|
Müşkülleri halleden büyük âlim: İbn-i Kemal

Bir insan ne kadar âlim olursa olsun, tevazuyu bir yana bırakıp ilmiyle övünmemelidir. Çünkü ilimden öte ilim vardır. Bakınız şair ne güzel söylemiş: “İlmine hükmettiren insana fart-ı cehlidir / Ehl-i irfan cehlini âlim olunca anlıyor!” Bu beyti şöyle açıklayabiliriz: Ancak aşırı derecede cahil olan kimse ilmiyle gurur duyar ve onu övünme vesilesi yapar. Hâlbuki irfan sahibi kimseler cehaletlerini, ilimde ilerledikçe daha iyi anlarlar. Demek ki ilim yeterli değilmiş, yanında bir de irfan gerekiyormuş. Meyve yüklü ağacın dalları aşağı doğru sarktığı gibi, ilim ve irfan sahipleri de ilmiye tarikinde ne kadar yükselirlerse yükselsinler tevazuu kendilerine rehber edinirler.

Tarihin ibret dolu sayfalarına şöyle bir göz atılırsa, bilgisinin derinliğinden dolayı gurur duyanların sonunda nasıl pişman oldukları görülür. Öyleyse buna bir iki örnek verelim.

Ulemadan biri bir gün, içindeki övünme tutkusunun galeyana gelmesiyle ders esnasında “Yerden göğe kadar ne varsa bana sorunuz, cevabını vereyim!” der. Orada bulunanlardan biri, “Hazreti Âdem’in ilk haccında başını kim tıraş etti?” diye bir soru yöneltince zor durumda kalır ve başını sallayıp, “İlmime mağrur olduğum için böyle cevabından aciz kalacağım bir soruyla karşılaştım!” diye aczini ifade etmiş.

Laf lafı açtığı gibi, konu da konuyu hatırlatıyor. İşte bir çarpıcı misal daha: Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman devirlerinin büyük âlimlerinden Şeyhülislam İbn-i Kemal, ilk zamanlar ilmiyle guru duyuyormuş. Bir gün, odasında böyle mağrur ev mütehakkim otururken birden kapısı açılıyor. Nur yüzlü bir ihtiyar içeri giriyor. Şeyhülislama, “Efendi, Cenab-ı Hakk’ın ilmiyle insanların ilmini bana kıyaslar mısın?” sorusunu yöneltiyor. İbn-i Kemal merhum, “Bre torlak, hiç Allah’ın ilmiyle insanların ilmi karşılaştırılır mı?” dedikten sonra önünde duran boş bir kâğıdın tam ortasına bir nokta koyuyor ve şöyle diyor: Eğer Allah’ın ilmini şu kağıdın yüzeyi kabul edersek bütün insanların ilmi de işte şu bir noktadan ibaret kalır. O yaşlı ve nur yüzlü zat, belki de Hızır Aleyhisselam, Efendi, eğer öyleyse, sen ilmini o noktadan bir çıkar bakalım diye can alıcı bir soru yöneltince İbn-i Kemal hazretleri cevaptan aciz kalıp ilmî enaniyeti terk ediyor.

İsterseniz Hazreti biraz yakından tanıyalım. On altıncı yüz yılın şöhretli âlimlerinden olan bu büyük zat Tokat’ta dünyaya geldi. Kemalpaşazade Süleyman Bey’in oğludur. Büyük babasına nisbet edilerek İbn-i Kemal diye meşhur oldu. Gençliğinde babası gibi sipahi askeriydi. İkinci Bayezid devrinde birçok savaşa katıldı. Zamanında âlimlerin en yüksek rütbeli askeri komutanlardan bile üstün tutulduğunu görerek ilmiye mesleğine girdi. Müderris, Edirne kadısı ve Anadolu kazaskeri oldu. Yavuz Sultan Selim kendisini çok seviyor ve her zaman yanında bulunduruyordu. Hatta seferlere beraber gidiyorlardı. Kanuni Sultan Süleyman devrinde şeyhülislam oldu ve ölünceye kadar bu makamda kaldı. Ona “Müftiyyüssakaleyn”, yani insanların ve cinlerin müftüsü lakabı verildi.

İbn-i Kemal, ilmi denizler kadar engin bir âlim olduğu kadar, aynı zamanda değerli bir tarihçi ve güçlü bir şairdi. Kitap ve risale olarak üç yüz kadar eser yazdığı biliniyor. İdris-i Bitlisi’nin, “Heşt Behişt”ini Türkçeye çevirdiği gibi, Sadi’nin “Gülistan”ına nazire olarak “Nigâristan”ı kaleme aldı. Ayrıca bir Osmanlı tarihi hazırladı. Haşiyelerle ve şerhlerle takviye ettiği dini eserler büyük bir yekun tutmaktadır. Yavuz’un ölümü üzerine yazdığı mersiye tam bir edebiyat şaheseridir.

Eserlerinin kalitesiyle ve çokluğuyla meslektaşlarının takdirini kazanan Şeyhülislam İbn-i Kemal hakkında mebzul miktarda yayın yapıldı. Bu neşriyat arasında müteferrik makalelerin bulunduğunu da biliyoruz. Böyle kıymetli yazılardan bazılarını ben de kesip saklamıştım. Geçen gün evrak-ı perişanı karıştırırken bunlardan biriyle karşılaştım. Merhum Prof. Dr. Ahmet Süheyl Ünver, Mayıs 1945 tarihli “Yeniden Doğuş” dergisinde “Tefekkür Tarihimizden Portreler” üst başlığıyla yayımladığı makalede İbn-i Kemal merhumu ilgi çekici yönleriyle anlatıyor.

Süheyl Hoca’dan öğrendiğimize göre, bu büyük âlim şiirlerinde mahlas kullanmamıştır. Edirnekapı’daki açık ve zarif türbesinde ismi bile yazılı değildir. Sadece “Hâzâ kabri müftiyyüssakaleyn” ibaresi yazılıdır. Açıkça belirtmek gerekirse bu derin alimin temas etmediği ilim dalı yoktur. Hekim olmadığı halde tıbla ilgili bir eser bile yazmıştır. Kitaplarının fihristi dahi sayfaları doldurmaya yeter. Onun hayatı bütün İslam âlemindeki müşkilleri halletmekle geçti. Hatta devrinin Arap âlimlerinden biri, anlayamadığı bir eseri, anlatsın diye bir gece yanında kaldı. Sabahleyin anlaşılmayan bir noktasını bile bırakmadı.

Türk irfanı bu büyük âlimi, bu ayaklı kütüphaneyi 1534’de kaybetti. Ölümüne pek çok âlim ve şair tarafından tarih düşürüldü. Kendisi de hayattayken çok tarih düşürmüştü. Onun için söylenen tarihlerin en anlamlısı şöyledir: “İlimler, İbn-i Kemal ile vefat etti!”

Süheyl Hoca, yazısını ona ait bazı özlü sözlerle bitiriyor. Teberrüken ben de bir ikisini nakledeyim. İbn-i Kemal kâmilane bir üslupla şöyle diyor:

Ey aklı başında olan adam! Bil ki, dünyada en makbul söz şudur: Ne kimse senden incinsin, ne sen bir kimseden incin.

Bir şeyin olması için ne kadar gayret edersen et, sana takdir edilenden fazlası nasip olmaz. Bunun sırrını öğrenmek istiyorsan “Nahnü kasemnâ” âyetini oku.

Ey toprak! Öldüğüm zaman beni bir hoşça örtüver. Biz ölür, diriliriz; senin altında da kalmayız.

Nerede yürürsen yürü yoldaşın edep ve haya olsun. Kılıcı kestiren inceliğidir. İnsana zarar veren ise sert huyudur.

Kimseye fena söz söyleme ve bu sözlerin ona dokunduğunu zannetme. Eğer karşındaki duvara taş atarsan o taş gelir, sana çarpar.

İster fazilet sahibi biri olsun, ister padişah olsun. Her insanın aleyhinde konuşulur. Peygamberimize bile kâhin diye iftira ettiler. Meleklere bile Allah’ın kızları dediler. Noksan insanların olgun insanlara iftira üstüne iftira etmeleri bu dünyada âdet olmuştur.

Bu yazıyı İbn-i Kemal’in lafız itibariyle kısa, anlam bakımından ise çok önemli şu tavsiyesiyle bitirelim:

Deme kış yaz

Dâima oku yaz

#İbn-i Kemal
#İdris-i Bitlisi
#Kemalpaşazade Süleyman Bey
2 yıl önce
Müşkülleri halleden büyük âlim: İbn-i Kemal
Çalışamazlık bildirimi
Tüm günahlarımız şeriata uygun!
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı