|
21. Yüzyıl'ın hasta adamı AB mi?

Bazı Avrupa Birliği kurumları temsilcileri ve komisyon üyelerinin Malta'da düzenlenen 'AB Gayri Resmi Dışişleri Bakanları' toplantısında ve sonrasında, Türkiye-AB ilişkileri konusunda 'geri adım' sayılabilecek açıklamaları, Avrupa neden geri adım attı işin içinde bir hinlik var mı sorularına cevap aramamıza neden oldu. Çünkü karşımızda dost ve müttefik bir Avrupa yerine ülkemizin ulusal güvenliği ve bekasına tehdit oluşturan terör hamisi, destekçisi ve yöneticisi güvenilmez bir AB var. Bilindiği gibi kısa bir süre önce AKPM 25 Nisan'da bir ilk olarak Türkiye'nin yeniden 'Siyasi ve hukuksal denetim altına ' alınmasına karar vermişti. Bu haksız ve kasıtlı siyasi karara ilk tepki ise devletin en üst katından Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan gelmişti. Kısa ve net olarak 'Tanımıyoruz' denmişti.



AKPM'nin bu kararı ' iki başlıkta toplanabilir. İlki 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL nedeniyle alınan önlemlerin, demokratik kurumların işleyişini 'ciddi anlamda bozduğu' savı ikincisi ise 16 Nisan Referandumu'nda Anayasa değişikliğinin gerçekleşmesi halinde özellikle' Kuvvetler Ayrılığı'' ve 'Yargının bağımsızlığı' konularında soru işaretleri olduğuna yönelik güvenilir olmayan illegal kaynaklardan beslenen iddialardır. Avrupa sahada yenemediği Türkiye'yi masa başında yenmek istemektedir. AB ülkelerinin neredeyse 2-3 gün içinde Türkiye AB ilişkileri açısından yaptıkları bir birine zıt çelişkili açıklamalar, Avrupa'daki çöküşü ve paniği gözler önüne sermesi açısından önemlidir. AB ' kurumlarının "16 Nisan Referandumu sonuçlarına saygı duyuyoruz. Türkiye AB için vazgeçilmez stratejik bir ortaktır. Türkiye ile dostça tartışmanın zamanı geldi. Türkiye ile ortak çalışmamızı sağlayacak bir paket tasarlamalıyız. Evet, Türkiye bizim için jeopolitik ve insani bağlar açısından önemli. Ancak Türkiye'nin siyasi, ekonomik ve güvenlik açısından AB'ye daha fazla ihtiyacı var'' yönündeki açıklamaları samimiyetten uzak bükemediği eli öpme mealinde yapılan değerlendirme ve tespitlerdir. Üstelik Macaristan Dışişleri Bakanı Szijjarto'nun da açıkça belirttiği gibi 'Avrupa'nın güvenliği Türkiye'nin istikrarına bağlı, yalnızca ekonomik sebeplerden dolayı değil aynı zamanda AB'nin güvenliği için de gerekli' tespiti Türkiye'nin AB açısından önemini ortaya koyarken Avrupa'nın korkularını da yansıtması açısından önem taşımaktadır.



Gerçi, Malta zirvesinin gayri resmi oluşu nedeniyle bir bağlayıcılığı olmasa da AB genişlemeden sorumlu Avusturyalı komisyon üyesi ve AB Dış İlişkiler temsilcisinin yaptığı açıklamalar AKPM'nin Türkiye aleyhindeki kararının şaibe açısından 'bu ne perhiz bu ne lahana turşusu 'deyimini akıllara getirirken, arka planın görünenden farklı olduğunun da işaretlerini vermektedir. 25 Nisan'da AKPM'de alınan kararın arkasındaki asıl nedenin, Yeni Türkiye'nin ekonomik, askeri, siyasi, yumuşak ve sert güç açılarından bölgesinde ve dünyada hızla üst sıralara yükselmesinin önü darbe, kaos ve iç savaş çıkarmaya yönelik psikolojik harp metotları ve algı operasyonlarıyla kesilmek istenmesi olmuştur. Ancak Türk milletinin feraseti ve devlet-millet işbirliğiyle FETÖ'nün darbe ve kalkışma girişimleri engellenmiş, FETÖ'nün arkasındaki NATO ve AB ülkeleri de deşifre edilerek başarısız olmaları sağlanmıştır. İkinci ve en önemli neden ise AB ve idam konusunun Türk milletinin hakemliğine yani referanduma götürülmesine yönelik açıklamalar olmuştur. Her ne kadar Türkiye AB üyesi olmasa da yapılacak bir referandumda Türkiye'nin AB'den tamamen uzaklaşmasının Avrupa'nın güvenliğini tehdit edebileceği ve ikinci bir Brexit vakasının domino etkisiyle AB'nin çöküşünü hızlandıracağı endişesiyle Türkiye lehindeki açıklamalar yapılmıştır zannımca.



AKPM'de alınan karar demokratik bir Avrupa'dan çok 16 Yüzyıl Avrupa'sı dönemi ve anlayışını çağrıştırmaktadır. Bu karar AB ülkeleri ve Batı'nın 90'lı yıllar Türkiye'sinin özlemi içinde olduklarının en büyük kanıtıdır. AB. 21'nci Yüzyıl'ın hasta adamı statüsündedir. Dağılmakta olan AB çöküşü geciktirmek ve yeniden bütünleşmeyi sağlamak için bir ötekileştirme ve ortak bir düşmana ihtiyaç duyuyor. Ekonominin kötüye gitmesi gözleri yabancılara döndürüyor. Geri Kabul Anlaşması'nın reddedilmesi durumu Suriyeli mültecileri üzerinden AB ülkelerinde ciddi baskı oluşturuyor. Sayın Bahçeli'nin açıkladığı gibi Türkiye'nin Avrupa ile ilişkilerini her yönüyle gözden geçireceği stratejik bir kavşak noktasına gelinmiştir. Türkiye'yi dışlamanın ve haksız yere suçlamanın karşılıksız kalmayacağı ve Avrupa'ya ağır bir faturası olacağı kuşkusuzdur.



Avrupa'nın AKPM kararı ile FETÖ ile mücadelede en etkin unsur olan OHAL ve KHK'ları, 16 Nisan Referandumunda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni hedef alması yeni ve güçlü bölgesel ve küresel Türkiye'nin önünü kesmeye yönelik terör örgütlerini koruma ve destek amaçlı düşmanca bir tavırdır. Türkiye'nin her daim kendisini sırtından hançerleyebilecek Avrupa Gladyosu'nun taşeronu bir AB'ye asla ihtiyacı ve güveni yoktur. Olmaması gerekir.

#Avrupa Birliği
#Malta
#Türkiye
7 yıl önce
21. Yüzyıl'ın hasta adamı AB mi?
Bu başarı hepimizin
Bin Kayrevan’dan bir Kayrevan’a
Herkeste bir ‘ben’ var, bir de ‘gerçeklik’…
Yatırım grevi
Gölge oyunu...