Sadece İstanbul'da değil, yurt dışında ve de tüm büyük kentlerde '
ve '
sendromu yaşayan herkese tavsiye edilebilir…
beyin davetini ikiletmedik. Cuma akşamı Gaziantep'e gidip Cumartesi akşamı döndük… Yoğun ve hayli yorucu bir programdı. Fiziki yoruculuktan ziyade algılama bombardımanı yorgunluğu…
Cuma akşamı
'nın ödül törenine katıldık. Türkiye'nin çeşitli üniversitelerinden 82 öğrenci grubunun eserleri yarışmış.
Belgesel ve Kurmaca Kategorilerinde ilk üçe ödüller ve birer mansiyon verildi. Bir de yarışmaya katılmasına rağmen, elim bir trafik kazasında hayatını kaybeden bir gencin anısına yakınlarına Jüri Özel Ödülü sunuldu.
Belgesellere bayıldım. Bir de her aşaması tereyağından kıl çeker gibi düzenlenmiş etkinliğin akışına… İstanbul'daki Zorlu PSM'yi çağrıştıran modernlikte 900 kişilik büyük salon tıklım tıklım doluydu. İstanbul'daki üniversitelerin de düzenledikleri bazı kısa film yarışmaları ödül törenlerine katılmışlığım vardır. 40-50 kişilik bir seyirci grubundan fazlasını bulamazsınız… Doymuş sanki İstanbul'daki genç…
Belgesel'de birincilik İstanbul Üniversitesi'nden
'na gitti; Kurmaca'da ise ipi Dokuz Eylül Üniversitesi'nden
göğüsledi…
Ödül töreninde katılan Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı
hanımefendinin davetini de kırmadık. Ertesi sabah 1. Bulgur Festivali'ne gittik. 'Payitaht'ta oturanlar bu tür festivalleri küçümseyebilirler. Geleneksel
başlayan, 101 çeşit bulgur yemeğinin tattırıldığı ve çeşitli sosyal faaliyetlerle zenginleştirilmiş olan bu festivalin kentin ticari ve sosyal hayatı üzerindeki etkisini görmeden, önemini anlamak mümkün değildir.
Kentlerine sahip çıkan iş adamlarının ve de konuşmalarıyla olaya verdikleri önemin altını çizen Başbakan Yardımcısı
, TİM Başkanı
ve Tarım Bakanı Yardımcısı
'in mesajlarının ağırlığını Ankara, İzmir ve İstanbul'dan anlamak zor… Orada olmak lazım…
Cumartesi ise yine HKÜ'deydik. Bu kez ikinci yıl mezunları için düzenlenen Diploma Töreni'ne katıldık. En çok nelerden etkilendim?
1. Yine mükemmel bir organizasyondan. 867 öğrenciye diploma verip kimseyi sıkmamak, salonu dolu tutmak zor iştir. (Bu işlerden bir miktar anlarız)
2. Okul Birincisi ve bir fakültenin Bölüm Birincisi olan iki öğrenci kardeşimizin her ikisinin de evli ve ikişer çocuk büyüten anneler olmaları. (Mehmet Şimşek etkili konuşmasında, “Bahane üretmeyin, iş üretin” demişti)
3. Mezunların yarıdan fazlasının kız öğrencilerden oluşması.
4. Üniversite yerleşkesinin benim Avrupa'da hasbelkader okuduğum ve gördüğüm üniversitelerden çok daha gelişmiş ve modern yapısı.
5. Aslen Doğu Karadenizli olan Kalyoncu ailesinin Hasan Kalyoncu'nun yaklaşımıyla doğdukları değil 'ekmek yedikleri' yerde sosyal sorumluluk gereği milyonlarca dolarlık yatırım yapmaları ve bu yatırımı sürdürmeleri.
6. Öğrenci terkibinin (profilinin); gerek dünya görüşü, kültür ve inanç olarak gerekse yaşama tarzı itibarıyla neredeyse yüzde yüz oranında Türkiye'nin genel nüfus profilini yansıtması.
7. Gazianteplilerin üniversitelerine sahip çıkmada gösterdikleri tutarlılık… Çoğunluğu Gaziantep dışından davet edilip kente yerleşmiş olan üniversite öğretim üyelerinin üst düzeydeki nitelikleri ve üniversiteden duydukları memnuniyet. (Birçoğu ile yüz yüze konuştum.)
Büyük kentlerde '
yollarını mutlaka düşürmeleri gereken kentlerden biri –baba memleketi olduğu için söylemiyorum- hiç şüphesiz Gaziantep…
