlık başlar insanda. “Keşke” cümleleri o zaman kurulur.

“Keşke”, insanın hatalarının hülasasıdır. Gecikmiş bir pişmanlıktır. Mutsuzluk vermekten başka, bu cümleyi kurana hiçbir faydası yoktur. Sadece bir tek işe yarar: Başkalarının bu “keşke” cümlelerinden ders çıkarmasına.

Ölümü tatmış biri konuşabilseydi, ne kadar çok “keşke” cümlesi kurardı değil mi? Oysa Allah, başkasının ölümünü bize göstererek, yaşarken bu dersi çıkarmamız için bize fırsat veriyor aslında. Heyhat, bu fırsatı çok azımız değerlendiriyor.

Hasan Karakaya'nın bıraktığı not

Hasan Karakaya'yı uğurlarken, bir meslektaşımızı, arkadaşımızı uğurlarken bunları düşündüm. Bunları tüm meslektaşlarımın düşünmesini de arzu ettim. O
zaman köşelerimizden daha çok sağduyu, daha çok aklı selim, daha çok dostluk mesajları yayınlanır umudundayım. Bence Hasan Ağabey bize böyle bir not bıraktı.

Bir gün bu köşe de kapandığında ve bizler de Hasan ağabeyin yanına gittiğimizde, ardımızdan güzel şeyler yazılsın, güzel hatıralar kalsın diye umut ederiz.

Bunun için şimdiden güzel şeyler ekmek gerekir ki, sonra güzel şeyler biçelim.

İnşallah Hasan ağabey, Medine'de dizinin dibinde ruhunu teslim ettiği Efendimiz'e (sav) komşu olur.
#Hasan Karakaya
#Kaf Dağı
#Keşke
8 yıl önce
Hasan Karakaya’nın bıraktığı not
İsmailağa buluşması
Nezahet, Zarafet ve Nezaket...
İmalat PMI, kredi kartı harcamaları ve Fed
Kim bu çılgın tüketiciler
Yıl 2030: Sokak köpekleri simülasyonu