|
Haşdi Şabi mi Barzani mi?

Irak Ordusu ve Haşdi Şabi Şii milislerinin müştereken IKBY kontrolünde bulunan tartışmalı bölge statüsündeki Kerkük’e başlattığı operasyonda Peşmerge-PKK güçleri mağlup edilmişti. IKBY bu mağlubiyet dolayısıyla 2003 sınırlarına geri çekilmek zorunda kalmıştı. IKBY Başkanı Barzani’nin İsrail’in açık, ABD ve bazı Batılı ülkelerin örtülü desteğiyle ‘Büyük Kürdistan’ı kurma hayaliyle gerçekleştirdiği “Bağımsızlık Referandumu” da bu yenilgiyle sonlandırılmıştı. Türkiye’nin ön alma çabalarıyla başlatılan Astana sürecine İran ve Rusya’nın da destek vermesiyle Suriye ve Irak’ın toprak bütünlüğü ABD ve İsrail’e rağmen şimdilik korunabilmişti.

ASIL AMAÇ KERKÜK’Ü SÖZDE BÜYÜK KÜRDİSTAN’IN BAŞŞEHRİ YAPMAKTI

2003’te, 2’nci Körfez savaşında, Amerika’nın Irak’ı işgalinden hemen sonra Irak Ordusu dağıtıldı. Yerine 2004 yılında alelacele yeni bir ordu kurulmaya çalışıldı. Ancak yeni kurulan 50 bin kişilik Irak ordusu aradan 10 yıl geçmesine rağmen motivasyon, eğitim ve donanım eksikliklerini giderememiş olması ve mezhepsel ağırlığı bahaneleriyle 2014 yılında 1500 kişilik DEAŞ militanına yenilerek Musul’u ve 25 milyar dolar değerindeki ağır silah ve mühimmatları terör örgütüne bırakarak kaçmıştı! Aslında bu durum ABD’nin terör örgütlerine yardım ve destek sağlamaya yönelik uyguladığı ‘mizansen savaş stratejinin’ açık bir örneğiydi. DEAŞ’ın mizansen bir savaş stratejisiyle Musul’u işgal etmesi öncesinde Musul IKBY Yönetimi Başkanı Barzani’nin kontrolündeydi. Barzani, uzun yıllar nüfus dairlerindeki kayıtları yok ederek, açık ve aleni bir tehcir ve soykırım yaparak, şehrin demografik yapısını değiştirmek ve şehri asıl kimliğinden uzaklaştırıp Kerkük’ü Kürt kenti yapmaya yönelik illegal faaliyetlerini İsrail ve Pentagon desteğiyle örtülü bir şekilde sürdürmüştü. Asıl amaç Kerkük’ü sözde Büyük Kürdistan’ın başşehri yapmaktı.

PİYON KÜRTLER

CIA Ajanı Saddam döneminde Kerkük’ten göçe zorlanan Türkmen, Kürt, Arap ve Keldo-Asuri’nin sayısı 11 bin civarındayken, Saddam sonrasında Kerkük’e 700 bin Kürt ithal edilmişti. Başta Türkmen, Arap ve diğer azınlık kimlikleri yok etmek için 830 bin olan Kerkük’ün nüfus sayısı bugün, Irak Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu tarafından yayınlanan bilgilere göre 1,5 milyonu aşmış bulunmaktadır. 9 Aralık 2007 tarihinde araştırmacı gazeteci Stephen Farrell’in The Newyork Times’te Türkmen şehri Kerkük’ün demografik yapısının değiştirilmesini “Kerkük Petrol Mücadelesinde Kullanılan Piyon Kürtler” başlığı yaptığı analiz Barzani’nin Türkiye’ye ikinci kez ihanetini açık bir şekilde gözler önüne seriyor.

TÜRKİYE VE İRAN İŞBİRLİĞİ VE DOSTLUĞU HER İKİ ÜLKENİN ULUSAL GÜVENLİĞİ AÇISINDAN ÇOK KIYMETLİ

Emperyalist küresel güçlerin bölge ülkelerine yönelik 1 asırlık imha senaryolarının günümüze değin başarılı olmasının en önemli nedenleri arasında hedef ülkelerin etnik ve mezhepsel farklılıklarının kaşınması nedeniyle bir araya gelememiş olmaları yatmaktadır. Türkiye ve İran arasında Rusya’nın da dahil olduğu Astana ittifakı bu kez ‘Pentagon’un küresel oyununu bozmuş’ görünmektedir. Pentagon’un geçmişte Irak-İran arasında 7 yıl süren savaş örneğinde olduğu gibi Türkiye-İran arasında yaratılmak istenen benzer bir savaş senaryosu iki ülkenin başta Suriye ve Irak’ın toprak bütünlüğünü savunması, güvenlik ve ekonomi alanlarında yaptığı işbirliği ve anlaşmalar sayesinde akim bırakılabilmiştir. Bu nedenle Türkiye ve İran arasındaki dostluk ve işbirliği ülkelerin ulusal güvenlikleri ile ilgili olduğundan çok kıymetlidir.

Hal böyle iken bazı köşe yazarlarımızın Haşdi Şabi mi yoksa Barzani mi şeklindeki kıyaslamaya yönelik analizlerinde iktidarı eleştirmeleri üstelik Haşdi Şabi Şii milislerini Barzani veya DEAŞ’tan daha tehlikeli bulmaları kendi düşünceleri, saygı duyarım.

Ancak “mevzubahis Vatan’sa gerisi teferruattır.”

#Bağdat
#Barzani
#Irak
#Haşdi Şabi
7 yıl önce
Haşdi Şabi mi Barzani mi?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi