|
İsrail'in ezan ve yerleşim yeri provokasyonu

İngiltere'nin, İsrail'i 1948'de Orta Dünya'nın göbeğine belâ etmesinden bu yana geçen süreçte, İsrail Filistin'i parça parça işgal etmeye devam etti.



1967/Arap-İsrail Savaşı (Altı Gün Savaşı) sonrasında İsrail, Filistin işgalini "yerleşim yerleri" üzerinden yaptı.



İsrail'in, Batı Şeria, Golan Tepeleri ve Doğu Kudüs gibi ana bölgelerdeki yerleşim sayısı, dünyanın neredeyse tümünden gelen tepkilere rağmen durmaksızın devam etti.



1978'de İsrail-Mısır arasında imzalanan Camp David Sözleşmesi, her ne kadar İsrail'i Sina'dan def etme amacı taşısa da, sözleşme içerisindeki gizli anlaşmalar, sonrasında yaşanan süreçte tamamen Araplar ve Filistin aleyhine yürütüldü.



Bu arada İsrail askerleri ve hatta sivil İsrail vatandaşları her fırsatta Filistinlileri rahatsız etti. Bırakın Filistinli çocukların mübarek beldede oyun oynamasına, Filistinlilerin zeytin ağaçlarına bile tahammül edemediler.



Bahsettiğim işgaller İsrail'i teskin etmedi ve bir de utanç duvarı imar etti.



Filistin, İsrail'e sadece savunma ve anlaşmalar ile değil her şekilde direndi. Kendi toprağını şiirle savunmaya kalkan Mahmud Derviş, bir Filistin vatandaşı olmasına rağmen İsrail işgali sonucu kendi toprağında mülteciye dönüştü.



2011'de ICAHD (Ev Yıkımlarına Karşı İsrail Komitesi), İsrail'i, Doğu Kudüs'ü kasıtlı olarak Filistinlilerden temizlemek amacıyla net bir politika gütmekle suçlayan bir rapor hazırladı ve rapor BM'ye sunuldu. Rapora göre, İsrail'in yerleşim yeri politikası, savaş suçu olarak değerlendirilebilirdi ancak ne değerlendirildi ne de İsrail durduruldu.



İsrail yönetimi, tüm itirazlara rağmen Batı Şeria'da bulunan Filistinlilerin arazileri üzerindeki işgalini genişletmeye devam ediyor. Her geçen gün yeni yerleşim alanları inşa eden İsrail, Filistinlilerin yaşadığı bölgeleri Yahudilere açıyor.



İşgalci İsrail, Doğu Kudüs'te 2016'nın başından bu yana 143 Filistinlinin evini yıktı. Raporlara baktığımızda bu gelişme, işgalin son 20 yılının en yüksek seviyesine ulaştığını gösteriyor. Doğu Kudüs'teki birçok Filistinlinin evi yıkılıyor.



Ez cümle; İsrail tüm dünyanın gözünün içine baka baka insanlık suçu işliyor, Filistinlilerin evlerini yıkarak, oralara ithal ettiği Yahudileri yerleştiriyor.



İsrail işgalinin boyutu öyle bir noktaya vardı ki, Amerika bile İsrail'i eleştirmek zorunda kaldı. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, "İsrail tehlikeli bir yere doğru gidiyor." dedi. İsrail'in iki devletli çözüm arayışı ve yerleşimci politikasını aynı anda devam ettiremeyeceğini de belirtti. Oysa, bu girişimin "barış" görüşmelerini tıkayacağı İsrail tarafından gayet iyi biliniyor, zaten İsrail herhangi bir şekilde "barış" istemediği için de bu yerleşim işgaline, provokasyonuna devam ediyor.



Bu hafta içerisinde, İsrail parlamentosu Knesset, Batı Şeria'daki Yahudi yerleşim birimlerini meşrulaştıracak yasa tasarısını bir çırpıda onayladı. Söz konusu yasa tasarısı, Batı Şeria'da inşa edilen Yahudi yerleşim birimlerini yasallaştırmayı öngörüyor. İşgal altındaki Doğu Kudüs'te 200 binden, Batı Şeria'da ise 400 binden fazla Yahudi yerleşimci bulunuyor. Uluslararası hukuka göre ise bu bölgelerdeki bulunan tüm Yahudi yerleşim birimleri yasa dışı...



İsrail'in son provokasyonu "ezan" üzerine...


İsrail, gürültü kirliliğine neden olduğu" iddiasıyla camilerden hoparlörle ezan okunmasının yasaklanmasını öngören bir tasarıyı oylamaya sunmaya hazırlanıyor. Yasanın, yürürlüğe girmesi için İsrail meclisinde (Knesset) üç farklı oturumda görüşülerek oylanması gerekiyor.



Henüz yasa oylanmadan İsrailliler, defacto olarak yasak yürürlüğe girmiş gibi hoparlör ile ezan okuyan müezzinlere ceza kesmeye başladı bile...



İsrail işgalinin maddesel boyutu bitmedi buna manevi boyutu da eklendi. İşgal, en manevi noktadan geliyor...



Ezan yalnızca namaza çağrı değil, bir âyet, bir işaret, İslâm'ın, İslâm yurdunun bir göstergesi. İsrail, tam olarak her şeyiyle o yurdu hedef alıyor. Buna sessiz kalamayız. Kalmamalıyız.



Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail'deki 'ezan yasağı' tartışmalarına ilişkin "Yakın dönemde ezan konusunda yaşanan tartışmaları son derece tehlikeli buluyorum. Parlamentoda karar alınması bir yana, böyle bir tartışma bile akıl ve vicdan dışıdır. Önceki gün şahsımı arayan İsrail Cumhurbaşkanı'na bu hususu ifade ettim." dedi.



Başbakan Binali Yıldırım ise, Kudüs'e sahip çıkmanın geçmişe ve kimliğe sahip çıkmak anlamına geldiğini kaydederek, Kudüs demenin "miraç" ve "ilk kıble" demek olduğunu vurguladı.



İsrâ Sûresi ve Miraç hadisesi üzerine birçok farklı görüş bulunmakla birlikte, genel kabul 'ilk kıble' ve 'Miraç'ın Kudüs üzerine olduğu yönündedir. Şii, Sünni, Arap, Türk, Afgan fark etmeksizin 'ilk kıble' tüm Müslümanların ortak noktası, zihinsel hafızasıdır. Burada, Allah'ı zikretmenin işgal yoluyla engellenmesi, Müslümanlar ve Müslüman olmasa dahi "din ve vicdan hürriyetine" inananlar için kabul edilemez. Bu tip provokasyonlar, arzu etmediğimiz gerginlikler doğurmadan evvel ve İsrail işgali tamamlanmadan evvel yerel ve uluslararası düzeyde engellenmelidir.



Dolayısı ile nasipse 07.12. 2016 saat 13.00'da İsrail konsolosluğu önünde bu girişimi protesto etmek için toplanıyoruz, bekleriz.








#İsrail
#Batı Şeria
#Yerleşim
7 yıl önce
İsrail'in ezan ve yerleşim yeri provokasyonu
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!
Unutma sakın!