|
Cevşen duâsı, fazileti deniyor da, ya kaynağı?

İfrad ve tefrid yani geri kalma ve fazla aşırı gitme yanlışlığı, bir Müslümanın olması gerektiği gibi mutedil davranışının önüne geçen iki olumsuz haslet.



İslâm'ın anlaşılması ve anlatılması noktasında Müslüman olup anlama ve anlatma gayesi güdenlerin ise maalesef bu vahim duruma düşme gibi hataları olabiliyor. Özellikle rivâyetler olarak ifade edebileceğimiz hadis külliyatı üzerinde dönen tartışmalar noktasında ifrad/tefrid sorununu görüyoruz.



Hadislerin sıhhat dereceleri rivâyet eden râvilerin sikalığından, bulundukları eserlerin sahihliğinden, metinlerinin Kur'ân-ı Kerim'e, sahih sünnete, akla, tecrübeye, tarihi olaylara uygunluğuyla ölçülebilen ciddi bir araştırma sonucu oluşuyor. Birçok ilim ehli kişi, tüm bu kıstasları rivâyete uygulayarak hadis hakkında ilmi değeri olan bir sonuca varıyor. Ancak bunu yapan ilim ehli, maalesef bu tarz bir ilmi araştırma yapmaksızın, hatta “mevzu hadisler” denilen, uydurma hadislerin –ki uydurma olduğu için hadis dememeliyiz- ele alındığı eserlerde geçen, gerçek olmayan ancak Rasûlullah (SAV) Efendimize mâl edilmiş rivâyetleri gerçekmiş, sahihmiş gibi yayıyor bununla birlikte kendilerine ilmi sorumluluk dahilinde eleştiri getirenleri tüm rivâyetleri inkâr etmekle itham ediyor. Yani hem Rasûlullah (SAV)'e yalan isnad ediyor hem de bu yanlışı düzelten ilim ehlini itham ediyor, kişinin kendine yapabileceği en büyük kötülüklerden biri de bu olsa gerek.



Bir rivâyeti, bir haberi ilmi kıstas içerisinde araştırmak ayrı bir şey, bu rivâyetleri tümden inkâr etmek ayrı bir şey. Yapmamız gereken, karşılaştığımız bir haber yahut bir çalışmayı ifrad/tefrid hasletlerine düşmeden anlamaya çalışmak olmalı. Bu ön giriş ile “cevşen” konusuna bakalım…



Cevşen Duâsı'na “Küçük Cevşen Duâ”sı denmek suretiyle ilk olarak Şii yazar Tâvûs el-Hıllî'nin Muhecu'd-Da'avât isimli kitabında rastlanır.



Büyük Cevşen duâsı Sünnî İslam dünyasında ilk olarak Ahmed Ziyâuddin Gümüşhanevî'nin Mecmûatu'l-Ahzâb isimli eserinde yer almıştır.



Cevşen duası günümüzde Sünnî İslam Dünyasında sadece Türkiye'de meşhurdur, meşhur eden ise Bedîuzzamân Saîd Nursî olmuştur.



Bahsi geçen duânın faziletleri mevzusunda sayısız ifade bulunmaktadır. İnsanı her türlü kötülükten korumaktan tutun da kabir azabından korumaya, cennete nâil olmaya kadar götüren çok geniş bir fazileti olduğu ifade edilir.



Peki işin aslı nedir, nasıldır?


“Cevşen'in rivayetleri ve kaynakları hakkındaki bilgilere, içinde hemen hemen bütün temel hadis, hadis usulü, mevzu hadis, tefsir, fıkıh, kelam, rical, Arap dili ve edebiyatı ve bibliyografya kitapları bulunan ve binlerce ciltten oluşan 10183 kitap içeren Şâmile programında yaptığımız taramada bu duayla ilgili olarak, son zamanlarda yazılan birkaç kitaptaki bazı bilgiler dışında hiçbir bilgiye rastlanmamıştır. Şîayla ilgili kitapların benzeri bir programı olan ve 442 ciltlik, 187 kitap içeren Nûr 2 programında da sadece yukarıda verdiğimiz bilgilerin bir kısmına ulaşılmıştır. Buna göre Cevşen duâsı ilk olarak 664/1265 tarihinde vefat etmiş olan Şii yazar es-Seyyid Ali b. Tâvûs el-Hıllî'nin Muhecu'd-Da'avât isimli duâ kitabında kayda girmiştir. Ama bu, bir rivayete göre sebeb-i vurûdu aynı olsa da, meşhur olan Cevşen-i Kebîr duası değildir. Cevşen-i Kebîr duasına ise Şii yazar el-Kef'amî'nin bir dua kitabında rastlanmaktadır. Dua ondan sonra el-Gümüşhanevî'nin eserinde görülmektedir. Şu halde denebilir ki, Cevşen-i Kebîr, el-Hıllî'den sonra ortaya çıkmıştır. Cevşeni Kebîr bundan sonra pek çok kitapta veya müstakil nüsha olarak görülmektedir. Son duruma Cafer-i Sâdıka nisbet edilen ve hicrî 11. asırda yazıldığı bilidirilen bir Duâu'l-Cevşenu nüshasını örnek olarak zikredebiliriz. Yani bu seneddeki son ravi ile kayda geçtiği eser arasında 7 asra yakın bir zaman boşluğu bulunmaktadır. Bu durumda baş tarafı eksik olan (muallak) bu senedin hem Şiiler hem Sünniler için hiçbir ilmi değeri olmamalıdır. Dolayısıyla bu senede bakarak duânın "Şii imamlar vasıtasıyla geldiğinden" bahsetmek isabetli değildir. Diğer bir ifadeyle sorun, duanın Şii imamlar vasıtasıyla gelmiş olması değil, böyle bir durumun hiç olmamasıdır. Ayrıca senedi böyle olan bir haber için muttasıl, mütevatir gibi nitelemelerin yapılması da asılsız ve gerçek dışı beyanda bulunmak demektir.” Cevşen Duâsı -Kaynakları Hakkında Bir İnceleme- Prof. Dr. Abdullah AYDINLI



Şimdi eminim ki, bu yazıyı okuyan hemen hemen herkesin evinde bu duâya ait bir metin, yahut içinde duânın bulunduğu kolyelerden biri bulunmaktadır. Kimsenin itikadı ile ilgili yorum yapabilecek durumda değilim. Kimseye içinde bu duânın bulunduğu matbularınızı atın da diyecek değilim. Ancak çok abartı bir şekilde, İslam'ın özüne uygun olmayan şekilde faziletleri anlatılan bu duânın kaynağını bilin isterim. Abdullah Aydınlı gibi bu konuda çok derinlikli çalışmalar yapan hocaların çalışmalarından habersiz kalınmasın isterim.



Allah, Peygamber (SAV) ile Cebrâil vasıtası ile içeriğine muttali olmadığımız bir şekilde konuşmuştur. İçeriğini bildiğimiz, bilmemiz gereken kadarı Kur'ân-ı Kerim'de sahih rivayetlerde bulunmaktadır. Savaş zamanı, müşkül günlerinde Allah, Hz. Peygamber ve ashabına elbet yardım ulaştırmıştır. Bizim bilmediğimiz “gayr-ı metlüv” denilen yazıya geçmemiş bilgiler de olabilir. Ancak bildiğimiz bir şey var ki, o da bugün çokça meşhur olmuş bir “duâ”nın İslâm kaynaklarında yer almadığıdır. Yer almayan bir şeyin faziletinden de bahsetmenin mümkün olmadığıdır.



Bunları ifade ederken elbette tüm rivâyetleri reddetmiyorum. Salt akılcı bir şekilde mevzuya yaklaşmıyorum yahut keyfime göre yorum da yapmıyorum. İlmi araştırmaları, kaynak eserleri “alıntılayarak” ortaya koyuyorum.



Bu yazıyı kaleme almamdaki maksat, yıllarca “duânı yap, çekil” anlayışının bizi tembelliğe sevk etmiş olmasından bıkmış olmam. Bir doğruyu ifade etmeye çalışırken muhataplarımızın ifrad/tefride düşerek anlamak yerine çatışmayı seçmesinden bezmiş olmam.



Elbet duâ hak, elbet duâlarımız olmasa hiçbir ehemmiyetimiz olmaz ancak hayat duâ edip nokta koymakla yaşanmıyor. Rasulullah (SAV)'in örneğine baktığımızda tüm hayatına yayılmış bir çaba görüyoruz. İstese mescidde ashabı ile duâ eder, otururdu ancak o her daim bir çabayı yürüttü, bununla birlikte duâ etti. Bu örneği göz önünde bulundurarak, yeni bir Müslüman anlayışı geliştirmek zorundayız. İşte benim naçizane maksadım budur. Umarım başarıya ulaşır. Duâ ile…


#Cevşen duâsı
#Cevşen
#Peygamber
#Cebrâil
#Hz. Peygamber
#İfrad
#Tefrid
#es-Seyyid Ali b. Tâvûs el-Hıllî
#Muhecu'd-Da'avât
#Cevşen-i Kebîr
#Cafer-i Sâdıka
#Kur'ân-ı Kerim
8 yıl önce
Cevşen duâsı, fazileti deniyor da, ya kaynağı?
"Medya Medya Nereye?"
Memurlar ve işçiler arasındaki 14 önemli fark
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı