|
Aşkım, sevdam, tutkum, kavgam…

Cumhurbaşkanlığı seçimi için adaylığı açıklandığında, 1 Temmuz 2014'te Recep Tayyip Erdoğan şunları söylemişti:



“Bu bir veda değil. Bu, bir ayrılık buluşması, bir veda töreni değil. Bizim için her bitiş, yeni bir başlangıçtır. Bizim için her gün, yeni bir gündür, taze bir başlangıçtır. Bugün de birbirimize veda etmiyor, birbirimizden ayrılmıyor, yeni bir başlangıcın heyecanını hep birlikte yaşıyoruz…

Birbirimizden kopmayacağız. Özellikle, Türkiye'nin istikametini belirlerken, Türkiye için mücadele ederken, her aşamada ve her kademede hep birlikte olacağız. Partimizle de, Hükümetimizle de birlikte hareket edeceğiz. Ne ben sizlerden ayrılıyorum, ne sizler geride kalıyorsunuz.

Bugünlere birlikte geldik, Allah'ın izniyle birlikte yürümeye devam edeceğiz.



Kardeşlerim, Bir kez daha her birinizden helallik diliyorum… Bana sizler gibi yol arkadaşları nasip ettiği için, sizlerle yol yürüme bahtiyarlığına eriştiğim için, Rabbime sonsuz teşekkür ediyorum. Evet… Bu, bir veda değildir, bir kapanış, bir bitiş değildir.



Bu, son sayfasını okuyup kapattığımız kitabın, yeniden ilk sayfasına dönüştür. Bu, bir hatime değil, bir Fatiha'dır, bir açılıştır.”


AK Parti'nin katıldığı son grup toplantısında, 22 Temmuz 2014'de milletvekillerine şöyle hitap etmişti Erdoğan:



“Evet… Eğer milletim takdir eder de seçilirsem, bu kürsü aracılığıyla sizlerle birlikte olamayacak, buradan sizlere hitap edemeyeceğim. Elbette sohbetlerimiz, muhabbetimiz, başka kürsülerde, başka salonlarda, başka zeminlerde devam edecek. Kardeşliğimiz inşallah, bu salonun eski sakinleriyle, sizlerle, bu salonun gelecek sakinleriyle, bu can bu tende olduğu müddetçe devam edecek. Belki de veda ederken, bu kürsünün onurunu ve aziz hatırasını da sarsmadan taşıyacağımı bilmenizi istiyorum. Bir kez daha sizlerden helallik diliyorum. Bir kez daha, Rabbimin sizlerden razı olması için dua ediyorum.”



AK Parti'nin Olağanüstü Kongresi'nde, 27 Ağustos 2014'de, seçilmiş Cumhurbaşkanı olarak salona şunları söylemişti Recep Tayyip Erdoğan:



“Adalet ve Kalkınma Partisi'ni, yani

aşkımı, sevdamı, tutkumu, kavgamı

da önce Allah'a, sonra sizlere emanet ediyorum…”



Bu vedadan 979 gün sonra, 2 Mayıs 2017'de tekrar partisine üye oldu Recep Tayyip Erdoğan. “Kurucusu olduğum partime,

yuvama, sevdama, aşkıma

bugün yeniden dönüyorum” diyerek…



Pınarhisar Cezaevi'ne giderken, “bu şarkı burada bitmez” demişti Erdoğan; o şarkı orada bitmedi. Anayasa gereği AK Parti Genel Merkezi'ni arkasında bırakırken de “bu bir veda değil” diyordu; nitekim veda olmadı.



Recep Tayyip Erdoğan, kurucusu olduğu, aşkı, sevdası, tutkusu ve kavgası olarak tanımladığı partisini aslında hiç terk etmedi. Siyasete veda edip “devletin adamı” olmak yerine, siyasetle irtibatını koruyup “milletin adamı” olmayı başardı.



Devlet, diğer cumhurbaşkanlarına yaptığı gibi onu da dönüştürmek istedi; tersi oldu, O devleti dönüştürdü.



Sadece devlet değil; Erdoğan'ın partisine veda ettiğine, partisinden ayrıldığına, artık geri dönmeyeceğine inananlar da büyük yanılgı içine girdiler.



Beklenen gerçekleşti, hasret sona erdi.



“Tarafsız cumhurbaşkanı” tartışmalarının zerre miskal kıymeti yok, itibarı da yok.



Ne yani, yüzde 60 katılımla oluşmuş bir Meclis'in üçte 2'si seçince tarafsız olunuyor da, doğrudan halk tarafından, hem de yüzde 50 üzerinde oyla seçilince tarafsız olunmuyor mu?



Devletin dayattığı ve Meclis'e silah zoruyla seçtirttiği aday tarafsız oluyor da, milletin aday gösterdiği, milletin doğrudan seçtiği cumhurbaşkanı tarafsız olmuyor mu?



Siyaset taraf tutmak değildir. Siyaset, 27 Mayıs darbecilerinin 57 yıldır milletin hafızasına kazımaya çalıştıkları gibi kirli, lekeli, çirkin bir iş de değildir.



Siyaset de iyidir, siyasetçi de iyidir.



Cumhurbaşkanının siyasetçi olması, aslında olması gerekendir.



Cumhurbaşkanı'nın siyasetle uğraşmasını, bir partinin üyesi olmasını, genel başkanı olmasını eleştiren her siyasetçi, önce kendisini yok sayar, kendisini inkâr eder ve kendi siyasetine haksızlık eder.



16 Nisan'da devlet ve millet ayrımı ortadan kalktı. 16 Nisan'da, devlet aklı ve siyaset aklı ayrımı da ortadan kalktı. Artık millet var, milletin yüzde 100 sahibi olduğu bir devlet var.



AK Parti Türkiye'yi dönüştürdüğü gibi, siyaseti de dönüştürdü. Şimdi, Recep Tayyip Erdoğan'ın önce üyeliği, ardından genel başkanlığı ile, AK Parti yeni siyasete hızla uyum sağlıyor. AK Parti, yeni bir aşkla, heyecanla, motivasyonla 2019 hazırlıklarını başlatıyor.



Şimdi değişim sırası muhalefette. Aslında başkaca bir alternatifleri de yok.


#Cumhurbaşkanlığı seçimi
#Recep Tayyip Erdoğan
#AK Parti
#16 Nisan
il y a 7 ans
Aşkım, sevdam, tutkum, kavgam…
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!
Unutma sakın!