|
Modernleşmek/ Dünyevileşmek/ Erkekleşmek

Modernleşme/Dünyevileşme sürecini doğru olarak yorumlamadıkça, müslümanların değil sadece "kadın" sorununu, karşı karşı bulundukları hiçbir sorunu hakkıyla ele alamayacaklarını, hatta değil bu sorunların kenarından köşesinden dolanmak, nelerin olup bitmekte olduğunu dahî anlayamayacaklarını -hem de hiç tereddüt etmeksizin- söyleyebiliriz.

Çünkü;

1) Modernleşme/Dünyevileşme süreci, insanın sadece yaşama biçimini değiştiren basit bir programın tatbikinden ibaret değildir. Bu süreç, insanı yerinden eden, onu kendisine ve kendi dışındaki dünyaya (doğaya, diğer canlılara, hemcinslerine) yabancılaştıran, insanın ben idrakini parçalayan; varoluş kaygılarını anlamsızlaştırıp yeryüzündeki varoluşu yemek, içmek, bürünmek, barınmak, vb. temel ihtiyaçlara indirgeyen bir sapkınlık projesinin ürünüdür.

2) Modernleşme/Dünyevileşme süreci, dünyayı kutsaldan arındırıp Varlık''ı varolan''ın (Vücûd''u mevcûd''un) ardına iten, Hak''la savaşan, Hakk''a yabancılaştıran ve dolayısıyla insanı Hak''sızlaştıran bir bilinç yapısınca kılavuzlanmaktadır. Varoluşun öznesi olarak sadece insan''ı, mekânı olarak sadece dünya''yı, zaman olarak da sadece şimdi''yi merkeze alan; bu yönüyle insanoğlunu İlâh''ına ve ilâhî olan herşeye düşman hâle getirmektedir.

3) Modernleşme/Dünyevileşme projesi, hem Hak''sız, hem de -Hak''sız olduğu kadar- Tanrısız''dır! Bugün İslâm''ın kendisiyle çatıştığı (çatışması da gereken) ana unsur, ne Yahudilik, ne de Hıristiyanlık''tır, doğrudan doğruya Modernlik/Dünyevilik Dini''dir. Bu yeni din, sadece müslümanlara ve Müslümanlığa değil, bütün kadîm dinlere ve insanı insan yapan ne kadar haslet varsa ona düşmandır; çünkü insanoğlu''nun varoluşunun -bütün kadîm dinlerce tarif edilmiş- anlamına düşmandır. Dinimiz, geleneklerimiz bu mikroba karşı direnen ve onun panzehrini bünyesinde taşımayı hâlâ sürdürebilen hikmet-i kâdime olduğu için bu "yeni din", bilhassa İslâm''a ve onun mukaddesâtına düşmandır!

4) Modernleşme/Dünyevileşme projesinin dindarlık anlayışı, Maûn Sûresi''nde kendisine veyl olunan o gafletin ve riyakârlığın eşlik ettiği "öte dünyada hesaba çekilme bilincinden yoksun, gösteriş meraklısı" ortakkoşucuların dindarlık anlayışının aynısıdır.

5) Bu proje modern''dir; zira sadece şimdi''yi önemser ve ânı (!) tüketebildiği kadar tüketir; diğer yandan dünyacı''dır, zira ötedünya''sız bir dünya''nın tadını çıkarmaya çalışır; güyâ insancı(l)''dır; zira Tanrı''dan bağımsız, sorumsuz, dilediğini yapan-yıkan, tek ve yalnız insanı, hiçbir kutsalı dikkate almaksızın dilediğince yaşamaya/tüketmeye sevketmektedir.

Modernleşme/dünyevileşme sürecini doğru olarak yorumlamadıkça, müslümanların değil sadece "kadın" sorununu, karşı karşı bulundukları hiçbir sorunu hakkıyla ele alamayacaklarını söylememin temel nedenlerine böylelikle işaret edebilmiş olduğumu sanıyorum.

Kadın sorunu bu çerçevenin belki kısmî ve fakat en önemli unsurlarından biridir. Kadının özgürleşme sorunu, son tahlilde, erkek''ten, erkek egemen hayat''tan değil, onu kadın yapan ne varsa ondan özgürleşme/uzaklaşma sorunudur. Geleneksel değerlerimizin ve bu değerleri vaz''eden dinî metinlerimizin eleştirisi, modernleşme/dünyevileşme projesine eklemlenmeden, onu olumlamadan aslâ ve kat''a mümkün olamaz. Bir tek -evet bir tek- eleştiri sahibi gösterilemez ki kendisi bu sürecin kucağına atmak arzusu duymaksızın kendi gelenekleriyle çatışmaya girmiş/girebilmiş olsun.

"Erkek egemen söylem" gibi ne idüğünü kavramayamadıkları parlak lafları tekrarlayan birtakım cingöz (!) erkekleri kabil-i hitab saymaya lüzûm yok... Onlar, aile''nin çözülmesiyle "kadınlıklarından vazgeçen dişi"lere çanak tutmayı adamlık sanıyorlar.

Kocalarıyla, çocuklarıyla, anneleriyle, babaanneleriyle, kısaca kendileriyle kavgalı olan kadınların ya da bu kavgalar içerisinde büyüyen kimi kızlarımızın günlük sıkıntılarını merkeze alarak ürettikleri dedikoduları da ciddiye almamızın bir mânâsı yok... Çünkü onlar da meselenin kadîm bir dünya tasavvurunun tahribiyle alâkalı olduğunu nazar-ı itibara almaksızın; işin kötüsü tehlikenin vehametini hiç mi hiç farketmeksizin, meseleyi kişisel sorunlarına (yani sebeplere değil, sonuçlara) indirgemeyi marifet addediyorlar.

O halde sözümüz, kadın olsun, erkek olsun, sorunların vehametini sonuçlarıyla değil nedenleriyle kavramaya çalışan ve bu topraklara aidiyetinin/mensûbiyetinin farkında olan dert sahibi o güzelim insanlara...

"Bir zübde-i âlemsin sen, hoşça bak zâtına" hitabını bir erkeğin bir erkeğe değil, bir insanın bir insana hitabı olarak anlayan kadınlarımız, inanıyorum ki bu bayağılaşan dünyayı inşâ eden bilincin, kendilerinden istediklerini onlara vermeyip direnmeyi sürdüreceklerdir. Çünkü biraz düşünülürse görülecektir ki bu modern hayat, daha çok özgürlük adı altında kadınlarımızdan daha az dindar olmalarını talep ettiği için, daha az anne, daha az eş, daha az kadın ve fakat daha çok erkek olmalarını istiyor.

Kadın-erkek hepimizin modernliğin kuşatması altında olduğumuzu ve ayağımızın altındaki toprağın azar azar kayıp gittiğini bilmez değilim; fakat hiç değilse zihnimizde yaşattığımız dünya adına bu modern hayatın dayatmalarıyla hesaplaşma hakkımızı kullanamaz mıyız?!? Acımasızca birer birer inançlarımızı elimizden alıyorlar, bari hayâmızı, edebimizi yok etmeleri karşısında bir nebze olsun sesimizi yükseltemez miyiz?

Pekâlâ yükseltebiliriz!

23 yıl önce
Modernleşmek/ Dünyevileşmek/ Erkekleşmek
ABD’nin Gorbaçov’u, ABD’nin Perestroykası ve ABD’nin iç savaşı
Kamu tasarrufu
BİT’lere kadrolu işçi alımında acilen tedbir alınması gerekiyor
Tarih bizi çağırıyor ama biz birbirimizle boğuşuyoruz!
İYİ Parti kongresinin kazananı kim