Bir iki kere yazmamız bizimkileri pek etkilemedi. Chobani'nin sahibi ve CEO'su
'yı
diye alkışlamaya devam ettiler… Röportajlar, sohbetler gırla gitti…
Ancak geçenlerde bu sefer evirip çevirmesi, bir şekilde yedirilip yutturulması pek kolay olmayan bir açıklama yayıldı etrafa. Kaynak
idi… Uluslararası kanal
ile konuşmuştu. O da içini dökmüştü:
1994'te ABD'ye yerleşen ve daha sonra Chobani adlı yoğurt firmasını kuran Ulukaya, CNN'e son zamanlardaki mülteci krizini değerlendirmiş. Ulukaya, Suriyeli mültecilere milyonlarca dolar yardım yaptığını ve bazılarına fabrikasında iş verdiğini söylemiş. (Gözümle görmeden inanmam)
Yaklaşık bir buçuk milyar dolarlık bir servetin sahibi olduğu bildirilen Ulukaya, Türkiye'yi neden terk ettiğini de şöyle açıklamış: “Türkiye'den ayrıldım çünkü Kürttüm ve Kürtlerin hak taleplerini oldukça önemsiyordum.”
Pek çok Kürdün Türkiye'den kaçmak zorunda kaldığına dikkati çeken
'nin yaratıcısı, “Kürtler, Türkiye'de insan hakları ihlallerine maruz kaldı. Köyleri bombalandı ve boşaltıldı” diye konuşmuş.
İşte Türk yoğurduğunu Yunan yoğurdu, diye pazarlayan, Türk değil Kürt olduğunu ve Kürtlerin Türkiye'de gördüğü kötü muameleden dolayı ülkeyi terk etmek zorunda kaldığını iddia eden bu zat-ı muhteremi, bakalım bizim ecnebi Türk aydınları daha ne kadar
diye yutmaya ve yutturmaya devam edecekler?...
Adlarını çeşitli yatırım alanlarındaki başarılarıyla ve de bazı irili ufaklı krizlerle duyuran
ve ana hissedarları
, bu kez ciddi bir itibar krizi ile karşı karşıya..
Akkök Holding'te
ve
'nin 47 kat sermaye artırımı talebi, ortanca kardeş
'ün başvurusuyla mahkemeden dönmüş. Ayrıca bu kişilerin 19 yıl hapsi istenmiş. İşlem tefecilik olarak ortaya konmuş. Medyada yer alan haberlere göre 203 milyon TL'ye Hazine el koyabilirmiş.
Ömer Dinçkök'ün mahkemeye başvurma nedeni olarak, Ali Raif ve Nilüfer Dinçkök ile onların çocuklarının yer aldığı yönetim kurulu üyelerinin yaptığı sermaye artırımıyla, Ömer beyi yönetim kurulundan çıkarmak istemeleri gösteriliyor.
Üç kardeş arasında 'Holdingi büyütmek için yapılan' sermaye artırımına dair tartışmadaki dava sayısı bu arada 70'e ulaşmış. Akkök Holding bünyesinde 17 şirket ve 18 üretim tesisi bulunan Akkök Holding, gayrimenkulde Akmerkez, kimyada Aksa Akrilik, enerjide Akenerji ile Borsa İstanbul'da işlem görüyor.
Topluluk, 1999 depremi sonrasında Yalova yakınlarındaki
tesislerinde ortaya çıkan kimyasal sızıntı nedeniyle ciddi bir krizi atlatabilmek için uzun yıllar uğraşmıştı.
Kamuoyu Aksa'yı 17 Ağustos depreminde hasar gören tanklarından çevreye 6500 ton (altı bin beş yüz ton)
sızdırmasıyla yakından tanımaya başladı. Oysa ki bu kimyasal tesislerin kuruluşu 1968 yılına gidiyordu.
İddiaya göre, fabrikaya ait tesislerle ve depoların kuruluş aşamasında ruhsatları yoktu. Fabrikanın kurulduğu yer için ise, işlediği yüksek derecede zehirli siyanür ve türevleri nedeniyle insan sağlığı ve çevre açısından büyük riskler taşımasına rağmen yasal olarak zorunlu çevre etki değerlendirme çalışmaları ve raporları da yaptırılmamıştı. Bu tür sağlık açısından riskli sanayi tesislerinin çevresinde insan kullanımına kapalı 1200 metrelik zorunlu koruma bandı da oluşturulmamıştı.
Bu vahim durum Dinçköklerin başını uzun süre ağrıttı…
Ancak bu seferki, sanki çok daha fazla ağrıtacak. Kriz İletişimi Yönetimi'nin gerekli adımlarını atarlarsa belki mümkün olan en az hasarla kurtulurlar bu durumdan. Onun da bir numaralı koşulu şeffaflıktır…
Gördüğümüz kadarıyla taraflardan hangisi kamuoyunu en hızlı ve şeffaf bir şekilde bilgilendirirse, o taraf krizi daha az hasarla atlatacaktır.