|
Her demokrat aynı fikirde olmak zorunda mı?

Demokrasiyi herkesin farklı tarif ettiği bir dünyada elbette ortak bir demokrat tanımı bulamayız. Ama ortak paydalar ve uzlaşı alanları bulabiliriz.

Türkiye anayasa üzerinden oligarşik bir yapının değişimini tartışıyor. İşin ilginç tarafı bu tartışmada eskiden değişimi savunanların tam tersi bir yere geçmeleri. Bu nedenle taraflar ve argümanlar kafa karışıklığına sebep oluyor.

Bu süreçte güvensizlik, yetersizlik, kutuplaşma gibi pek çok gerekçe elbette tartışılmalı. Ancak tüm bu tartışmalarda küçümseyen, üstten bakan ve sadece ve sadece biz biliriz diyen, açıklama yapmak yerine suçlamaya tercih eden önyargılı ve saplantılı itirazlar haklı gerekçelerin de dikkate alınmasını engelliyor.

Aynı yaklaşımı taklit ederek verilen cevaplar da öyle:

Demokratikleşmeyi destekliyor musunuz?

Askeri vesayetin kalkmasını istiyor musunuz?

Avrupa Birliği hedeflerinin demokratik bir topluma katkı sağlayacağına inanıyor musunuz?

Anayasa''nın değişmesini istiyor musunuz?

Hem tüm bu sorulara “evet” cevabı verip hem de tüm bunlara karşı bir tutum almak büyük bir çelişkiyi de ortaya çıkartıyor. İtirazlar önyargılı olunca cevaplar da savunmacı oluyor.

Avrupa Birliği ve özgürlüklerin genişletilmesi hedefine karşı ideolojik bir üst yargı örgütlenmesi hukuk sisteminin tamamını yakından etkiliyor. Hukuk sistemini felç eden Danıştay ve Yargıtay''ın seçiminin bu organ tarafından yapılması… Şahsi veya politik yönelimlerin bu yapıda etkili olması... “Aman başımızı belaya sokmayalım” yaklaşımı ile bilinen gerçeklerin ayan beyan konuşulamaması… Çürüyen bir yapıyı sorgulayacak mekanizmaların da çürümeden nasibini alması gibi birçok neden ortada iken tartışmanın hukuk değil siyasal fikir ayrılıkları, sen-ben çekişmeleri üzerinden gitmesi halka fayda değil zarar veriyor.

Hemşericiliğin, rüşvet mekanizmasının birçok adaletsiz karara gerekçe oluşturduğu bir yapı, siyasal sistemden ziyade sıradan vatandaşı yakından ilgilendiriyor. Danıştay''a işi düşen herkes en basit bir kararda bile nasıl pazarlıkların döndüğünü yakından bilir. Hukuk dağıtan mercii sizin dosyanızı göz atmayı bile ücretlendirerek gerçekleştiriyorsa, bu yapının değişmesi hepimizi hayatını yakından ilgilendiriyor demektir.

Diğer yandan üst yargı organlarının Türkiye''de kuvvetler ayrılığının misyonuna uygun davranmak yerine oligarşik yapı içinde statükoyu korumayı hep tercih ettiklerini biliyoruz.

Bu nedenle Anayasa değişikliği meselesini CHP -Ak Parti karşıtlığından hareket ederek değerlendirmek fikir tartışmalarını sığ bir söyleme hapsediyor. Burada her iki tarafa da yakın durmayan, ama söylemleri ile sivil-elit bürokrasinin saltanatına destek veren kutuplaşma iddiası içindeki yazarlarımızın da söylemlerini gözden geçirmesi gerekiyor. Bu sürece muhalefet etmek elbette kimseyi demokratlıktan düşürmez. Ancak çelişkili tutumların anlaşılamayarak yanlış yorumlara sebep olma riski her zaman vardır.

GÜZEL ŞEYLER DE OLUYOR...

Güzel şeyler dikkatimizi yeteri kadar çekemiyor. Milli Eğitim Bakanlığı''nda 5000 özürlüye kadro açılacağı haberi gibi. Özürlüler için müjde niteliği taşıyan bu haber aynı zamanda özürlülerin ülkemizin yetişmiş beyin gücü içinde değerlendirilmesi açısından da önem taşıyor. Şimdiye kadar kariyer planlamalarını düşük nitelikte yapmaya mahkum bırakılan özürlüler için, bu kararın büyük bir motivasyon da sağlayacağına inanıyorum. Bu kadronun 1000 tanesi öğretmen olarak görev yapacak. Cezayir''de görme özürlü bir öğretmenin İngilizce dersindeki performansına hayran kalmıştım. Yetenekleri ve bilgisi ile hepimizi hayran bırakabilecek birçok öğretmene şimdiden selam olsun.

Bir başka güzel şey de TRT at-Turkiyya''nın yayına başlaması. Bu kanal ile Türkiye Arapça konuşan 350 milyon kişiye ulaşacak. Tıpkı BBC gibi... Kanal yayına başladıktan sonra Arap dünyasından büyük ilgi görmüş durumda. Bu girişim aynı zamanda Türkiye''nin, Amerika-Almanya-İngiltere-Fransa-Çin-Rusya gibi ülkelerin etkili olmak için birbiri ile kapıştığı büyük bir pazara açılma ve kendini tanıtma kapısı. Diğer yandan ise Uzak-Yakın Ortadoğu''yu ve Afrika''yı kapsayan büyük bir bölgede Türkiye adını televizyon kumandalarına yazdırmak demek. Ancak bu fırsatı hakkı ile değerlendirebilmek için yabancı ortaklı büyük bir medya endüstrisi ile de rekabet etmek zorunda olunduğunun da farkında olmak gerekiyor. TRT''nin şimdiye kadar açtığı bütün kanallar bu rekabetin dışında idi. TRT at-Turkiyya ise bu rekabetin tam ortasında…

14 years ago
Her demokrat aynı fikirde olmak zorunda mı?
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle