|
İstihbarat zafiyeti (1)
Diyarbakır'da 7 Haziran seçimlerine iki gün kala ardı ardına patlayan iki manipülatif bomba Türkiye'de Ak-Parti'yi tek başına iktidardan ederken, HDP'nin barajı aşmasını sağlamış Türkiye'yi koalisyonlar sürecine mahkum ederek istikrarsızlık ve çatışma ortamı yaratılmak istenmişti. Suruç'ta patlayan canlı bomba saldırısı öncesi, küresel merkez ve bazı Batılı ülkelerin desteğini alan PKK/PYD terör örgütü IŞİD üzerinden Türkiye'yi suçlayarak çözüm sürecini bozmuş, güvenlik güçlerine değişik eylem stratejisi ve taktikleri ile saldırarak, çatışma ortamının geçmişte olduğu gibi başlatılması küresel bir strateji olarak sağlanmıştı.

Türkiye'nin kaderini etkilemeye yönelik bu saldırılar sonrasında kamuoyunda bu eylemlerin önceden istihbar edilerek önlenememesi karşısında ''İstihbarat zafiyeti mi var?'' sorusu yazılı görsel ve sosyal medya platformlarında sorgulanmaya başlanmıştı. Bir tarafta ülke güvenliğinin ehil ellerde olup olmadığı endişesi ile harekete geçen sağduyulu kesimler, diğer tarafta ise Batılı ülkelerin kontrolünde, Türkiye Cumhuriyeti devletini ve güvenlik güçlerini acz içinde ve çaresiz gösterme gayreti içindeki etki ve nüfuz ajanları devredeydi.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı kamuoyunda ''devleti itibarsızlaştırıp iş yapamaz hale getirmek'' algısı oluşturmak amacıyla, Ankara Organize Suçlarla Mücadele Şubesi'ne ait bir otomobil, çeşitli malzemeler, bilgi ve belgeleri suç örgütlerine aktardığı savunulan 4'ü polis 7 Kişi hakkında dava açmıştı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Bürosu'nca hazırlanan iddianamede, “sanıkların Fetullahçı Terör Örgütü üyesi oldukları” vurgulanarak, “mensup oldukları örgütün devlet içinden pasifize ve tasfiye edilmesini engellemek, devleti paralel yapının mensuplarına mahkum ve muhtaç göstermek, yeni atanan kadroların başarısız olduğunu ispatlamak, hükümetten intikam almak, yeni atanan kamu görevlilerinin suç örgütleri karşısında yeterli mücadele veremeyeceğini ortaya koymak” amacıyla atılı suçları işledikleri kaydedilmişti.

Devletin istihbarat birimlerindeki eksiklik ve aksamaları ortaya koyarak eleştiride bulunmak, bu birimlerin ülkeye daha iyi ve ehil hizmet vermesini amaçlayan önemli bir vatandaşlık görevidir. Geçmişte istihbarat ve güvenlik birimleri yerli her türlü olay ve faili meçhulleri çözmüşken, küresel ve Batılı ülke gizli servisleri veya derin yapıları tarafından işlenen veya bu yapıların karıştığı faili meçhul siyasi cinayetleri çözememişlerdi. Bunun en önemli nedenlerinden biri paralel yapı ve bazı Batılı ülkeler ve MOSSAD'ın istihbarat birimlerine sızmış yapılarının temizlenememesi olduğu gerçeğiydi.

Günümüzde Türkiye, istihbarat ve güvenlik başta olmak üzere devlet kurumları içine sızmış yapılar ile büyük bir mücadele içindedir. Hakan Fidan'ın müsteşarlığı döneminde MİT siyasi iradenin desteğiyle dışa açılmış, ülkesinde oyun kurulan bir ülke statüsünden oyun kuran bir ülke statüsüne geçiş süreci başlatılarak, küresel ve Batılı ülke gizli servisleri ile ilişki ve diyaloglarda mütekabiliyet esasları çerçevesinde bağımsız ve aktif bir istihbarat anlayışı ve yapılanması oluşturulmuştu.

2937 sayılı MİT Kanunu'nda yapılan değişikliklerle, ülkemizin ulusal güvenliğine yönelik tehdit oluşturan, dış ülke gizli servisleri ve yerli işbirlikçilerinin faaliyetlerinin engellenerek deşifre edilmesi ve yargı önüne çıkarılmalarına yönelik İKK birimlerinin, Batılı ülke gizli servisleriyle boy ölçüşebilecek şekilde hukuki alt yapısı, teknik donanım ve lojistik destekle güçlendirilmesi cihetine gidilmişti. Ayrıca, MİT'e Bakanlar Kurulu kararı ile dış operasyon yetkisi verilerek, Türkiye'nin sert güç kullanma stratejisi doğrultusunda ''caydırıcı gücünün '' arttırılması da hedeflenmişti. Bu nedenlerden dolayı eskiye kıyasla istihbaratın tamamen yerli ve çok başarılı olduğu açıkça gözlenebilmektedir.

(Devam edeceğiz)
#Diyarbakır
#HDP
#IŞİD
#PKK/PYD
#MİT Kanunu
9 yıl önce
İstihbarat zafiyeti (1)
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle