Seguela önce bir afiş yaptırmış. Bir lokomotif. Lokomotifin önünde
bey. Altında slogan: “Türkiye'yi geleceğe taşıyacak lider.”
Nasıl? İyi değil mi? Yalnız unutulmamalı. O sıralar henüz Yüksek Hızlı Tren falan yok. Tren o sıralar Fransa'da dakikliği, hızı, değişimi, teknolojiyi simgeliyor. Bizde ise rötarı, yavaşlığı, ayrılığı…
Kısa sürede tebahhur etmişti Seguela… Çünkü iletişimin dili evrensel değildi; millî idi… Evrensel olan ilişkinin dili idi. Ve bu ikisi sık sık karıştırılırdı.
Bu sefer CHP devreye girmiş. Şili'de demokratik yolla seçilmiş
'yi kanlı bir darbe ile deviren faşist diktatör
'ye karşı yürüttüğü kampanya ile ülkesinde iletişim tarihine adını yazdırmış olan Şilili reklamcı
'yı Hayır kampanyasını yönetmek üzere Türkiye'ye çağırmış…
Bu seferki Seguela gibi hemen atlamamış olaya. Bir hafta etrafı incelemiş sonra karşısına geçtiği basına ilk itirafını sunmuş: “Hayır oyunun ne önerdiğini anlamış değilim.” Sonra da Şili'de kendisinin yürüttüğü kampanyanın diktatör Pinochet'e karşı olduğunu, ülkesindeki durumun Türkiye'deki durumla aynı olmadığını vurgulayarak eklemiş: “Benim yaptığım, bir diktatöre karşı tanıtım kampanyası gibi bir şeydi, buradaki durum biraz daha farklı.”
Artık ne dedilerse; Sayın Cumhurbaşkanını nasıl anlattılarsa kendisine… Adam bir bakmış anlatılanla gerçekler aynı değil.
Allah selamet versin. Hem CHP'ye hem de Ferrada'ya…
Bu arada kullanılacak kilit siyasi mesajlara da dikkat etmesi gerecek arkadaşların. Dolar yükselip 3.90'nın üzerine çıktığında yüklen Allah yüklen. Bir hafta sonra Dolar 3.60'ın altına düşünce, süt dökmüş kedi…
Ekonomik güven endeksi düşünce cellallen. Bu ay bu sefer geçen aya göre yüzde 6,8 artarak, 91,5'e yükselince. Sus pus ol…
Böyle siyasi iletişim olur mu?
Bana ne değil mi? Bana şu: Bu kadar beceriksizliğe rağmen Hayır oyları hâlâ olması gerekenden yüksek görünüyorsa, durup düşünmek lazım.
Değişikliklerle ilgili bilgilenme hâlâ çok zayıf. Cumhurbaşkanımızın üstün liderlik vasıfları tabii ki işin lokomotifi; ancak tek itici gücü olamaz. Ankara'daki lansmanda neyin lanse edildiğini de ben anlamış değilim. Doğru. Bir heyecan verilmiştir. Birlik beraberlik havası yaratılmıştır; ancak bu yeterli değildir. Sayın Başbakan'ın heyecan dolu konuşması gereklidir; iyidir; ancak yeterli değildir. Şarkılar, filmler sloganlar olayı götürüp hâlâ Cumhurbaşkanımıza kilitlemektedir. Ve bu yükü Cumhurbaşkanı ve AK Parti'nin doğal lideri Recep Tayyip Erdoğan'ın bir kez daha yüklenmesi beklenmektedir.
Beni ilgilendiren işin siyasiden çok iletişim boyutudur. Ve iletişim boyutunda bir iletişim hocası ve yazarı olarak benim Cumhurbaşkanı dışında gördüklerime geçer not vermem olası değildir. Umalım, Sayın Cumhurbaşkanı bir kez daha tüm açıkları tek başına kapatsın…
