|
1 Kasım sonrasında terör devam eder mi?
1 Kasım seçimlerine saatler kala Türkiye, kolonyalist ülkelerin kontrolünde, ulusal kimliğini milli ve manevi değerlerini yitirmiş mankurtlaşmış zihinlerin, 30 Mart Yerel Seçimleri öncesinde başlatıp günümüze kadar sürdürdükleri önemli bir algı operasyonu ile karşı karşıya bırakılmış görünüyor. Milli iradeden kopmuş, ülkemizin birlik ve beraberliğini, kardeşliğini, siyasi ve ekonomik istikrarını ve ulusal güvenliğini hedef alan mankurtlaşmış çevreler, vesayetçi iç ve dış yapıları ajite edecek şekilde 1 Kasım Seçimleri sonrasında Türkiye'de ordunun devreye girmesi gerektiğini çeşitli mahfillerde ve medya organlarında dillendirmeye devam ediyorlar.

Enteresan bir şekilde PKK/PYD ve HDP'nin drijan kadroları, 28 Şubat ve Fethullahçı terör Örgütü ile ABD ve Avrupa'da faaliyet gösteren İsrail Lobisi kontrolündeki AİPAC yazılı ve görsel medyası nedenleri farklı olsa da bu konuda Konsensüs içinde görünüyorlar. Tıpkı, Türkiye'nin DAİŞ ile işbirliği içinde olduğuna yönelik, Türkiye'nin uluslararası imajını etkisizleştirerek, üst düzey yöneticilerini Lahey Adalet Divanı'nda yargılanmalarını hedefleyen psikolojik harp ürünü olan Asparagas algı operasyonunun bir benzeri yurt içinde ve dışında uygulanmaya çalışılıyor.

Aslında darbe ve iç savaş çığırtkanlığı yapan dış şer cephe ile mankurtlaşmış iç cephe işbirlikçileri Türkiye'nin gerek Suriye'de gerekse dünyada sert ve yumuşak caydırıcı gücü ve ağırlığının bilincinde ve farkında oldukları yadsınamaz bir gerçek. Bu şer cephe, 7 Haziran'da olduğu gibi 1 Kasım Seçimlerinde de, Ak Parti ve saray üzerinden psikolojik harp teknikleriyle oluşturmaya çalıştıkları kişilik suikastları ve nefret dalgası üzerinden seçmeni etkileyerek Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı kamuoyunun gözünden düşürüp etkisizleştirmek, Ak Parti'yi de tek başına iktidar olabilecek bir sayı ile Meclis'e girmesini engellemeye çalışıyorlar.

Ancak bu iki hedefi de etkisiz hale getirdikleri takdirde Türkiye'nin Suriyeleştirilmesi veya Iraklaştırılmasına yönelik beşinci kol faaliyetlerinin daha başarılı olabileceği kanaatinde oldukları son üç seçimde ve 1 Kasım'da Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ak Parti'yi iç ve dış şer koalisyonu ve algı operasyonları ile kuşatmalarından anlaşılıyor.

Küresel Merkez'in, PKK koridorunu oluşturarak bu hat üzerinde tampon devlet kurma faaliyetleri için PKK/PYD ve DAİŞ'i taşeron olarak kullandıklarını tespit eden Türkiye, milli güvenliğini ve toprak bütünlüğünü tehdit ettiği savıyla PKK koridoruna karşı olduğunu bu durumun Türkiye'nin kırmızı çizgisi olduğunu bu duruma izin verilmeyeceğini başta ABD, NATO ve ilgili ülkelere iletmişti. PYD/YPG'nin PKK'nın Suriye kolu olan bir terör örgütü olması nedeniyle ABD'nin DAİŞ ile savaştığı bahanesiyle YPG'ye verilen silah ve mühimmatların PKK ve PYD/YPG tarafından Türkiye'de terör amaçlı kullanılması durumunda bu terörist odakların vurulacağı da ayrıca ikaz edilmişti. Ayrıca PKK koridorunu tamamlamak için DAİŞ ve PYD/YPG arasında mizansen savaşlarla Mare, Cerablus ve Azaz bölgelerinin DAİŞ tarafından PYD/YPG'ye hülle yöntemleri ile devredilmesine izin verilmeyeceği de ikaz edilmişti.

