|
Önce biz ev ödevimizi doğru dürüst yapalım

Terörle mücadele dört alanda olur:



Bir: Güvenlik boyutunda.



İki: Ekonomi boyutunda



Üç: Sosyal boyutta.



Dört: Algılama Yönetimi boyutunda.



Görüldüğü kadarıyla Türkiye güvenlik boyutunda geçmişe oranla hayli başarılı bir politika izlemekte. Her ne kadar 30'a yakın canlı bomba yakalamış olsa da -aradan kaçan bir iki tane serseri mayının gelip toplumumuza çarpmasına engel olunamayışını güvenlik ve istihbarat zaafı olarak eleştirenler bulunsa da-, gerek PKK gerekse de IŞİD'e karşı kazanılmış mevzilerin küçümsenmeyecek boyutta olduğu söylenebilir.



İşin ekonomik boyuttaki mücadelesinde ise her ne kadar, pek çok teşvik kararı alınmış olsa da bölge halkının işsizlik, adam başına düşen GSMH ve genel refah düzeyi gibi kriterlerde terörün kaynaklarını kurutacak bir ekonomik yapılanmadan söz etmekten hâlâ çok uzaktayız.



Sosyal ve kültürel alandaki mücadelede ise geçmişe oranla bir hayli yol alınmıştır. Kürt kültürü ve sosyal ilişkilerinin gelişmesine açılan geniş alan ve verilen değerdeki yükselmeyi dikkate almamak açık bir haksızlık olur.



Gelelim en çok ihmal edilen alana.. Yani işin iletişim boyutuna. Nasıl yıllardır sözde Ermeni soykırımı meselesini dünyaya yeterince anlatamamışsak, Türkiye'nin bir terör ülkesi olmadığını, sayın Cumhurbaşkanı'nın bir diktatör olmadığını, İstanbul'un tüm dünya metropolleri içinde en asude kentlerden biri olduğu gerçeğini ve nihayet bizim Kürt halkıyla hiçbir meselemiz olmazken sorunun Kürt terör örgütüyle ilgili olduğunu ne içerde ne dışarıda lâyığıyla anlatabilmiş değiliz.



Lâyığıyla anlatamadığımız içindir ki toplumda tedirginlik almış başını gidiyor. Bazı şirketler çalışanlarına “Kitle ulaşım araçlarına binmeyin, taksiyle gelin. Biz parasını öderiz” diyorlar. Ne kadar süreyle ödeyecekler acaba? Perakende sektöründe ciro yüzde 50 düşmüş. Otellerdeki ve restoranlardaki iptaller ise daha fazla. 1980 darbesi öncesi ve sırasında dahi toplum bu kadar gergin ve tedirgin olmamıştı.



Ölümden korkmak insanın doğasında olan bir şeydir. Saklanmak, kaçmak, gizlenmek ise toplumsal cinnete dönüşebilecek bir yılgınlık ve tedirginliğin başlangıcı olabilir. Bununla mücadele etmenin tek yolu da güçlü bir iletişim atağıdır.



Dün Haliç Kongre Merkezi'nde, “5 Bin Köye 5 Bin Orman Eylem Planı ve Türkiye Çınar Yılı 2016 Projesi ile Dünya Ormancılık, Su ve Meteoroloji Günlerini Kutlama Merasimi”ne katılan Sayın Cumhurbaşkanı

Recep Tayyip Erdoğan

, seferberlik çağrısını şu cümlelerle yaptı:



“Buradan milletime bir çağrıda bulunuyorum. Teröre karşı, Malazgirt ruhuyla, ulu Osmanlı çınarının azametiyle Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı'nın azmiyle yeni bir seferberlik çağrısı yapıyorum.”



Bu çağrıyı, stratejik açıdan planlanmış taktik açıdan mükemmel uygulanmış bir iletişim yaklaşımıyla gerçekleştirecek adres bellidir: Başta Kültür ve Turizm olmak üzere tüm bakanlıkların bu yöndeki iletişim faaliyetlerini koordine edecek olacak olan

Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü



Biliyorum; bu makamı yıllardır dilime pelesenk ettim. Bunun sebebini merak edenler Türkiye'nin ve devlet başkanının dünyada nasıl algılandığına baksınlar yeter. Tabii ki İslamofobik söylemleri körükleyen ve güçlü bir Türkiye'yi yok saymak isteyen Hıristiyan Batı'nın eli de bu arada armut devşirmemiştir ancak biz ev ödevimizi doğru dürüst yapmazken durup durup Batı'ya çemkirmenin de bir alemi yoktur.



GS- FB maçının ertelenmesinden bile algılamayı negatif yönde etkilemek yolunda medet umanları susturacak bir iletişim faaliyeti bugünden başlatılamaz. Bugünden başlatılacak çalışmalar ancak yıllar sonrasında algılamaları etkileyebilir.



Bu arada ister istemez akla geliyor; Ya derbiyi ertelemeselerdi de çıkışta -Allah korusun- iki canlı bomba yüzlerce kişinin ölümüne neden olsaydı, o zaman kimbilir neler diyeceklerdi? Yani bu 'aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık' durumundan kurtulmanın tek yolu gerçeğe dayalı bir algılama yönetimi stratejisidir. ABD'nin, İngiltere'nin ve bilumum Avrupa ülkelerinin yıllardır yaptıkları gibi.




İnternet, internetin kurdudur


Kapitalizmi ve liberalizmi tehdit eden bir numaralı düşman ne komünizmdir ne de başka herhangi bir izm… Kapitalizmin bir numaralı düşmanı vahşi kapitalizmdir. Tüketim toplumunun ve çılgınlığının üvey evladı olan sınırsız sorumsuz özgürlük anlayışının nemalandığı bir numaralı kaynak internet ortamıdır. Dilediğine s

ü

tre gerisinden hakaret et, dilediğin zaman kampanya yap, dilediğin zaman kapat, dilediğin zaman aç, herhangi biri mağdur olup yasal yollara başvurdu mu da, “Vay medya özgürlüğü elden gidiyor” diye bağır çağır.



Twitter'ın terör olaylarını engellemek için zaman zaman bir süre durdurulmasına isyan edenler,



Facebook dilediğini yapacak ama devlet kendini ve halkını korumak için bunlara elini bile süremeyecek. İşte vahşi kapitalizm böyle bir şeydir. Nasıl insan insanın kurduysa, (homo homini lipus), internet özgürlüğünün kurdu da yine internet özgürlüğüdür.




#Terörle mücadele
#Eylem Planı
#Kürt kültürü
#Kapitalizm
8 yıl önce
Önce biz ev ödevimizi doğru dürüst yapalım
Korku zamanı
Boykotta kafalar neden karışık
Kimin enflasyonu
Terör örgütü elebaşı olarak İsrail portresi…
Hamas’ın ateşkesi kabulü ve İsrail’in Refah Operasyonu