Bu şer cephe 1 Kasım Seçimlerinde, Ak Parti'nin iktidar olması durumunda, PKK/PYD'nin 1 Kasım sonrasında yeni bir terör dalgası ile birlikte büyük bir ayaklanma (Serhildan) başlatacağı iddiasında bulunarak seçmeni açıkça tehdit ediyorlar. Bu durumdan aşırı rahatsızlık duyan kamuoyu haklı olarak 1 Kasım seçimleri sonrasında "terör devam eder mi? Ne olacak bu terör" sorusunu gerek katıldığımız konferanslarda bizlere gerekse yetkililere soruyor.


Başbakan Davutoğlu'nun da birçok kez açıkladığı gibi Türkiye, ''PKK/PYD, DAİŞ, DHKP/C ve FethullahçıTerör Örgütlerini'' kullanarak Türkiye'de siyasi istikrarsızlık ve kaos yaratmak amacıyla birlik ve beraberliğimize kasteden ülkeleri ve faaliyetlerini adım adım takip ediyor. İstihbarat birimlerimiz ''çözüm sürecinin bozulması ve çatışma sürecinin başlatılması için Kandil'e hangi ülkelerin istihbarat birimlerinin gittiğini, PYD'nin Suriye rejimi ile Haseke'de Türkiye aleyhine hangi kararları aldıklarını, PKK üst düzey yöneticileri ile Paralel Yapının Kuzey Irak imamının Ocak ve Ekim 2014'te Kuzey Irak'ta gizlice görüşüp Türkiye'ye karşı ittifak kararı aldıklarını, Paralel Yapı'nın polis ve MİT'in PKK muhbirlerinin listesini örgüte vermesi sonucu örgütün bu isimleri infaz ettiğini deşifre'' etmişlerdi.


Bir merkezden idare edildiği anlaşılan terör örgütlerine güvenlik güçlerimiz cumhuriyet tarihinde bir ilk olarak nokta hedeflere yapılan operasyon ve atışlarla darbe üstüne darbe vuruyor. Türkiye içindeki Kandil olarak adlandırılan Yüksekova'daki iki yaka dağlarında ve Kandil'e yapılan operasyonlarda tabiri caizse PKK'nın beli kırıldı. Aynı şekilde DAİŞ ve Fethullahçı Terör Örgütü'ne son dönemde yapılan operasyonlarla da bu örgütler terör eylemlerini gerçekleştiremeden güvenlik güçlerince etkisiz hale getirildiler.

Türkiye 23 Temmuz'da başlatılan terörle mücadele operasyonlarını kararlılıkla ve büyük bir başarı ile sürdürüyor. Yerli İnsansız hava araçları, elektronik harp araç ve gereçleri ve tamamen yerli istihbarata destek olarak üstün nitelikli modern silah sistemleri milli imkanlarla geliştirilerek üretime geçmesi sağlanıyor. Tamamen yerli olarak geliştirilen milli seyir füzesi, beton delici bomba, lazer güdümlü füze dedektörü, F-16'ların harp sistemlerinin milli olarak tasarlanması TSK'nın ve Türkiye'nin caydırıcı gücünü arttırdığı gibi bölgesinde ve dünyada çok daha fazla söz sahibi olmasının önünü açıyor.

"Ne olacak bu terör" endişesi içinde olan vatandaşlarımız merak etmesinler ''Türkiye ehil ellerde.''
#Başbakan Davutoğlu
#Paralel Yapı
#1 kasım seçimleri
9 yıl önce
1 Kasım sonrasında terör devam eder mi?
Bir Başka Mesele: Çözülme baba otoritesinin sarsılmasıyla başladı
Ayasofya’da namaz kılma zevki
ABD’nin raporu tutarsızlık abidesi..
Maskeli balo bitti: Gazze, dünyanın Siyonistlerin esareti altında olduğunu ispat etti!
Erdoğan’ı erken finale zorlamak: 2015